DENEME
Giriş Tarihi : 10-10-2022 01:01

Dengeler Değişti

Yazan: Ümmügülsüm Hasyıldırım - DENGELER DEĞİŞTİ

Dengeler Değişti

DENGELER DEĞİŞTİ 

Haksızlık, adaleti yerle bir ediyor. Umutsuzluğun, huzuru yerle bir etmesi gibi.  İhanet, sevgiyi yerle bir ediyor. Gururun, insanlığını öldürmesi gibi. Benlik merhameti yerle bir ediyor, kinin hoşgörüyü yok etmesi gibi.

Gün geçmiyor ki haksızlığa uğramayasın. Aldığımız nefese dahi hile karıştırmışız. Trafikte, hastanede, markette, bankada, otobüste, hasılı hayatın her alanında. "Ben" duygusu iliklerimize kadar işlemiş. Tek bildiğimiz menfaat. Çıkarımız yoksa selam dahi vermiyoruz. Hedefsiz, gayesiz, amaçsız. Çıkar dünyasında çıkmaza düşmüşüz yazık ki. 

Hastalanınca, hastaneye gidiyoruz çaresiz. İhtiyaç sonuçta. Randevumuzu almışız, bekliyoruz sıramızı. Lakin gözü açığın biri geliyor, sırası ya yok, ya da bilmem kaç. Binbir yalanla, bir an önce işini bitirmeye çalışıyor. Dalıyor odaya. Senin aciliyetin hiç önemli değil. Önde olmuşsun, ağrın çokmuş, izin vaktin sınırlıymış, şehir dışından geldiğin için otobüsün gidecekmiş farketmez. Önemli olan onun işinin bitmesi. Sekreterlerden geçemiyorsun. İşini tam yapan yok. Yüz kere dönüp duruyorsun. Surat beş karış olmuş, azarlıyor da azarlıyor. İşini severek yapmıyor anlaşılan. İstisnalar yok değil ancak sınırlı.  

Lavaboya gideceksin, kokudan, pislikten yaklaşamıyorsun. Görevli görevini tam yapmıyor, kullanıcı da üzerine düşeni. Ne tuvalet kağıdı var, ne sabun. Çeşmeler kırılmış, kağıtlar gereksiz kullanımdan bitmiş, parçalanıp ortalığa saçılmış. Kullanan sorumsuz, temizleyici bıkkın.

Bankaya gidiyorsun ödeme için ya da herhangi bir işlem için. Eeee teknoloji çağındayız. Sistem ev kiranı dahi banka yoluyla ödemeye mecbur bırakıyor. Sıra numaranı alıyorsun fakat ÖZEL numaralardan sana sıra gelmiyor. Ya da gişe görevlisi çay kahve almaya gidiyor. İse dokuzda başlamamış gibi. Ya telefonu çalıyor, ya tanıdık bir sima, mesai saatinde muhabbet. Düğmeye bir bassa, sıran gelecek. Lakin nafile. Vaktin olmuş olmamış kimin umurunda. Evde tek başına çocuğunu uyutup gelmişsin, yada hasta ananı, bana ne. Bekle Allah bekle. 

Bir şekilde işin bitmiş, koşmuşsun otobüse. Gencecik insanlar oturmuşlar koltuklara. Sere serpe yayılmışlar yaşlı ve engelli koltuğu değilmiş gibi. Senin ne hamile oluşun, ne yaşın, ne engelin farkında. Takılan kulaklıklardan süzülen müziğin ritmine kaptırmış kendini. Olaki yaşlı biri gelir de kalkmam gerekirse diyede yummuş gözlerini. Görse de görmezden gelme niyetine. 

İyi kötü bir araba sahibi olmuşsun. Çıkmışsın trafiğe. Bütün yollar senin. Tüm kurallar da. Herkes hatalı, herkes cahil. Küfrün bini bir para. Bir sen haklısın, yol her koşulda senin. Kurallardan bize ne. Gözleri görmeyen amca, kulakları duymayan teyze ne işin var yolun ortasında. Yaşamak senin neyine. Engelli kardeşim hak etmiyorsun insanca yaşamayı. Tercih zaten senin değil mi?

"Huzura kul hakkıyla gelmeyin" diyen Yaradana inat, hayatımızıın her anına 'ben' koyduğumuz için mutsuz olmadık mı. Sahi mutluluk neydi? Bir gülen yüze mi, bir ağlayan göze sebep olmak mı? Sahi neydi mutluluk? Bendini yıkmak mı, kendini yıkmak mi? Sen diyebilen yüreğe, ben girer mi? Gülümseyebilmek için, gülümsetmek gerekmez mi? 

Hasılı üzerimize düşeni yapamıyoruz. "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" modundayız. Benim çocuğum, benim ailem, benim param, benim hakkım, benim malım, benim derdim, benim, benim diye diye bencilliğimizi bileğlemiş durmuşuz. Sonra da dengeleri altüst etmişiz. Beni saymıyorlar, beni sevmiyorlar, beni görmüyorlar, beni bilmiyorlar demiş kalmışız sanki biz çok seviyor, sayıyor, görüyor, biliyor gibi.  Hayatın dengesini bozmayı ne güzel başarmışız. 

Toprak gibi olamadık şu fani dünyada. Yunuşça yaşayamadık. Mevlanaca dönemedik sevgimizin çevresinde, benliğimizin üzerinde. Milyarlarca ayak altında çiğnenen toprak gibi neşv-i nema bulamadık. Çignendikce yükselen, verimi artan, doyuran olamadık. Sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü besleyemedik. Yaradılanı Yaradandan ötürü sevemedik  vesselam.

                                                

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi