BİR KİTAP: AHZAN / KÜBRA ARSLAN
Yaşanılanlar karşısında kahrolmamak elde de değildi; “Pınar'ın yanlış tercihine mi? Ailesinin umursamazlığına mı yoksa Fatih'in yaptıklarına mı?“
Bilemedim…
“Aras'ın yaşadığı hüsrana mı yanayım? Pınar'ın yaşadıklarına mı?”
Bilemedim...
Yalnız, sevindiğim tek bir şey oldu. O da; “Hak etti mi?"
Bence, hakkı olanı hak etti. Ama Pınar'ın kapısına gitmesi, onu da az çileden çıkartmadı değil. Lâkin, sevdaya dönüşen aşkını hiçbir zaman unutmadı. Umudunu yitirmeden bekledi. Bekledi beklemesine de, yaşayacaklarına acaba sizler ne düşüneceksiniz?
Üç kişi, üç dilek…
Dileklerin verilmesi güzel de, kimin hangi dileklerde bulunduğu neden bir çağırışımda bulunmadı Pınar'ın zihninde?
Kimin ne olacağını, kimse bilemez; o yüzden, insanlardan hoşlanmazsa da, alaya almamak gerek. Nereden bilecekti ki, Fatih'in günün birinde kabusu olacağını? İnsan insanı tanıdığını sanır oysa ki, görüldüğü gibi; güvendiği dağlara nasıl da kara kar yağıyor.?!
Yanlışın neresinden dönülse kârdır. Lâkin, çınarın gölgesi olmazsa, gölgenin şefkatı olmazsa, yazıktır çınarın dibinde yeşeren fideye.
Pınar'ın yaşadıkları ahzandı.
Yanlış tercihlerin, doğru olmayan kararların, savunulmayan gönüllerin, sahip çıkılmayan değerlerin sonu nasıl beklenir?
Kitabın sonundaki sayfa nasil mı hissetirdi?
O zaman, haydi “Ahzan” ile tanışmaya…