VER YOKLUĞUMU
İçimde okunmamış bir şiirin acelesi var.
Sen ilham olur musun?
Sev demiyorum, yanlış anlama! O tanımaktan geçer. Yıldırım gibi vurulmaktan,
nefes alamamaktan geçer. Benimki
böyle bir şey değil.
Hani yıldızın kaydığı an duaların yetişemediği
bir acelecilik var ya, inan senin yetişemediğini
ben yakaladım.
Iskaladın diye de üzülme!
Merak etme! Bu benim için değil, bizim gibi derin dalgalarda boğuşanlar için.
Belki yarınını, yarım kalanını ben tamamlamışımdır.
Yoksa iki göz aynı anda
yakalamak ister miydi kayan yıldızını?
Şükürler olsun yıldız tek değil! Gökyüzünde her gece yeniden yanar o kandil.
İçimde cıvıldayan kuşların acelesi var. Güneşimde kanadım olur musun?
Yanlış anlama! Amacım sana yük olmak değil.
Şarkı söylemek, toprağın gülümsemesinden,
bulutların ağlamasından geçer. Şimşeklerin
güneşi kıskanmasından geçer.
Benim hücrelerim atom parçası değil!
Gam ile neşenin
notası akıyor gözlerinden.
Ruhuma tırmanışın
siyah pelerinle örtünmek değil. Fırtınalı günlerin yalnızlığında
geçti bu ömür. Bu sitem,
gül yaprağındaki çiğ tanesinin feryadı değil!
Yüreğim denizlerin
hışmına göğüs geren
kaya parçası değil!
Şimdi, dolanıyorsun akıl bahçemde bahçıvan.
Bu topraklar senin dikene gönüllü merhametinde
açtırdığın şımarık gülün değil!
İçimde okunmamış
bir şiirin acelesi var.
Nuru olur musun iki inci tanenle? Bu bakışlar
ateş parçası....Yüreğim;
hiç bilmediği, hiç girmediği tutkunun girdabında, bilmediği dilin çevirisinde...
Yüreğime kanat olup
uçuyorsun kelebek.
Kayıyorsun yıldızlar gibi .
ellerimden. Bu sönen kandil üç günlük aşka
emanet değil.
Yüreğimin
alevinde palazlanmış notalarla dans edemezsin hayat kemanımda.
Yetiştiremezsin
akşamlarımı sabaha.
Beşiğinde sallayamazsın
uykularımı...
Vazomdaki çiçeğe
takıldı aklım. Ne uğruna sararıp soldurdum
toprağından kopararak?
Gönlünde açan
çiçeklere bahçıvan olamayan, gülden ne anlar söyle?
Sen ne ararsın bende?
Sen ne ararsın tende?
Çekil gecelerimden çekil!
Dualarımız aynı yıldıza kabul değil.
Al çokluğunu, ver yokluğumu...