KİTAP ANALİZİ
Giriş Tarihi : 28-02-2023 19:50

Türkmen Yazar Esedullah Oğuz'un Üç Kitabı

Yazan: Asadullah Hamdard - TÜRKMEN YAZAR ESEDULLAH OĞUZ'UN ÜÇ KİTABI

Türkmen Yazar Esedullah Oğuz'un Üç Kitabı

TÜRKMEN YAZAR ESEDULLAH OĞUZ'UN ÜÇ KİTABI

Türkmen Yazar: Esedullah Oğuz’un TRUVA YAYINLARI'ndan çıkan Üç Kitabının Değerlendirilmesi

Yazarımız Esedullah Oğuz’un üç kitabını (Zamanın Gerisinde Kalanlar, Ülkem ve Ben ve Uzaktaki Yakınlarımız adlı kitapları) bir süre önce almıştım. Sırayla önce aile fertlerim son iki hafta da benim okuma fırsatım oldu. Büyük sevinç ve memnuniyetle satır satır detaylı okudum. Bölümler ve konular çok iyi adlandırılmış, ince, zarif cümleler, bölüm girişleri çok etkileyici ve örnekler ile anlatılmış. Şahsen çok faydalandım ve bilmediğim çok konuları öğrendim. Aşağıda bu kitaplarla ilgili değerlendirmemi dikkatinize sunuyorum. 

1. Zamanın Gerisinde

Kalanlar isimli kitapta İslam dünyasını detaylı olarak tanıtmış. İslam’ın doğuşu, Felaket dönemleri, Avrupa’da yaşanan yenilikçi ve gelişim, özellikle merak ettiğim üç Türk İmparatorlukları, İslam dünyasının gelişimi için hükümet sistemleri araştırmaları ve en önemlisi İslam ülkelerinin kalkınma ve gelişmeleri için öneriler, yaşayan ve tecrübe eden biri olarak gerçekçi bir şekilde kaleme alınmıştır. 

Afganistan’da yaşanan son değişim felaket sebepleri anımsatan ve birbirine benzeyen İslam dünyasının çöküş nedenleri olarak ta (Çağa ayak uyduramamak, taht kavgaları, içerdeki siyasi çekişmeler, hükümdarların beceriksizliği, dış dünyadan tecridi, lüks düşkünlüğü, kaynakların kendi zevklerine harcanması, Avrupalıların ticaret, danışman ve teknik uzmanı olarak yerleşmesidir.) 

Dış mamullere bağımlılık, taraf tutmak, kalitesiz eğitim sistemi hatta okul ve üniversiteye gitmeden diploma alıp, gurup adına, torpil, yolsuzluk ve hatta başkasına hizmet edip makam sahibi olanların sayısı da az değildi. Bunlara benzeyen örnekler üçüncü dünya ülkelerinde revaçta olan nedenlerin çöküş sebepleri olmuştur. 

Ülkelerin insan hakları, kadın erkek eşitliği, laiklik ve gerçek demokrasiye inanmadıkça kalkınamayacaklarını bilmeleri de güzelce hatırlatmış. İslam dünyası ile ilgili kısa, öz ve akıcı bir şekilde yazılan çok faydalı bir kitap olmuş. Yazarımızın eline ve kalemine sağlık diyorum. 

2. Ülkem ve Ben

Yazar, çok kültürlü bir ortamda yaşayan ve yetişen biri olarak ülke, soy ve vatanına sadık biri olmanın ta kendisidir. Afganistan’ın acı, keder, kan ve gözyaşlarıyla harmanlanmış bir hayat hikâyesini gerçekte ve yaşayarak anlatmış. Alman DAB-Bankasında ve çalıştığı ortam ve iş arkadaşlarının nezdindeki güven ve itibari kazanmak her kişinin işi değildir. Mesela; Sinem, Hamid, Gürkan ve nice arkadaşlar dertlerini ve en özel konularını paylaşmaları, tavsiye ve fikir almaları da önem taşımaktadır.

Aldi marka hatırasını görmek ve Kabil'de Münih’ten daha pahalı restoranda yemek yemenin de yeri başkadır. Sadece Afganlar arasında değil insanoğlunun olduğu her yerde haksız rekabet, ayak kaydırmak ve bencilliğe örnek olarak, id-ül Adha mi yoksa idi – kurban mı tartışmasını da öğrendik. Sonunda, büyüğümüz ve eski milletvekilimiz Hacı Emin Kani beyin Kunduz ilinde ISAF tarafından bazı savaş ağalarının evleri kiralanarak veya ortak çalışma bahanesiyle yüksek gelir elde etmelerine karşı ses çıkartması da özellikle hoşuma gitti.

Kunduz ilinin gündüz veya gündiz Türkmence kelimeden geldiği tarihi de ispatlandı. Uygarlığın uğramadığı ama yemyeşil, mahalle yadigârı ve baba destanı da güzel anlatılmış. 

Afganistan’da kadın olmak; kocasının mülkü, erkeğe hizmetkâr ve neslin devamı için çocuk doğurmak olarak gösterilirken oğullar ise aile gelirine katkı ve savaşta güç olarak biliniyor. Bu çemberin kırılması hâlâ kolay değildir ve Afganistan’da kadınların parlak döneminden de bahis edilmiş olması yerinde ve sevindirici.

Afganistan’da Kral ve Ailesi bölümünde, iktidar ve güzelliğin geçiciliği çokta yerinde olmuş. Merhum Celal Bayar Beyin Kralı Ruslara güvenilmemesi konusunda uyarması, Kralın kunduzda çobanla çay içmesi, ülkede olup bitenlere kayıtsız ve keyfine düşkünlüğüne de değinilmiş. Hatırları ve karşısına yapılan darbe ve Rus işgaline karşı tepki ve anıları ise çocukları tarafından Kralın ölümünden sonra yazılacağı ise gerçekçi olamaz.

 Ülkem ve Ben 

Adlı kitap yazarın hayat hikâyesidir. Yazar; Afganistan işgali sonucu kaç günlüğüne vatanı terk etme düşüncesi ile önce İran, devamında Pakistan olup Türkiye’ye ve daha sonra da Almanya’ya yerleşmiş. Yazarın çalışma hayatı, edindiği tecrübe ve 24 yıl sonra ise bir yabancı üniforması ile vatanına gelmesi, Afganistan da hayat şartları, ABD, NATO ve ISAF ’ın mücadelesi, amansız takip edilen kişinin hikâyesi, vesaire konular gerçekçi olarak değerlendirilmiştir. Kitaba, yeri geldiğinde İngilizce yeri gelince de Urduca kelime karşılıkları da ayrı bir güzellik katmıştır. Geçmişte Afganistan yönetiminde yapılan hatalar sıralarken kazdığın kuyuya kendin düşersin diye uyarıda bulunmuştur.

3. Uzaktaki Yakınlarımız

Afganistan Türkmenleri, Büyük Selçukluların Kayıp Torunları: Aradığında bulamayacağın, kıt ve değerli kaynaklardan biri olmuş. Heyecan ve sevinçle okudum. Gerçekten de Türk Dünyası’nda ihmal edilen mazlum, yarası merhem bulamayan ve Dünya’nın değişik ülkelerinde dağıtılmış, haklarından mahrum ve çaresizce ayakta durmaya mücadele veren Afganistan Türkmen halkının durumu, tarihi, Orta-Asya sınırlarının belirlenmesi, Türkmen toplumunun etnik yapısı, siyasi ve ekonomik hayatları, Afganistan’ın yakın geçmişte yönetimde olan Türkmenlerin yaptıkları işler, yeri detaylı ve gerçekçi bir şekilde anlatılmış. Kutluyorum. 

Şibirgan’da Halife Gızıkayak, Andhoy’da Gurban Halife, Nobat Mırahır, Kunduz da Mevlevi Hoca Murad gibi büyüklerimizin hayatı ve becerileri harika bir şekilde kaleme alınmış. Mevlevi Hoca Murad yıllar önce eğitimin önemine değinerek, Buhara'yı "Çaydan değil, cehaletten kayıp ettik." diye gençleri eğitime teşvik etmiş. Adı geçen büyüklerimiz, Türkmen’imizin itilip kalkmalarına engel olmaya çalışmış, eğitimi teşvik etmişler. Ruhları şad olsun. 

Geçen 20 yılda yönetimde olan büyüklerimiz de ellerinden geleni yapmaya çalıştılar. Ne yazık ki, çoğu da makamlarını korumak için son derece muhafazakar, korkak, siyaset biliminden uzak, milletin derdi olmayan, liderlik sıfatlarından anlamayanların sayısı çoktu. Doktora, Yüksek Lisans ve eğitimli gençlerimize fırsat vermeyip ve hatta korktukları için engel olmaya çalıştılar. Bu kadrolarımızın yerini üniversiteye gitmeden, Kabil'de ikinci öğretim (akşam dersi) adı altında diploma sahibi olup Türkmenler adına makam sahibi oldular. Millete hizmet duygusundan uzak, imkânları olmalarına rağmen çalıştığı kurumun caddesinden geçenleri bile kıskanıyorlardı. Yeri gelince yazılacak daha çok konular var.   

Milli şairimiz Mahtumkulu’nun en büyük rüyası Türkmenleri tek çatı altında toplamaktı. Maalesef amaçları ve hedefleri ortak olduğu halde gerçekleşmedi. Şimdi ise bencillik, kendini beğenmişlik ve yanındakinin ayağını kaydırmak had sayfada olduğu dönemde ise birleşmeleri mümkün değil. Ne yazık ki, kitapta da geçtiği gibi Türkmenleri bir araya toplayacak lider çıkmadı ve böyle devam ederse yakın gelecekte de çıkmaz. 

Türkmenlerin meşhur ozanlarından (Mamed Çobaş, Ahmet Bağşı, Çar Bağşı, Seyid Övez Saltık, vs). Şairlerden ise Mahtumkuli Faragi’nin yanında Molla Nepes, Kemine, Andalip, Sofu Allahyar, Abdulkerim Bahmen, Hocanepes Müsait, Abdurrahim Oraz, Abdulmecit Turan vs. İş dünyasından ise Akmurad Bay, Reis Kerim Bay, Beke Bay, Harabat Ailesi vs. Sovyet işgaline karşı Türkmenler de cihada aktif olarak katılıp bağımsızlık mücadelesi verdiler. Büyük Türkmen komutanların adı geçerken son dönemde siyasette yer alan ve genç diplomatlarımız da unutulmamıştır. 

İşanlar, Mahdum, Seyyid, Mücevür, Şeyh, Hoca ve Gul gibi yabancı kökenli boylardan olduğunu ve zamanla Türkmen dillerini, örf adetlerini ve kültürlerini benimseyenler bugün tamamen Türkmenleşmiş. Türkmenler ise yabancılara dahi kucak açmış ve hiçbir zaman zulüm ve eziyet etmemiştir. Çoğu nedenlere (din, inanç) bağlı olarak onlara hürmet etmiş. 

Son 20 yılkı siyaset meydanında yaşanan güzel dönemde bile milletine yaptığı hizmeti rüşvet bedeli yaparken diğerinin ise tek bir icraatının olmadığı, başkası da iki tarafa göz kırpıp iki yüzlü menfaatçileri hatırlatırken geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin eğitime destek veren bakanımızı da unutmamışsınız. Afganistan devlet makamlarının, Türkmenleri umursamamaları ve bugünkü hale geldiğimizin nedenini ise kendi aralarındaki çekişmeler olduğu da güzel bir tespittir.    

Bir musibet bin nasihatten iyidir sözünü de,  Afganistan’da savaşın getirdiği değişimin Türkmen’imizdeki geniş çaplı toplumsal değişimdir. Böylece Türkmen’imizde eğitimin önemi, güçlü bir siyasi kuruluşun gerekliliği, insanlar arasındaki eşitlilik, kadın hakları ve yabancı bir topluma entegre vesaire konular ile aşina olmuştur.   

Afganistan Türkmen yerleşimine gelince İmam Sahip ilçesinde Taş Güzer köyünde de Türkmenler var olup, Daşt-i Arçi ilçesinde ise Türkmenlerin en yoğun yaşadığı köy Molla Kuli dir. Burada Etbaş, Çandır, Eskili vesaire Türkmen aşireti sülalelerine kitapta yer verilmemiştir. 

Kitapta bazı konular hoş ve okuyucuya heyecan katıyor. Kısmet olmayınca olmuyor ve “ne de olsa zorla güzellik olmaz” cümleleri çok anlamlı. Yüreğimdeki deprem, beli ise kırılırcasına ince, belini geçen uzun saçlı birinin “ah benim gizli hayalim” yazısı en içten olması gerek. Mahtumkuli’nin sevdiği Mengli’yi ancak rüyasında gördüğü ve özlemini “Gözüme Mengli Han görünür” şiirinde ve Abdurrahim Karakoç ise Mihriban türküsü ile dile getirmiştir. Bu da Mahnaz (Nazlı Ay) müstear isimli birinin hatıralarını canlandırıp, sanki Barbara Olson’un Ted Olsun’a yazdığı gibi sesi titreyip ve acele ile “sonra arayacağım” sözü hiçte gerçekleşmemiş.

Adaş ağa, sizin Gabırdı aşiretinden olduğunuzu öğrenip, benimde Etbaş aşiretinin KOÇ AĞA sülalesinden olduğumu bilmenizi isterim.

Özellikle okuduğum ilk iki kitapta (Zamanın Gerisinde Kalanlar, Ülkem ve Ben) aynı cümleler ve konular diğer bölümlerde tekrar yazılırken bazen uç örnekler de verilmiştir. Hedef Ülke Afganistan adlı kitabın da yararlı olduğuna inanıyor ve en kısa zamanda bulup memnuniyetle okuyacağım. 

Gerçekten de “Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.”

Yazarımızın eline, yüreğine ve kalemine sağlık

 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi