DEHLİZLERİN ARDINDAKİ KIRMIZI
Ayla, dans eden, güneşle şarkı söyleyen, yağmurla ağlayan, rüzgârla uçuşan, fırtınada savrulan yürek sahibi...
Uçurum kenarında yeşeren laleler var “zorluğun ardındaki güzellik” denilen, hayran bırakan, elin değince solacağını bilemediğin, koskocaman dünyada sadece sana açan...
Karşı tepede yuva yapan güvercinin yavrusunu sardığı kanatları kadar büyük...
Bir adı olmalı ki bunun görülen, yaşanılan her anda birikenlere her gelenin el süremeyeceği, dokunamayacağı sadelikle biçimlenen…
"Dehlizlerin ardındaki kırmızı..."
Gittiğin yere götüreceğin, nereye koymak istediğini senin belirleyeceğin, soluksuz kaldığında ne yapacağını bilemediğin zamanlarda bile düşünebileceğin…
Uzun bir aradan sonra seslendi, “dehlizlerin ardındaki kırmızı kaybolmuş bir hiçliğin içindeyim, bir yudum suya hasret, kurumuş dallarda kalan özlemsin aşk!!! “ diye.
Maviyi düşleyen…
Nerede olduğunu bilmeden.
Ruhundan kopan parçaların tarifi yoktu, karanlığa yansıyan gölgesine bakıyordu suskun.
Terk edilmiş kıyının ardında bıraktığı ıslaklık kadar acı veriyordu yalnızlık.
Sürgün edilmiş, üflesen yere düşecek kadar bitik.
O dehlizlerin ardındaki kırmızıydı gizli bir uçurumun kenarında yetişip sahibinden ayrılmayan, ışığın yüzüne vuracağı günü bekleyen...
Editör: Dilek Tuna Memişoğlu