MANZUME
Giriş Tarihi : 06-04-2023 18:44   Güncelleme : 09-04-2023 01:55

Sahte Derviş

Mehmet Şahan -SAHTE DERVİŞ 

Sahte Derviş

SAHTE DERVİŞ 

Bir zamanlar bir derviş sokak sokak gezermiş,
Kimi dermiş, "bu ermiş." kimi de hep üzermiş!

İstanbul sokakları sanki tanırmış onu,
Dilinde bir tek söz var hep aynı imiş konu:

“Sen doğru ol, kem belasını bulur!
Sen doğru ol, kem belasını bulur!”

Zamanın Padişahı tebdil-i kıyafetle,
Gezerken onu duyar, iyi dinler hayretle!

“Sen doğru ol, kem belasını bulur!
Sen doğru ol, kem belasını bulur!”

Hemen girmiş koluna yavaşça fısıldamış,
Saraya davet etmiş başka kimse duymamış!

Davetin nedenini merak bile etmemiş,
Padişah gel demişse mutlak gidilir demiş!

Sabah varmış saraya ne kovulup dışlanmış,
Padişah makamında saygıyla karşılanmış!

Sohbet muhabbet derken vakitte ilerlemiş,
İzin istemek için kendin biraz derlemiş!

Padişah anlar onu belli ki kalkmak ister,
Her gün bu muhabbetin sözünü almak ister!

İkisi de memnundur, kesin sözler verilir;
Her gün aynı saate, tam vaktinde gelinir!

Padişah görevliyi sıkıca tembihlemiş,
Her çıkışta cebine bir altın koyun demiş!

Bir gün yine saraydan gelirken bizim derviş,
Derviş kılıklı biri yolunu kesivermiş,

"Ya arkadaş, dur hele! Sarayda ne işin var?
Her gün aynı saatte, düzenli gelişin var!"

Bizim derviş durumu saklayıp gizlememiş,
Tüm gerçeği anlatmış, farklı yol izlememiş!

Derviş kılıklı adam hemen yapmış planı,
İşte fırsat bu fırsat, hazırlamış yalanı!

“Onun yaptığı işi ben neden yapmayayım,
O çil, çil altınları elinden kapmayayım!”

Bunları düşünürken dervişe sezdirmedi,
Hemen söze başladı, dervişi bezdirmedi!

Ya kardeş, her gün ben de senle gelsem olmaz mı?
Halimi arz etsem ona lütufta bulunmaz mı?

Kabul ederse eğer bu kulu sahiplenir,
Her gün bir altın ile çocuğum nasiplenir!

Onun bu isteğini geriye çevirmemiş,
Hünkâr kabul ederse gelirsin tabi demiş!

Ve katılmış sohbete kendin sevdirir olmuş,
Padişah her gün ona altın verdirir olmuş!

Gel zaman ve git zaman sanırsın adet etmiş,
Sahte derviş; gerçeği, çorbaya davet etmiş!

Bizim derviş; sahtenin, davetini kırmamış,
Neden, niçin diye de pek üstüne varmamış!

Sahte derviş gizlice garsonu tembihlemiş,
Diğerinin kabına sarımsak doldur demiş!

Çorbalar içilirken bizim derviş tedirgin,
Sarımsak kokacaktır haliyle biraz gergin!

Sahte derviş buna da hemen çözüm üretmiş,
Ağzını da mendille kapat sen kardeş demiş!

Padişahla sohbeti aynen öyle yapmışlar,
Sohbet boyu ağzını mendille kapatmışlar!

Sahte derviş Hünkarın kulağına eğilmiş:
Ağzınız kokuyormuş bu mendil ondan demiş!

Padişah sinirlenmiş hemen yazmış fermanı,
Vermiş bizim dervişe budur bunun dermanı!

Tutuşturmuş eline “Fırıncıya ver!" demiş,
İki dervişi birden aceleyle göndermiş!

Fermanda neler yazar akıllara gelmiyor,
Okur yazar değiller, ikisi de bilmiyor!

İstersen sen yorulma fermanı götüreyim,
Belki ekmek yazmıştır çocuklara vereyim!

Bizim derviş kıramaz teslim eder fermanı,
Sahte derviş toplasın bu defa da harmanı!

Fırıncı bakar kağıda, bakar ki ne bakasın:
“Bunu sana vereni, korfırında yakasın!”

Gerçek derviş vaktinde gelince muhabbete,
Padişah çok şaşırmış. “Nasıl geldin sohbete?

Verdiğim pusulayı fırıncı almadı mı?
Yoksa okumayıp hiç oralı olmadı mı?”

Derviş de olanları birer birer anlatmış,
Padişahın zihnini güzelce aydınlatmış!

Padişah da dervişin kulağına eğilmiş,
Dervişin sözlerini yine ona söylemiş:

“Sen doğru ol, kem belasını bulur;
Sen doğru ol, kem belasını bulur!”

Pîr-i Fanî der ki bak, doğruluk şaşar sanma;
Doğrudan ayrılmaz hak, eğriyle yaşar sanma!

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi