UFUKSUZ DENİZLER
Çoğalıyor karanlığın içinde korku
Yüreğimde yeşerse de alevi yalnızlığın
Dağıtacak bir gün durduğu yerde
Toprağa ekilen kin ve öfkenin kökünü
Kurutacak yoksul karanlığında uçan kuşlar.
Yanlışı arama kurşuna dizilen resimlerde
Eğer hüzünle yoğrulmuşsa cesetler
Düştüğü yerde kış başladı artık
Dağlarda aşılmaz oldu geçitler
Her sabah böyle mi ağlar gamlı bulutlarda
Karanlığın rüzgârıyla çaresiz uçan kuşlar.
Kış güneşinde inleyerek damlarken umutlar
Sevginin, umudun bir de acının
Sessiz çığlığını haykıracaktır şafaklar
Ve ağlıyorsa yüreğimdeki korku karanlığı
Mezarlar açma artık zamanı kucaklayan öfkeme
Yalnızlığımda kırbaçları şaklayan efsunlu rüzgâr
Çıplak taş, deli rüzgar toplayın ağları gerilsin halatlar
Şafak söktüyse nerede bu kardelenler nerede bu bahar
Akşam hüzünleri ırmak olup çamur içinde akarken
Herkesten çok beni bana yabancılaştırır
Zulmün ve kaderin aydınlığında kararan umutlar
İçimde sönmeyen o alevsiz yangın
hala barınağı ise yalnızlığın
Ufuksuz bir denizin kıyısında
Artık her sabah bir gül solar bir bülbül ağlar
Acının ve kederin sessizliğinde...