ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 02-09-2022 23:00

Muhtaç

Yazan: Turan Demirci - MUHTAÇ

Muhtaç

MUHTAÇ

-Annem dedi…
Sağ avcunun içindeki elinin beyaz ve yuvarlak parmaklarını baş parmağıyla hafifçe okşadı. Derin bir nefes aldı. Aldığı nefes sıkışan yüreğini rahatlatmak için miydi yoksa içendekileri boşaltmak için mi belli değildi.
-Annem, elleri çok güzel bir kadındı.

Kafasını pencereden gelen ışığa doğru çevirdi ve çok uzaklarda bir yere doğru bakarken devam etti.
-Parmakları daha uzun, teni daha da beyazdı. Tırnakları sanki kalemle çizilmiş gibi muntazamdı. Benim ellerim onunki kadar güzel değil. Gerçi güzel de onunki kadar güzel değil. Ama parmaklarım biraz daha uzun olsa, benziyor…

Aklından akan hatıralara kelimelerini yetiştirmek ister gibi bir hali vardı.
-Benim bir büyüğüm olan ablamla hastaneye gitmiş, bir iğne vurmuşlar… Ben on bir yaşındaydım.
Hatıraların neresinde kaybolduğunu anlamak zordu. Baktığı uzak yer ile okşadığı parmakları arasında tam olarak nerede annesiyle beraberdi anlamak güçtü. Annesinin elini okşar gibi baş parmağını hafifçe sürerken zihninin kendisini o pencerenin dışında nereye götürdüğünü kimse bilemezdi.
-Sonra bir gün yardım dağıtıyorlardı. Bütün çocuklar toplanmıştı bizde gittik. Oradaki çocuklardan birisi, “Şunlara verin onlar muhtaç” dedi…

Tam burada bir süre durdu. Yüzündeki ifade sertleştikçe baş parmağını parmaklarının üzerine biraz daha bastırıyordu. Beyaz parmaklarındaki kan yavaşça çekiliyor sonra bir pembelik uzun ve yuvarlak parmaklarına tekrardan yayılıyordu.
-Biz muhtaç değildik ki, her şeyimiz vardı bizim, alırdı babam…

Bir an hatıralardan kopmak ister gibi derin bir nefes daha aldı. Değiştiremediği bir gidişata yetiremediği gücünün hayıfını kendi parmaklarından çıkarır gibi bastırsa da annesinin parmaklarına benzeyen parmaklarını okşamaya devam etti.
-Acemiymiş iğneyi vuran kadın, yanlış vurmuş. Babam hep derdi ki “bir iğneye ömrümün yarısını verdim”

Uzaklara bakan gözlerinde ve gergin yüzünde artık o küçük kız yoktu. Zaman onu büyütmüş, görünüşte olgunlaştırmıştı ama yüreğini tam on bir yaşında bırakmıştı. Annesinin parmaklarına benzettiği elini okşayan el o küçük kızın eliydi.
-Bir çocuğun annesi yoksa ve hele de kız ise dünyada neyi olursa olsun muhtaç olur. Ne bir kararda durabilir, ne de bir yere ait olabilir. İlgi gösterecek herkese ve unutturacağını zannettiği her şeye muhtaç olur. İçi bir türlü tamamlanmaz ne bir yere varabilir ne de bir yerden uzaklaşabilir arada bir yerde nereye gideceğini kestiremeden öylece kalır… O çocuğun bize niye “muhtaç” dediğini sonradan anladım. Muhtaçlığımız yeri doldurulabilir yokluklardan değil yeri artık hiç dolmayacak bir yokluktandı. Babam ömrünün yarısını kaybetmişti, ben tamamını…

Bir eliyle kapının pervazını diğer eliyle kolunu tutup vücudunun yarısını dışarı çıkaran hemşirenin emir kipindeki sesiyle içine girdiğimiz hayal aleminden kopuyoruz.
-İğne yaptıracak olan gelsin…

Tedirgin bir şekilde ayağa kalkarken yanındaki eteğini tutan kız çocuğunu göstererek,
-Ben bir iğne yaptıracağım, kızıma göz kulak olur musunuz? Uslu bir çocuktur sizi rahatsız etmez.
Ufak çocuk önce bize sonra kafasını kaldırarak annesine bakıyor. Tedirginliğini o da fark etmiş olacak ki,
-İğnemi yaptırıp çıkacağım anneciğim, sen bu abi ve ablanın yanında dur hemen geleceğim, hem sen artık büyüdün, on bir yaşındasın…

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi