ANI
Giriş Tarihi : 22-08-2022 05:59

Dedelerimizin Ağaçları

Yazan: Hakkı Yıldıran - DEDELERİMİZİN AĞAÇLARI

Dedelerimizin Ağaçları

DEDELERİMİZİN AĞAÇLARI

Bizim oralarda insan nereye baksa; gördüğü ağaçlardan dedelerimizi, dedelemizin dedelerini hatırlıyor. Kim bilir kimler diktiydi bu ağaçları diyor, hayırla yâd ediyor onları.

Onların zamanında modern zirai tarım aletleri yok. Ne ekip diktilerse hep el emeği. At ile öküz ile sürmüş işlemişler toprağı. 

İşlerini koloylaştırmak için bazı ağaçlardan alet, edevat yapmışlar. 

Karaağacın üç çatallı bir dalından kağnılara buğday saplarını yüklemek için çatal yapmışlar. Dut ve çıtlık ağacından sürgü, çam ağacından yabaltı, karamık ağacından süpürge ve dırmık yapmışlar. Çalıdan; çapa,  keser, balyoz sapı yapmışlar. Yine dut ağacından nacak sapı yapmışlar. O da yetmemiş oymuşlar, eğlencelere saz yapmışlar. 

Çokca iğde, ceviz ve dut ağacı dikmişler. 

İğde ağacından ne yaptıklarını hiç bilmiyorum diyecektim, tam aklıma sırık geldi. Sırık yapmışlar. İğde ağacının dalından güzel sırık olur; ceviz, fındık, iğde çırpmak için. Birde iğde ağacının yaş dalı;  ölen insanların mezarının başucuna bir dikilir her ne hikmetse? 

Ceviz ağacı, ağaçların en değerlisidir bence. Sandık olur, dolap olur cevizden. 

Bir gelinin ceviz ağacından sandığı oldumuydu var ya ; o sandık yıllarca dillerden düşmez. O kadar değerlidir ki o sandık, bazen babalar bir laftan çktı mıydı çocuklarına; anan  bi ceviz sandığının içinde iki bohçayla gelin geldi, başka da bir şeyi yoktu der... 

Cevizin meyvesi dersen; gene bulunmaz bir nimet. Beyine benzetirler cevizin çiyesini. Baklavaların olmazsa olmazıdır. 

Eski insanların hangi ağaçlardan nasıl yararlandıklarını, bunlardan neler yaptıklarının hepsini yazmaya  kalksak, ohooo   yaz, yaz bitmez. Ancak bir şey dikkatimi çekti; bu insanlar hangi ağacı nerelere dikeceklerini de çok iyi biliyorlarmış vesselam.

Örneğin; çoluk çocuk, gelen giden sebeplensin diye, dut ağaçlarını yol kenarlarına, hatta köyün orta yerindeki meydanlara dikmişler. Büyük taş armudu dediğimiz ağaçları, ovalara, kıraç tarlalara dikmişler. İğde ağaçlarını, genellikle köy içindeki harımların anlarına dikmişler. Ceviz ağaçlarını, suyun bol aktığı çay kenarlarına dikmişler. Payam dikmişler mesela, hemen hemen  her yere. 

Yav şimdi düşünüyordum da; son zamanlarda köyün orta yerindeki uygun bir yere dut ağacı dikeni gören var mı acaba? Ya da ovalara armut, su kenarlarına ceviz, köy içindeki harımların anlarına iğde? 

Nerdeee!!!

Hazır; asırlık dikilen ağaçlara sahip çıkabilseydik bâri. O da yok. 

Cevizler azaldı; ya kurudu, ya kesildi. Kara ağaçlara ölet geldi, hepsi birden kurudu. İğdeler de, nemden olmuyormuş eskisi gibi. 

Şunu diyeceğim; insanlar ölmeden, kurda kuşa, çora, çocuğa, gelene geçene bir faydası olmasını, kendilerine de hem hayattayken hem de öldükten sonra bir hayır duası  istiyorlarsa,  meyve veren ağaç diksinler bence...

Ağaç yeşillik, yeşillik hayattır.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi