DENEME
Giriş Tarihi : 17-10-2022 12:15

Karardı

Yazan: Ümmügülsüm Hasyıldırım - KARARDI

Karardı

KARARDI 

Kapkara vicdanlarda zehrini içtim acının. Dudaklarım sessiz, yüreğim yangın yeri... Kara dumanlar sardı gönül bağımı. Acı, ete kemiğe büründü. Asumanda yağmurlar isyanda.

Derin dehlizler ocaklara sıcak yuva sunarken kaç ocağı, o sıcak yuvadan kopardı. Kaç anne evladından, kaç evlat babadan, kaç kadın eşinden oldu? Takdir-i ilahi dendi, dendi de, ya ihmaller neydi! Raporlar, uyarılar acı sona davet miydi?

Kırk bir zift karası bomba düştü kırk bir ocağa. Kırk bir milyon durdu sancıya. Her yürek sanki geçti kancaya. Lime lime oldu, dayanamadı canlar acıya.

Henüz iki saat önceydi öpüşerek ayrılışlar. Yerin yedi kat altıydı buluşmalar. Bir kap yemek derdine bütün bu kopuşlar. Sızan grizu adlı serseri zehirdi kör kuyularda yok oluşlar. Fotoğraflarda kaldı yerin dibinde, boylu boyunca kurulan sofradaki dostani gülüşler.

Birbirinin aynısı binlerce yüz, bir olmuşlar. Az önce arkadaşlarına devrettikleri kuyulara koştular. ‘Belki’ sorusuna cevap aradılar. Bir ses, bir nefes için canla başla çalıştılar. Ekmek teknelerini gözyaşıyla suladılar. Her biri bir cana koştu umutla. Biri yanıklar içinde buldu can dostunu, diğeri zehirden nefessiz kalmış bedenini buldu kardeşinin. Bir diğeri göçük altında, geride bıraktıkları için gözleri açık, veda etmiş gördü. 

Mesaisi bitenler ailesiyle akşam yemeği için oturdular. Televizyonlar alt yazı geçti tamda sofra başında. Gözler kurşunlandı  ekranlara nefes almadan. Lokmalara sindi yanık et tadı. Düğümlenen boğazlarda, nefesler kesildi.  

Başka bir yuvada çığlıklar yükseldi ‘Mustafaaa’ diye. Sonra başka bir ses ‘babaaaaa’ diye çınladı, Bartın sokaklarında. İkizlerine gebe, genç bir anne adayının sesi kısıldı, bir yıllık eşinin göçük altında kaldığını duyduğunda. Küçücük gözler korkuyla kocaman açıldı ne olduğunu anlamadan. Feryatlar yükseldi gökyüzüne. Çığlıklar fersah fersah yükseldi semaya.

Mahşer yerine döndü sokaklar. Yer gök insan doldu. Bartın cehennemi yaşıyordu. Kimi kader dedi, kimi ihmal. Lakin hiçbir cümle getirmedi geriye maden şehitlerini. Bir evlat madenden çıkan babasının naşına sarıldı çaresiz. Bir ana evladının, bir eş kocasının cansız bedenine sarıldı. Eş, dost, kardeş yandı. Yer gök binbir  isimlerle inledi. Can yangını tüm Türkiye’yi sardı. Sözler sükûtta, Türkiye yasta...

Ekranlar sadece ‘Bartın’ dedi. Yorumcular, sorumlular, sorumsuzlar... Bir de ekranı başında kendi canı sayan milyonlar. Düşen ateş kırk bir ocağa değil, kırk bir milyon ocağa düştü. Tarih tekerrür etti. Maden şehitleri yeniden ülkeyi yasa boğdu. "Tedbir hani" dedi birileri. "Bu madenin doğası" dedi diğeri. "Helal lokma peşindeydi baban, dersin" dedi bir başkası. Lakin her zamanki gibi ateş düştüğü yeri yaktı.

Kara elmas, ülkemde kara yas oldu. Karardı hayat zift karasıyla. Alınlarda silinmeyecek kapkara leke oldu. Yurdum yine yeniden, geçmiş olsun nidalarında boğuldu.


 
                                            

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi