ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 09-05-2023 20:55   Güncelleme : 09-05-2023 21:03

Garip Bir Rastlantı -6 / Nihat Toğlu

Yazan: Nihat Toğlu -GARİP BİR RASTLANTI /6

Garip Bir Rastlantı -6 / Nihat Toğlu

GARİP BİR RASTLANTI /6

Manevi annesiyle geçirdiği bir saat zaman dilimi Yusuf'a büyük sevinçler yaşatır.
Yusuf kuş gibi hafifler, çok mutlu olur, çok onurlanır.

Artık Yusuf'u önemseyen, seven bir annesi vardır...

Manevi annesiyle bütün iletişim yollarını kurmuştu.
Telefonla her gün konuşuyor, her gün yazışıyor; tek bir günü bile ondan ayrı geçirmiyordu.
Anne evlat muhabbeti dışında fikri alış verişlerde de çok bulunuyorlardı.

Yusuf, her "anne" diye hitap ettiğinde; anne hanım bundan inanılmaz bir şekilde haz alıyordu. Yusuf bunu bildiğinden dolayı onun mutluluğu için bu ifadeyi özellikle sık sık  kullanıyordu...

Anne hanım Yusuf'la konuşurken "anne" demesinin kendi duygularında oluşturduğu heyecanı anlatırken Yusuf tuhaflaşıyordu. Neden böyle abartıyor bu hitabı diye kendi kendine düşünüyordu Yusuf..

Anne hanım Yusuf'a, "Bir çok ile gittim, gittiğim her ilde misafir olduğum evlerde çocuklar kucağıma verilir ve özellikle anne derlerdi, ben bu kelimeyi ilk defa duymuyorum, çok söylendi bana fakat hiç biri de dokunmadı duygularıma. Ancak senin o saate yazmış olduğun o anne kelimesi yüreğime oturdu, duygularımda büyük bir sel taşkını oldu, nasıl dokundu bana ifade edemem" der.

Yusuf ise olayı espriye bağlayarak "Çünkü ben yürekten, saf, samimi ve büyük bir halisiyet ile söyledim, elbetteki etki edecek" der.
Anne hanım ise gülerek; "belli zaten" derdi.

Bu ve buna benzer diyaloglar bir yıl sürer.
Fakat ne Yusuf onu ne de o Yusuf'u anlıyordu.
Belki de birbirlerini anlamamaları  çok doğaldı. Çünkü her ikisinde de büyük duygusal boşluklar vardı; birinde anne hasreti diğerinde evlat hasreti, iki eksik birbirini tamamlamak yerine maalesef birbirini ziyan ediyorlardı...

Bunun sebebi ise her ikiside kendi duygularını önemsiyor ve sadece kendi duyguları doğrultusunda davranıyor olmalarıydı.
Ancak şunu itiraf etmek gerekir; Yusuf kendi duygularındaki boşluğu bu olaydan sonra araştırmaya yönelir ve farkeder.

Yusuf bu ana kadar kendi duygularındaki boşuluğun farkında değildi. Evet bir şeylerin eksik olduğunu biliyordu ama ne olduğunu bilmiyordu...

Bu kadar duygusal boşluğa rağmen Yusuf'un çok önemli bir özelliği vardı ki önemsediği kişileri duyguları için olduğunu ve duygusal boşluğunu doldurma eğilimi içinde olduğunu bilmiyordu...

Bu sebeple değer veriyor ve önemsiyor olmasında herhangi bir hırsızlık yapmıyordu. Hatta değer verdiği kişiyi mutlu etmek için yoğun bir çaba içine giriyordu ve bir noktadan sonra kendi duygularını dahi görmezden geliyordu..

Defalarca sert tartışmalarda bulunurlar öyle ki Yusuf zaman zaman o kadar öfkelenir, kızar, sinirlenirdi ki telefonu annesinin yüzüne kapatırdı fakat sonrasında da karın ağrısı çeker günlerce kendine gelemezdi...

Çaresizce tekrar arar özür diler barışırlardı.
Çünkü Yusuf onu çok seviyordu, canından bir can kabul ediyordu.
Her ikiside birbirini anlamadıkları için birbirlerini kırıyor, birbirlerine acı çektiriyorlardı..

Günler, aylar bu monotonlukla geçip gidiyordu..
Bir yılın ardından, bayramı annesinde geçirmeyi düşünen Yusuf, annesini haftalar öncesinden haberdar eder. Anne hanım bu habere çok sevinir ve heyecanla evladını beklemeye başlar.

Bayram gelir Yusuf yola koyulur yaklaşık 15-20 saat süren yolculuğunun sonunda annesinin eşi onu karşılar ve eve giderler. İki günlüğüne gittiği evde dört gün misafir olarak kalır. Çocuklar gibi eğlenir, şakalaşır, çocuklaşır.

Yusuf, annesinin eşini de çok sever. İtiraf etmek gerekirse annesinin eşi çok daha olgun bir insandır. Yusuf kendini rüyada imiş gibi hisseder, yüreğinde müthiş bir sevinç, huzur ve sûrur hasıl olur..

Anne hanım Yusuf'un gelişiyle büyük bir heyecan, mutluluk duyar. Sanki öz evladı gurbetten gelmiş gibi bir sevinç yaşar. Ona güzel yemekler, tatlılar yapar. Hangi yemeği sevdiğini sorar zevkine uygun menüler hazırlar.

Burada anne hanım için bazı açıklamalar yapmak gerekiyor sanırım.

Anne hanımın hiç çocuğu olmamış, geçirmiş olduğu bir hastalıktan dolayı doğurganlığını kaybetmiş ve asla anne olamayacağı doktorlar tarafından kendisine söylenmiştir...

On yıllarca evlat hasreti çekmiş, annelik duyguları zaman zaman nirvana yapmış ve bu duyguları bastırabilmek için çok yoğun çabalar sarfetmiştir. Saygı değer eşi, onun bu duygularını bildiği için sırf sevgili karısı üzülmesin, acı çekmesin diye onun yanında hiç bir çocuğu kucağına almamış ve sevmemiştir...
Oysa saygı değer eşi çocukları çok seven bir kişidir...

Annelik duygusunu kadınlar daha iyi idrak eder.
Ancak anne olamadığı için derin hüzünler içine düşen bayanlara çok rastladım. Öyle ki göz pınarları çağlayan bayanların sayısı az değildir. Bir bayan için doğurgansızlık hakikaten sıradan bir acı, hüzün olamaz..

Bu anlamda Hz. Zekeriya (a.s)ın eşi Elizabeth anne olamadığı için bir peygamber eşi olmasına rağmen  çok büyük acılar çekmiştir. Elbette çektiği acılar sadece anne olamadığı için değildir. Bir peygamber olan Zekeriya (a.s)ın soyunun devamını sağlayamamak gibi acılarda mevcuttur...

Hakkaniyetle, empati kurarak olayı idrak etmek hakkaniyetli sonuçlara götürür insanı.
Anne hanım kırk beşinde, yaklaşık yirmi, yirmi beş yıl kadar bastırdığı, yok saydığı, görmezden geldiği annelik duygularının bir saat üzerine yazılan "Yusuf'tan annesine hatıradır" hediyesiyle büyük bir duygu patlaması yaşar.
Aslında bu patlama sıradan bir patlama değildir.

Derinliklerine gömmüş olduğu bu duygular bir volkanik patlamaya dönüşmüş ve kontrolsüzlük baş göstermiştir.

Yusuf ile anne hanım arasında bir tek fark vardır. o da; Yusuf kendi duygusal boşluğunun farkında olmaması buna mukabil anne hanımın kendi duygusal boşluğunun farkında olmasıdır.

Ne yazık ki büyük duygusal patlama her ikisinde de meydana gelir ve mutluluk yerine birbirlerine hüzün kaynağı olurlar...

Yusuf'un bayram günleri annesinin yanında çok güzel geçer.

Anne hanımın arkadaşlarından bir aile, anne hanımı ve Yusuf'u akşam yemeğine davet eder. Yusuf'la beraber gidilir, akşam yemeği yenir ve akşam namazı için abdest alınır ev sahibi Yusuf'un şivesini bildiği için imamlık yapmasını rica eder.

Yusuf uzunca bir akşam namazı kıldırır, çok içli, duygulu bir sesle Kur'an'dan ayetler okur.
Namaz biter.

Ev sahibi Yusuf'un Kur'an okuyuşundan o kadar etkilenir ki kur'an'ı kerimi ve rahleyi getirir "Bize Kur'an oku" der.

Yusuf açar Bakara süresini ve o içli ve duygulu sesiyle okumaya başlar iki sayfa okuduktan sonra durur...

Devam edecek...

***

GARİP BİR RASTLANTI /1 OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

GARİP BİR RASTLANTI /2 OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

GARİP BİR RASTLANTI /3 OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

GARİP BİR RASTLANTI /4 OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

GARİP BİR RASTLANTI /5 OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi