ANI
Giriş Tarihi : 13-04-2024 12:54

Şans Talih Kader Kısmet Beş Kuruş / Yadigar Uyar Özyapan

Yazan: Yadigar Uyar Özyapan -ŞANS TALİH KADER KISMET BEŞ KURUŞ

Şans Talih Kader Kısmet Beş Kuruş / Yadigar Uyar Özyapan

ŞANS TALİH KADER KISMET BEŞ KURUŞ

Geçmişin derinliklerine yolculuk yaparken kolay çıkamayacağımı biliyordum. Her zaman dediğim gibi, "eskide yenilenenlerdenim." Ve itiraf ediyorum, o kadar çok yaşanmışlık var ki. Elime kalemi ve defteri aldım, heyecanla, o tanıdık sokaklara adım attım…

Sokağımız hep tanıdık yüzlerle doluydu; yabancı bir kişi gelse, hemen tanınırdı. Komşular akrabadan öteydi, teyzeler hepimizin teyzesi, amcalar hepimizin amcasıydı. Biz çocuklar, mahallenin çocukları, gençleriydik. Hepsiyle hasretle selamlaşıp ilerledim. Sabahın erken saatlerinde, kocaman, tekerlekli üstü renk renk leğenler ve kaplar, toplar dolu bir araba, üstündekiler devrilecek diye beklerdik, hiç devrilmemişti. Çetin Ağabey’in sesiyle sokağımız uyanırdı: "Nayloncu, nayloncuu”

Kadınlar kapıda, pencerede. İki cekete bir naylon leğen alınmasını da hiç anlayamazdık. Kimbilir ne anılar taşıyordu o eski gömlek ceket…Tabi eskicimiz de tanıdık. İsimleriyle tanıyor herkesi. Çetin Ağabey, eskicimiz başka eskici istemeyiz.

Neyse, konumuza dönelim;  Biz üç arkadaş ayrılmaz üçlü, Oya, Nermin ve bendeniz, henüz sekiz yaşlarındaydık. Mahalle bakkalamız Şerife Abla, biraz şişmanca, kırmızı yanaklı, başında oyalı yemenisi ve yüzünden hiç eksilmeyen gülümsemesiyle hayrandık ona. Paralarımızı biriktirip bakkala gider, kapakları camlı kutulardan vitrin gibi ne alacağımıza bir türlü karar veremezdik. Sonunda her zaman yaptığımız gibi, bisküvi, leblebi tozu ve lokum alır çıkardık.

Bu defa girdiğimizde süslü bir kutu dikkatimizi çekti. Şerife Abla’ya merakla sorunca; “Yeni geldi, şans talih, kader kısmet oyunu “ dedi. Merakımızı gidermek için detayları anlattı tek tek. Kutunun içinde çeşitli oyuncaklar, çikolata, şeker gibi şeyler varmış, üstünde kare saman kağıdının yuvarlaklarında parlak kağıdı kazıdığınızda altında numaralar ve o numaraya denk gelen bir ödül. Tabii, boş çıkma ihtimali de varmış. Hiçbir şey çıkmasa gofret teselli ödülüymüş.

Çok heyecan vericiydi, hemen denemek istedik. Hepimiz kazıdık hep boş. Teselli gofretinin adı da; “fos”muş. Çok bozulmuştuk. Fos gofret saman gibiydi, fakat çok lezzetliydi. Artık her gün elimize geçen her kuruşa “şans, talih “ çekiyorduk. Hep fos hep fos, iyice hırslanmıştık. Bir gün Şerife Abla, bakkala girdiğimizde; “Çocuklar, çok acil bir eve gidip gelmem lazım, iki dakika burada durur musunuz? Gelen olursa bir şey satmayın, hemen geleceğimi söyleyin” dedi ve gitti.

Bir süre sonra, üçümüzün gözü de şans talih kutusunda birleşti. Sessizce karar alınmıştı bile. Gerçekten numaralarda büyük ödül var mı? Merak içindeydik. Bütün renkli delikleri kazıdık, denk gelen sayılardaki ödüllere baktık. Evet vardı ödüller ve en büyük ödül plastik toptu. Merakımız gitmişti. İyi de Şerife Abla’ya ne diyecektik? Hemen küçük bir toplantı yaptık. Yalan söyleyecektik. Kutuyu hemen aldım bizim ortak gizli yerimiz olan, apartmanımızın kömürlüğe giden köşesindeki yere sakladım. Nefes nefese geri geldim dükkana. Az sonra da Şerife Abla geldi.; “Teşekkür ederim çocuklar” dedi ve “haydi, benden olsun, kader kısmet çekin “ dedi. Üçümüz de utançtan ve korkudan kızardık. Kutuyu almak için dönünce; “Aa, kutu yok, başka yeremi koydum acaba?” diye bakınıyor, arıyordu. Hiç sesimizi çıkarmadık, yüzüne bakamıyorduk. “Biri mi aldı acaba?” diye söyleniyordu. Bizden hiç şüphelenmemişti. Üstelik birer sakız verdi, üzüntüyle. Bakkaldan çıktık mahçup bir şekilde, çok utanmıştık.

Ertesi gün kutuyu aldık, bir torbaya koyduk kimse görmeden çöpe attık.

Her zamanki toplantı yerimiz olan, apartman bahçe duvarına oturduk küçük bir toplantı yaptık. Paralarımızı biriktirecek, Şerife Abla’ya kutunun parasını ödeyip, özür dileyecektik. Yine de, içimiz rahat değildi, ailelerimize de söylemeye karar verdik. Akşam ağlaya ağlaya anlattım olanı biteni, ablam çok kızdı; “Yarın sabahtan hemen halleşeceğiz bunu, yaptığınız çok yanlış.” dediğinde yerin dibine girmek istedim. Arkadaşlarımın durumu benden farklı değildi. Yine de, biraz olsun rahatlamıştık.

Maalesef, itirafımız gerçekleşmedi. Ailemizle bakkala geldiğimizde kapalıydı, üst katta oturan Hatice Teyze; “Onlar sabah erkenden Aydın’a gittiler, Şerife’nin annesi düşmüş bacağı kırılmış” dedi.

Gelirler bir süre sonra diye düşünsek de, bir daha gelemediler. Bakkalı bir ay sonra tanımadığımız bir adam satın almıştı.

Şans, talih, kader kısmet kutusu bize en güzel hayat dersini vermişti. O günden sonra en ufak bir yalan söyleyemedik.

Hayatta karşımıza çıkan fırsatlar ve imkânlar da adeta bir şans kutusudur. Bu fırsatları değerlendirirsek, hayatımızda olumlu değişiklikler yapabiliriz. Ancak, bazen bu kutunun içinden çıkan şeyler beklediğimiz gibi olmayabilir. Önemli olan, elimizdeki imkânları en iyi şekilde değerlendirmek ve hayatımızı doğru yönelendirmektir.

Gözlerimde buruk bir hüzün ve geçmişin kokusuyla, yavaş yavaş mazinin sokağından çıkıyorum. O güzel günleri yaşatanlara, yaşayanlara; “hoşça kalın” deyip el sallıyorum.

Elimde bir defter, bir kalem …

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi