SÖYLEŞİ
Giriş Tarihi : 21-12-2023 23:26

Yeni Yıl Ağacı / Ebru Bozcuk

Yazan: Ebru Bozcuk -YENİ YIL AĞACI

Yeni Yıl Ağacı / Ebru Bozcuk

YENİ YIL AĞACI

Eski Türklerde gökyüzü, tanrısal bir güç olarak kabul edilirdi.

Onlara göre, 21 Aralık günü bir milattı. O günden sonra günlerin uzamaya başlamasıyla, kutsal kabul edilen güneşin, kavgayı kazandığına inanılır ve bunun için şenlikler düzenlenirdi.

21 Aralık yeni yılın geldiği gün kabul edilirdi.

Eski Türklerin inancına göre yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı vardı ve bu ağaç, yerin altından gökteki tanrıya kadar uzanıyordu. Bu ağacın adı; "Hayat Ağacı" idi.

Bu kutlamalarda, işte bu akçamın dalları kullanılır, o ağacın altına, Tanrı, iyi insanlara iyi şeyler sunduğu için hediyeler konulurdu.

Tanrı, gelecek yıl iyi şeyler versin diye de, o çam dallarına  dilekleri simgeleyen bezler, süsler bağlanırdı. Ve o gün, aileler biraraya gelir, yemekler yapılır, şarkılar söylenip, dans edilirdi.

Bu adet Hunlarla birlikte Avrupa'ya, Hristiyanlığın yaygınlaşmasıyla beraber Hristiyanların hayatına da geçmiştir.

Hatta milattan sonra 300 yıllarında İznik'te toplanan Hristiyan din adamları; "İsa, her yıl yeniden doğuyor ve bizi aydınlatıyor" diyerek Noel'i başlatıyorlar.

Eski bir Türk geleneği olan; “Nardugan Bayramı (yeniden doğuş)” ile Noel arasında birçok benzerlik var.

Yılbaşında çam ağacı süsleme geleneğinin kökeninde, Türklerin "Hayat Ağacı" nın bulunduğu belirtiliyor. Bu ağacı motif olarak, bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde görmek mümkün.

21 Aralık'ta başlayan Nardugan Bayramı, 21 Mart'ta Nevruz olarak tamamlanıyor. Çünkü 21 Mart'ta gece ve gündüz eşitleniyor. Bahar geliyor, doğa yeniden canlanıyor.

Türkler, gelenek ve inançlarını göçlerle Batı’ya taşımışlardır. O yüzden Anadolu, bu inançların yaşandığı en yaygın yer olmuştur.

Noel Baba adıyla anılan Aziz Nikolaos da Anadolu'da yaşayan bir rahiptir. Likya uygarlığına ait Pattara'da, yani bugünkü adıyla Demre'de doğmuştur.

Yaşadığı dönemde çok sevilen, herkese yardım eli uzatan, bu toprakların insanı dini bir kişiliktir.

Ağaç süslemenin ve yılbaşı kutlamanın bir Hristiyan geleneği olduğu konusundaki tartışmalar yıllardır bu ülkede devam etmektedir.

Oysa bu ritüel, tamamiyle eski bir Türk geleneğidir. Orta Asya geleneğidir, bizim köklerimizdir.

Bu tepkilerin sebebini, başka kültürlere karşı hazımsızlık ya da farklı olanı reddetme dürtüsü olarak tanımlamak mümkün. Belki de, daha derinlerde hasıl olan toplumsal bir kompleks de olabilir.

Bütün mesele; dil, din, ırk farkı gözetmeksizin iyiliğin, umudun kuşaktan kuşağa aktarılmış olması. Geleneğin kime ait olduğunu sorgulamak, en son düşünmemiz gereken şey olsa gerek.

Hepimizin iyileşmeye, gülmeye, ferah nefesler almaya çok ihtiyacı varken; umut etmek için, hayal kurabilmek ve hatta gülümsemek için bir vesiledir yılbaşı ağacı süslemek.

Hadi bu yıl hep beraber süsleyelim ağaçlarımızı. Tıpkı atalarımız gibi üzerine bezler, dilekler bağlayalım. Onlara, şöyle yürekten bir selam gönderelim. Kim bilir, belki de çok güzel bir yıl olur bu yıl...

Belki de, üzerimize simler, pullar, iyilikler yağar... Belli mi olur? Yeter ki, umuda sarılmaktan, sevinecek şeyler aramaktan vazgeçmeyelim.

Her dinden insana hoşgörü, kardeşlik, sevgi dileyerek girelim bu yıla...

Evimizde bir yılbaşı ağacı olması çok da önemli değil aslında, ama içimizde mutlaka yılbaşı ağacını aratmayan umudumuz, yaşam coşkumuz olsun...

Ve en önemlisi, sol yanımız umutla çarpmaya devam etsin...

Hepinize iyi yıllar diliyorum.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi