ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 20-09-2023 19:08   Güncelleme : 20-09-2023 19:21

Ah'lar ve Keşke'ler / Şeyma Aktepe

Yazan: Şeyma Aktepe -AH'LAR ve KEŞKE'LER

Ah'lar ve Keşke'ler / Şeyma Aktepe

AH'LAR ve KEŞKE'LER

Pencerenin sol köşesinden yol çizmiş bir su damlası dikkatimi çekiyor. Acelesi var gibi, peşinden biri kovalıyor olmalı. Buz kesmiş cam, soğuğu elimi yakıyor. Şehrin üstüne yığılmış puslu hava da toprağa serilmiş beyaza karışmış. Beyaz demek masumiyet demek, bir bebeğin ağlayışı gibi, saf ve duru…

Oysa ben de hep elemi, özlemi, ayrılığı çağrıştırır beyaz. Kışın geldiğinde, beyaz örtüsünü üzerimize serdiğinde içimi tarifi zor bir acı kaplar. Mutlu insanlar gerçeğin farkında değil bu günlerde. Beyaz son demek, ağıtı yakılmış bir hüzün tanesi.

Su damlası hızını biraz daha artırmış, kararlı en dibe inmeye. İlerlediği yolda ne bir iz ne bir seda bırakmış, öylece bakıyor önüne. Birkaç kez zikzak çizmekten başka yolundan asla sapmıyor.

Okuduğum kitapta geçen bir söz beni çok etkilemiştir; insan ilerlediği yolda çarpmadan, sapaklara dalmadan, uçurumdan atlamayı göze almadan ilerleyemezmiş. Su akar yolunu bulur dememişler boşuna, düşe kalka, bata çıka, yanıla yakıla gidip duruyoruz hayat treninde.

Yıllar geçtikçe benim de göz kenarlarım çizgilendi herkes gibi, çocukken hayretle baktığım yüzler şimdi ben oldum. Zaman acımazmış yerinde durana!

Oysa ben sıcacık evinde dışarıyı gözlerken tipiden sallanan dallara bakıp sokak lambamızın hafif cızırtılı gidip gelen ışığına dalıp da soğuğun ne kadar hüznü çağrıştırdığını düşünüp dururum.

Ev sıcakken demesi kolay fakat bu acı soğuk birilerinin yuvası belli ki. Hüzünleniyorum yine. Bir ‘Ah’ kaçıyor dudaklarımın arasından. Darda olmayan için konuşmak kolay olsa gerek!

Pencerenin yanında eski püskü antika bir sehpa var, rahmetli annemden kaldığı için kıyamıyorum hiç. Evimin en güzel yerinde, tam da önünde durup insan olduğumu hatırladığım, düşüncelere daldığım pencerenin tam yanında. Üzerinde ise bir sürü kitap yığılı. Kitap okumayı severim ben, kitap yaşamadığım hayatları yaşatır bana. Yaşarken öğretir, farklı bir yöne bırakır her seferinde. Biraz duygusal bir insanım sanırım. Her baktığım şeyde bir anlam aramam da bundan ibarettir.

Çok geçmeden kapının arasından bir baş görünüyor. Benim boncuk gözlü birazcık haylaz kızım hoplaya hoplaya yanıma gelip kollarını iki yanıma sarıyor. Boyu anca bacağıma ulaşıyor. Hani derler ya ‘bir bacak boyuyla’, işte tam da o tanıma uyuyor. Geçen yılın ekiminde hava aynı böyle acı bir matem ile savrulduğunda, bir paspasın üzenine kıvrılmışken buldum onu.

Yüzü soğuktan kıpkırmızı olmuş, buz kesmiş ellerini birbirine kavuşturmuş büzüşmüştü oraya.

Hatırlarken hala gözüm dolar, içim kan ağlar o haline. Annemin bana öğrettiği merhamete şükrediyorum. Bazen antika sehpanın yanına koyduğum büyük kadife berjere oturup kitap okurum ona, boncuk gözlerini kocaman açıp dinler beni. Yaşadığı o acı günleri ne bir kelimem unutturur ne bir nasihatim fakat ben ona kitap okuduğumda karakterler de o olur satırlar da. Bazen prensini bekleyen bir prenses olur, bazen bir peri kızı, bazen ise kendini fazla kaptırıp omzunu biraz aşan saçlarını pencereden sarkıtmaya çalışır.

Gözlerimi çizgilerle süsleyen zamanın bana en güzel hediyesi işte. Bu kocaman ama eskimiş evde yıllarımı geçirmem için sebep bana.
Keşke dememek için bir evin paspasından kopardığım kız çocuğu benim kopamadığım bir parçam olmuş. Zenginlik, mal, şöhret olsa ne olur yuvanı dolduramayan bir ses olmadıktan sonra derler, işte tam bu noktada duruyorum. Kimliğimi bulma arayışım, nedenim ve nasılım çok küçükken başladı fakat bu yaşımda, tam da saçlarıma kış yağdığında anlamak peki insan olmayı?

Ben yapayalnız sokakta yürürken bir de üşümemek için kalın kabanıma sarınıp gördüğümde o küçük kızı anladım insan olmak ne demek.

İnsan olmak, merhamet demek. Acımak değil insan olmak, yerine koymak kendini. Sonrasında çekip giden kısık bakan üzgün gözler değil, sevgiyle bakıp saran gözlerdir insan olmak.

Bir çocuğun kahkahasıdır bazen, yaşlı bir kadının torunlarına patik örmesidir, insanın derdine ortak olmak onunla dertlenmektir insan olmak. Baktığı yerde görmek ve gördüğü yerde de bulmaktır.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi