ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 19-10-2023 19:03

Hasret / Sevtap Eken

Yazan: Sevtap Eken -HASRET

Hasret / Sevtap Eken

HASRET

Bir sabah iş yerimde gazete okurken gazetede çocukken bana bakan Demet ablanın gençlik resmini gördüm. Biri onu arıyordu. Kim olduğunu merak ettim, çünkü benim bildiğim kızı ve eşi trafik kazasında vefat etmişti. Başka da akrabası yoktu. Bu olayı araştırmaya karar verdim. 

Ben on yaşında iken annemi kaybetmiştim. Bir ay sonra Demet abla bizim eve bakıcı olarak gelmişti. Ta o zaman, o yaşta bile onun gözlerindeki acıyı görmüş ve anlamıştım. Bazı geceler onu odasında ağlarken duyardım. En sonunda dayanamayıp ona nedenini sormuştum. O da bana durumunu anlatmıştı. Kızını ve eşini bir trafik kazasında kaybetmişti.

Ben annemi, o ise evladını kaybetmişti. İkimizin de acısı vardı ve bu acı ikimizi birbirimize kenetlemişti. Babam avukattı. Çalışır dururdu. Demet abla da yıllarca bizim evde yaşadı. Rahmetli babam sigortasını yatırdığı için Demet abla emekli olmuştu. Ama babam ölünce de o beni bırakmadı, hala beraber yaşıyoruz.

Ben gazetedeki ilanda yazan numarayı arayıp, resimdeki bayanı tanıdığımı söyledim. Demet ablayı arayan kişi de bir bayandı.  Onu avukat kimliğimle ofisime davet ettim.

Sekreterim aradığım hanımın geldiğini söylediğinde, onu odama davet etmek için ayağa kalktım. Çok güzel bir kız davetime icabet etti.

"Hoş geldiniz ben avukat Volkan. Buyurun, oturun, lütfen.” dedim yer göstererek.

"Hoş buldum.” dedi genç kız gösterdiğim yere oturarak ve biraz çekingen bir sesle; “Çok heyecanlıyım! Benim adım Cemre. Siz arayınca koşarak geldim.”

Ben de onun karşısına oturup bir süre kızı dikkatlice süzdüm; "Siz niye arıyorsunuz Demet Hanımı?” diye sordum, gözlerimi yüzünden ayırmadan.

“Ben onun çok yakınıyım!” diye cevap verdi. Şaşırmamıştım. Çünkü kız Demet ablaya çok benziyordu. Yine de emin olmak için; “Benim bildiğim, Demet ablanın akrabası yoktu. Kızını ve kocasını trafik kazasında kaybetmişti. Gazetede resmi görünce çok şaşırdım.” dedim.

"Size söyleyeceklerimden sonra daha çok şaşıracaksınız.” dedi kız. O da gözlerini yüzümden çekmemişti. Berrak bakışları yalan barındırmıyordu. Hikâyesini duymak için sabırsızlanıyordum.

"Sizi dinliyorum!” diyerek dikkatimi topladım.

"Ne yazık ki bir trafik kazası sonucu ve söylenmiş yalanlar sonucu üç kişinin hayatı değişti. Bu olaya sebep olanlar artık aramızda yoklar. Demet Çelenk yaşıyor mu? Durumu nasıl?” diye sordu onun yerine.

"Çok gizemli konuşuyorsunuz, Cemre hanım. Demet abla çok iyi ve sağlığı yerinde...”

Cemre Hanım gözyaşlarına hâkim olamayıp, yüzünü elleriyle kapatıp ağlamaya başlayınca, bir an ne yapacağımı şaşırdım. Sekreterden istemek yerine, kalkıp mutfaktan bir bardak su alıp geri dönerek kıza uzattım. Kız bardağı teşekkür ederek alıp dudaklarına götürdü. Karşısına oturup sakinleşmesini bekledim. Çok geçmeden, hala gözyaşları yanaklarından aşağı süzülürken anlatmaya başladı;

“Bir gün eve gittim ki babam yerde yatıyordu. Kalp krizi geçiriyordu. Sağlıkçı, yani hemşire olduğum için kalp masajıyla babamı hayata geri döndürebildim. Babamı hastaneye götürecek ambulansı beklerken, hemen yanı başında yerde, üvey annem olan Melda’nın günlüğünü fark ederek onu da hastaneye yanımda götürdüm. Babam yoğun bakımda iken günlüğü okudum. Biliyorum bu ayıp bir şey, ama kendimi tutamadım. Babamın niye kalp krizi geçirdiğini öğrenmem lazımdı. Belli ki, bu günlükte yazan bir şey ile ilgiliydi. Ve gerçekten de babamın neden kalp krizi geçirdiğini o günlükten öğrendim.”

Cemre derin bir nefes aldı. Çok üzgün olduğu belliydi. Çantasından çıkardığı mendil ile hala yaşlı olan gözlerini sildi ve; "Ben dört yaşında iken trafik kazası geçirmişiz.” diye devam etti konuşmaya. “Babam dört ay komada kalmış. Uyanınca annemin öldüğünü öğrenmiş. Ona söylenen buydu. Babam anneme âşıkmış. O kadar çok severmiş ki. Dedemin itirazlarına rağmen babam annemle evlenmiş.”

"Cemre hanım bu olayın Demet abla ile ne ilgisi var?” diye araya girdim. Artık iyice meraklanmaya başlamıştım.

"Merak etmeyin Volkan Bey. Az kaldı. Siz beni kesmeden dinlemeye devam edin lütfen!” diye rica etti kız. Peki der gibi başımı salladım.

“Bir sene geçince, dedem babamı ikna edip, babamın kuzeni Melda ile evlendirmiş. Melda zaten babamı severmiş. Hakkını yiyemem, beni de kendi kızı gibi büyüttü. Melda memnun, dedem memnun… Bir tek babamla ben annemi unutamıyorduk.”  Son cümleden sonra Cemre tekrar derin bir nefes aldı. Artık kelimeleri ağlamaklı çıkmıyordu. Bir sertlik gelmişti sesine ve yüzüne; “Meğerse hepsi oyunmuş. Annem ölmemiş. Onları ayırmak için plan yapmışlar. Annem de komada kalmış. Babam ondan önce uyanmış. Dedem, babama annemin öldüğünü söylemiş. Doktorlar annemin belki de yıllarca uyanmayabileceğini söylemişler ama babam evlendikten sonra annem uyanmış. Dedem haberi duyunca, anneme, bizim öldüğümüzü söylemiş. Her şey planlanmış. Tabi bu işin işinde dedemle Melda vardı. İkisi de artık aramızda değiller. İkisi de öldü. Yani sözün kısası; Demet hanım benim annem!”

Oda bir anlık sessizliğe gömüldü. Ben şaşkınlığımdan ne diyeceğimi bilemedim. Öylece kıza bakakalmıştım. Kız gerçekten Demet ablaya benziyordu benzemesine   ama bunca yıl böyle bir durum nasıl gizli kalabilmişti? Aklım almıyordu. Bu kadar yıl Demet abla kızından ve eşinden boşuna mı ayrı kalmış, yaslarını tutmuştu?

“Ben çok şaşkınım ne diyeceğimi bilemiyorum.” diye başladım boğuk bir sesle konuşmaya; “Ben küçük yaşta annemi kaybettim. Demet abla bizim eve bakıcı olarak geldi. Önceleri bana, sonra babam hastalanınca da ona baktı. Yıllarca sizin resimlerinize bakıp ağlardı. Doğum gününüzde pasta yapar, bana da mumları üfletirdi. Eşini unutamadığı için de yeniden evlenmeyi düşünmedi bile. Gerçekleri duyduğunda ne yapacağını ben bile kestiremiyorum.”

“Lütfen, Volkan Bey beni anneme götürün! Onu görmek istiyorum. Hemen söylemem ona. Doğru bir zamanı bekleriz. Ama onu mutlaka görmek istiyorum. Şimdi!”

"Sizi kıracak değilim. Haydi gidelim! Bu arada babanız nasıl?” birden bir neşe gelmişti üstüme. Demet abla için o kadar seviniyordum ki.

"Çok şükür iyi! Hastaneden çıktı ama bugün sizinle görüşeceğimi bilmiyor. Emin olmadan söyleyemedim.”

Başımı salladım. Aceleyle ofisten çıkıp, arabamla Demet ablayla yaşadığım eve gittik. Demet abla evin büyük bahçesinde çiçekleri suluyordu. Çiçekleri çok severdi. 60 yaşında olmasına rağmen hala dinçti. Cemre onu arabanın camından görmüş, ellerinin titremesine mani olamamıştı. Gözlerini annesi olan kadından ayırmadan yavaşça arabadan indi. Kaza olduğunda küçücük bir kız olmasına rağmen, annesini hatırlıyordu. Ve işte bahçeyi sulayan kadının annesi olduğundan bir nebze şüphesi bile yoktu. Gözlerinden sevinç yaşları süzülüyordu. Bulmuştu! Sevgili annesini bulmuştu! Hıçkırmamak için kendini zor tuttu.

"Lütfen Cemre Hanım, kendinize gelin. Yakında ona kavuşacaksınız.” diyerek omuzuna dokundum usulca. Cemre’nin kendini toplaması biraz vakit aldı. Sonunda kendine gelmeyi zar zor da olsa başardı. Kolay değildi bunca yıl yokluğunu yaşadığı birini karşısında görmek. Ona hak vermemek de benim elimde değildi. Sonunda bahçe kapısından içeriye girmeyi başardık.

Demet abla beni görünce gülümseyerek hortumu bıraktı.

"Hayırdır? Bu saatte geldin eve. Bir sorun mu var oğlum?” diye sordu suyu kapatmaya giderken.

"Yok, sultanım, yanımdaki arkadaşımla isim vardı. Buraya da yakındık ve senin ellerinden birer kahve içelim dedim.”

"Çok iyi etmişsin! Hoş geldin kızım.”

"Hoş bulduk, Demet teyze. Nasılsınız?“

Cemre'nin sesi titrek çıkıyordu. Tekrar ağlamaya başlamasından korkarak, oturması için bahçe sandalyesini işaret ettim. Ben de karşısına oturdum. Demet abla da bize kahve yapmaya gitti.

"Yaşlanmış ama hala güzel.” dedi Cemre Demet ablanın arkasından bakarak. “Ona nasıl söyleyeceğiz?" Yıllarca hepimiz bir yalanla yaşadık.”

"Bir psikoloğa gidip danışayım bakalım, o ne diyecek.”

Cemre olumlu anlamda başını salladı. Demet abla kahvelerde gelip yanımıza oturdu. Demet abla konuşurken, Cemre gözlerini ondan ayıramıyordu. Onlar şimdi böyleyse, Demet gerçekleri öğrenince acaba neler olacaktı diye düşünmeden edemedim.

İki ay sonra 

Güzel güneşli bir gündü. Piknik yapmak için hepimiz bir aradayız. Ben, Cemre, Demet abla ve kocası Vedat amca…

Tam bir ay önce gidip bir psikologla konuşmuştum. Demet ablaya gerçekleri anlatmamızda fayda görmüştü. Ama yanımızda mutlaka bir doktorun da bulunmasının doğru olacağının altını çizmişti. Neticede Demet abla artık genç değildi. "Ne olur ne olmaz" diyerek, ben, Cemre ve bir doktor arkadaşımla eve gitmiştik. Demet bir şeyler olduğunu anlar gibi olmuştu ama bir şey dememişti. Hava güzeldi. Bu yüzden bahçeye oturmuştuk.

Söze önce Cemre başlamıştı. Hayatını anlatmıştı sonra da gerçekleri. Demet abla hepimize şaşkın gözlerle bakmıştı. İlkin söylenenlere inanamamıştı. Ki bu gayet doğaldı ve biz böyle olacağını biliyorduk. Bu yüzden Cemre'yle ben boş durmamış, öncesinde Demet ablanın tarağından saç tellerini alarak DNA raporuna başvurup, sonucu da yanımıza almıştık. Cemre çantasından DNA sonucunu ona uzatıp okutunca, kadın şaşkınlık ve muhtemelen geçirdiği şoktan kâğıdı düşürüp evin içlerine doğru koşmuştu. Cemre de kalkıp onun peşinden gitmek istediyse de izin vermemiştim. Demet ablanın yalnız kalmaya ihtiyacı vardı.

Kimsenin konuşacak hali yoktu. Üçümüz de Demet ablanın koşarak kaybolduğu yöne bakıp dönüşünü beklemiştik. Öylece sessizce ne kadar bekledik bilmiyorum, birden Demet abla tekrar bahçeye gelip kızına sarılmak için kollarını açmıştı. Anne kız hasretle birbirlerine sarılırken ben ve doktor arkadaşım yavaşça kalkıp onları yalnız bırakmıştık. Bir sonraki gün, Vedat Bey’i getirmiştim Demet ablanın karşısına. Ne Vedat Bey, ne de Demet abla birbirlerini unutabilmişlerdi. Aynı aşkla birbirlerine sarılıp hasret gidermişlerdi. Mutluluk gözyaşları dinmek bilmedi.

İşte böylece bir ay geçmişti. Güzel bir aile olduk. Ben Cemre’ye tutuldum, o da bana. Şu an nişanlıyız. Bir hafta sonra Demet abla ve Vedat amca balayına gidecekler. Kalan ömürlerini beraber gezerek geçirmeyi düşünüyorlar. İki vicdansız yüzünden üç kişi yıllarca ayrı kalmışlardı. Vedat amca iyi ki o anı defterini bulmuştu, yoksa gerçekler asla ortaya çıkmazdı. Bu sayede Cemre’yi tanımış ve onu sevmiştim. Çok mutlu olacağımızdan da eminim. 

Editör: Serhan Poyraz 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi