ŞİİRCE / ESKİ BİR TÜRKÜ
Güneşin tazeliğini unuttuğu gün bitimlerinde
Eski bir türküyle harmanlanan yamalı sokakta
Ben yoktum ama
Anamgiller kapı önünde sekmen üstünde
hemi de çayın koyu deminde.
Ben yoktum o sokakta
Yetişememişim.
Boş dönmezmiş hiç eller
Sevdalar başım üstüne
Naza bulanmamış ninni sesleriyle okşanırmış beşikler
Kireç kokusunun beyazlığında
sağır odalarda.
Pencere kenarlarında uçuşan begonya çiçekleri
Ve dâhi
Güneşe koşan tez canlı kırlangıç hevesi.
En güzel çalgılı düğünler olurmuş.
Dünden daha borçsuz
Gönül bekçilerinin kimlik sormadığı ayazlarda
Üşümeden üşenmeden oynarmış anamgiller yankısı dağlarca.
Ben yetişemedim.
Göz gözü görürmüş
birbirinden kaçmadan
Bastonlar naftaline yatırılmış
Aşlar kapı önlerine taşınmış.
Ben daha kendi adımı duymadan
Kıranlar girmiş habersiz sokaklara.
Yalancı rüyalar acıtan kahkahalarla dost olup
bir tek naz bırakmamışlar sabaha.
Begonya çaresiz idam sehpasında.
Ben yetişemedim
Anam anlatmıştı
dinledim
Ve birbirine yaslanan ölümüne omuzlardan ırakta
biçare bastonu dost belledim.
Editör: Nezihat Keret