ŞİİR
Giriş Tarihi : 28-06-2022 16:31

Kadınlar Koğuşu

Şiir: Reyhan Mete Erdoğdu - KADINLAR KOĞUŞU

Kadınlar Koğuşu

KADINLAR KOĞUŞU

On dört buçuk kadın!
Kimisi yazmalı, kimisi hızmalı
Kimisi kınalı, kimisi boyalı...
Her birinin yüzünde başka coğrafya
Suçları ayrı ayrı,                                        
Yaşadıkları acı hep aynı
Tür tür, çeşit çeşit...

En güzeli bulgar göçmeni
Saçlar başak sarı, gözler deniz mavisi
Kaşı gözü ayrı oynar,
Yürüdüğü yol ayağından kayar...

Bir Dersimli var
Anarşistmiymiş neymiş!
Kaşlar çatık, yüzü gülmez
Meymenetsiz ama hiç hak yemez...

Diyarbakır güzeline ne demeli?
Yanaklar al al, kaşları hilal
Gözleri kurşun, adamı deler geçer
Namussuzun, şerefsizin biri
Kirletmek istemiş kızı
Kız yaman!
Herif, böğrüne böğrüne yemiş şişi....

İstanbullu bir madam!
Bukle bukle saçları, 
Koca koca memeleri,
Kendinden bağımsız kalçaları...
Hem işveli, hem edalı
Güya işletme sahibiymiş "hasba"....

Bir hacımız var, Konyalı
Sabah ezanıyla uyanır, sığınır Mevlaya
Kaldırmaz seccadesinden alnını
Ağzı hep dualı, gözleri yaşlı, kendisi gamlı
Kimse bilmez 
Yılları doğuştan kahırlı...

Köşede bağdaş kurmuş oturan Adanalı 
Allah'ın adamı
Kurutmuş kadın haliyle adamların iflahını,
Sömürmüş ceplerindeki tüm parayı 
Dövmeli, fiddozlu mafya kadını...

Çingenesiz olur mu hiç
Mapus damı?
Elleri uzun, elleri hünerli,
Azıcık düzenbaz, azıcık hileli,
Ayağında allı güllü entarisi,
Sabah başlar tencere tavayla,
Akşama kadar kapı gıcırtısıyla,
Doymak bilmez oynamaya...

Bir kenarda hep suskun, hep ağlamaklı,
Kendisi Ardahanlı.
Çocuğunu göstermezmiş gevur babası
Anası babası da uğramazmış
Uğursuz  derlermiş.
Onca eza, cefadan sonra
Sevmiş yüreciği başka bir adamı.
Bir kılıfına uydurup Kesmişler oracıkta cezayı...

Ha bir de;  Karadenizin hırçın lazı!
Verdiler mi biraz gazı
Ne büyük dinler, ne küçük, 
Ne hatır bilir, ne gönül,
Açar bayramlık ağzını...

Şuracıkta ayakta dikilen Bursalı
Heybetiyle, duruşuyla
sanki başka dünyalı.
Olursa biraz başı dumanlı,
Gözü görmez baş gardiyanı...

Ufak tefektir bizim gamzeli
Gözleri çekik, ruhu çocuk, pek bir sevimli.
Başında esiyor kavak yelleri.
Ana tarafından Azeri,
Baba tarafından zırdeli.
Ne oldu, nasıl olduysa
Bıçaklayıvermiş kayınpederini...

Bir de yazarımız var,
Memleketi Ankara.
Suyundan mı, havasından mı bilinmez;
Gözü pek bir kara,
Yüreğinde açılmış koca bir yara,
Gazetede haddini bildirmiş bir arsıza,
Basmış büyükbaşların kuyruğuna,
Türlü iftiraflarla gözünü açmış burada...

Karnı burnunda bizim Sivaslı,
Biraz buruk, biraz heyecanlı,
Olacak dünyalar güzeli bir kızı.
Tek duamız benzemesin bize onun bahtı,
Başına taksın saadetten tacı...

Bir de ben! 
Uçurumun kenarında,
Ölümle kalım arasında,
Baş sayfa olacaktım az daha,
Kadın cinayetlerinin  arasına.
Yazılacaktım en başa...

Velhasıl düşmüşüz hepimiz bu dama,
Çalınmış bir kere alnımıza kara.
Kader mahkumu derler adımıza,
Yoktur kimimiz, kimsemiz bizden başka.
Uzun lafın kısası,
zordur kadın olmak bu coğrafyada...

Truva Edebiyat Dergisi

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi