İNCELEME - ARAŞTIRMA
Giriş Tarihi : 03-02-2024 21:47   Güncelleme : 03-02-2024 21:57

Uygarlık - Ulus - Tarih 1 / Orhan Sarı

Yazan: Orhan Sarı: UYGARLIK - ULUS - TARİH /1

Uygarlık - Ulus - Tarih 1 / Orhan Sarı

UYGARLIK - ULUS - TARİH /1

Başarıyı taşımanın şüphesiz zorlukları vardır. Başarısızlığı yönetmenin de, çetrefil sorunları, karmaşık metodolojisi vardır. Yönetim Bilimi yönetim erkini; debisi yüksek, rejimi düzensiz, ters akıntıları olan dalgalı suda rafting yapmaya benzetir.

Osmanlı Devleti; doğal sınırlarına ulaşmasının ardından üretici güçlerini yeterince yenileyememesinin neticesi toprak kaybına uğramıştır. Şüphesiz, gerilemenin daha derin analizleri vardır. Toprak dönemin ekonomik üretici gücüdür. El emeğinin;  buharlı makine ile rekabeti kaybetmesi de kaçınılmazdır. Artık günümüzde gelişmişlik belirtisinin geniş toprak mülkiyeti ile korelasyonu kısmen değişti. Sanayileşme, sermaye birikimi, etkin insan kaynakları, yüksek teknoloji kullanımı, verimli tarım vs..  değişkenleri var…

Küçülmeyi yönetecek, yenilgiyi yavaşlatacak, var olandan çıkışı yönetecek yönetsel siyasa ihtiyacı vardır. Tıpkı Perestroyka  "Yeniden Yapılanma", SSCB'de 1980'li yıllardan itibaren gerçekleştirilen ekonomik ve siyasi sistemi yeniden yapılandırmanın yükünü çeken siyasa gibi.

Veya Prag Baharı, Arap Baharı sözcük kümeleri; yaşanan akıbetleri romantizmle tezyin etmenin yetersiz çabalarıdır.

İmparatorluk bakiyesini ayakta tutabilmek için Osmanlıcılık (ottoman reformu); İslamcılık(siyasal islam); Turancılık (Pan-Turanizm -Ural-Altay kavimler birliği); ulusçuluk (ulusunu sevmek, onun geçmişine bağlılıkla, geleceği ve yükselmesi yolunda çalışmak temeline dayanan ve bir ulusun ancak kendine ve kendi değerlerine dayanarak yaşayabileceğine inanan görüş) devlet yönetme felsefesinde meşru ideolojiler olarak yerlerini aldı.

Balkanlarda yükselen bağımsızlık-milliyetçilik dalgası; Osmanlıcılık gibi yapay bir birliktelikle önlenemedi. İnsanları dinlerine ve ırklarına göre ayırmayan ve bütün tebaasını bir kabul eden Osmanlı devlet anlayışı dirlik sağlamadığı gibi; ‘’tebaayı sâdıka’’ sözcüğünün büyüsü, Ermenileri Osmanlı Birliğinde tutmaya yetmeyecektir.

Cemâl Paşa’nın otoriter, kudretli devlet eli; Halil Paşanın Kût'ül-Amâre Zaferi; İslamcılık ideolojisinin Osmanlı Devletini ayakta tutmaya yetmediği; ‘’necip millet ya da kavm-i necip’’ sözcüğünün büyüsü;   Arapların Osmanlı Devletine ihanetinin önüne geçemeyecektir.

Türkistan’da Ruslara karşı savaşırken ölen Enver Paşa’nın; Turancılık hayali de Tacikistan’ın Belcivan yakınlarında kızarmayan bir “Kızıl Elma” olarak uzak bir mefkureye dönüştü.

Ne hazindir ki, Anadolu coğrafyasında Osmanlı'nın küllerinden yeni bir Türkiye Cumhuriyeti kurmak Osmanlı'da rağbet görmeyen mutabersiz ‘’idraksiz Türklere’’ nasip oldu.

Anonim türküde Osmanlı Devlet yapısının halkdaki izdüşümü budur: ‘’şalvarı şaltak Osmanlı / eyeri kaltak Osmanlı /ekmede biçmede yok / yemede ortak Osmanlı’’ …

Balkan milliyetçilik hareketlerinden yenilgi ala ala vatan küçülten ittihatçı Osmanlı zabitleri; Resneli Niyazi Bey’in, Mahmut Şevket Paşa’nın erleri; yaşamın kendisinden canları pahasına Anadolu coğrafysında canhıraş bir çabayla Anadolu milliyetçiliği temelinde, bir ulus devlet kurarak hayatlarıyla tarihe sorumluluklarını fazlasıyla yerine getirdiler.

17 kasım 1922 sabah saat 8.00… 

Murat Bardakçı'nın tasviriyle yağmur çiseliyordu. Vahdettin fesini düzeltti. İngilizlere sığınmak için yürüdü. Kapıyı harem ağası Hayreddin Efendi açtı ve ardından usulca kapattı. Kapanan 6 asırlık Osmanlı tarihiydi.

Aklımda hep şu soru kaldı. Padişah rehavetine kıyıp Anadolu'ya geçseydi veya Kurtuluş Savaşı'na bir çerağda  yakabilseydi Osmanlı Devleti'nin rağmına kurulan Türkiye Cumhuriyeti kuruluş manifestosu daha yumuşak olabilirdi. Daha az sancı çekerdik...

Ateşi ve ihaneti yaşamayacaktık. İç isyanlarda güç kaybı olmayacaktı.  Ama çeşnicibaşı sofralarını terkedip dokuma pardesüleri ile Dikmen Vadisi'nde şubat karında yatabilip ülkenin menfaatine  kararlar alabilselerdi bugün temsili meşrutiyetin modern devlet hayatındaki yetki azaltımlarını konuşuyor olacaktık.

Sosyal olaylarda gri tonlar oluşmuyor. Her şey birbirinin zıddı ile hayat buluyor. Doğu toplumlarında beka, kudret, muktedirlik, egemenlik, güç gibi kavramlar paylaşıma açık  değil… Lider karakterli toplumlar..

İsterseniz bu kökenleri; Metehan’a, Göktürkler’e, Hunlar’a, Alpaslan’a, Büyük Selçuklu İmparatorluğu’na, Anadolu Selçuklu Devleti'ne, Osmanlı Devleti'ne onurluca bağlayabilirsiniz.

Yeni; eskinin bağrında, eskiye rağmen, eskiyi de beraberinde taşıyarak yenileşir…

Yeni, eski ile birlikte tekamül eden bir süreçtir. Yeni; eskiyi kendi küllerine gömer.

Yer ocağı yakanlar bilir; külün içinde her daim bir köz kendini tutuşturucu olarak saklar.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi