DENEME
Giriş Tarihi : 09-12-2022 20:43   Güncelleme : 09-12-2022 23:35

Çırılçıplak Bir Yalnızlık

Yazan: Sevda Akyol Baştımar -ÇIRILÇIPLAK BİR YALNIZLIK 

Çırılçıplak Bir Yalnızlık

ÇIRILÇIPLAK BİR YALNIZLIK 

Yaşam başlar ve biter. Nasıl başlayıp nerede sona erdiği değil, ikisi arasına neler sığdırabildiğin önemlidir aslında.”                                   

Amin Maalouf 

Her birey için farklı bir anlam taşıyan yaşamdan kopma, zorunlu olmadıkça üzerinde konuşmak istenmeyen bir konudur. 

Sevdiklerimizi yitirdiğimizde yüreğimizin sızladığını duyumsar, ölümün o soğuk yüzüyle karşılaşınca biraz olsun durulur, kısa bir süre sonra da hiçbir şey olmamış gibi her şeyi unutup günlük yaşantımıza geri döneriz. 

Bireylerde varoluşsal kaygıya neden olan, bilinçaltımıza acımasız bir gerçek olarak yerleşen ölümü düşünmek istemeyişimizin en önemli nedenlerinden biri korkularımızdır. Korkularımızın temelinde çoğunlukla iye (sahip) olduklarımızı yitirme düşüncesi, sevdiklerimizi bir daha görememek korkusu, yalnızlık duygusu yatar. 

sevdiğim insanlar 

hepsi toprak oldular. 

Yalnızlığın dibindeyim.

Issız bir yerde asılı yüreğim.

Değişmez yolum 
geriye kalan 
bir tek gömüt taşım… 

Ölüm geri dönülmezliktir. 
Canlılar doğar, bir süre sonra da yaşamdan koparlar. Ölüm, bu yerkürede her canlı için ötelenmeyen tek gerçektir. 

Ölüm sonsuzluktur.  

Lukretus der ki:

"Ben varken ölüm yok, ölüm varken ben yokum; o zaman korkacak ne var? Bu durumda korkmak, ahmaklıktan başka bir şey değildir.“ 

Ölümü içselleştirmek, ölümden korkmamak, ölüm bilincine varabilmek yaşamımıza kuşkusuz varsıllık katacaktır. 

Kendisini bu gerçeğe hazırlamayan, ölümle yüzleşmekten kaçınan her birey yaşamı boyunca mutsuz olur. Yaş aldıkça bu kaygı daha da artar. 

Unutmayalım, varsıllık ve gönence, içinde yaşayan da yoksullukla boğuşan da bu yaşamdan eşit şartlarda kopar. 

Ne acıdır ki doğanın bir parçası olan insan, yaşamdan kopma zamanı geldiğinde birkaç metre bez parçasına gereksinim duyacağını bilmezlikten geldiği gibi yaşamı boyunca uğruna acımasızca savaşım verdiği tüm yalancı varsıllığını bu yerkürede bırakacağı gerçeğini kabullenmekten kaçınır. 

Oysa ölüm, eşitlikçidir. 

Saygın düşündeşlerim, 
gövdesini kaplayan ölümcül ura bu akşam yenik düşen Lora'yı yarım saat önce son yolculuğuna hazırladım. 

Boynunda asılan kolyesini, küpelerini, incelmiş yüzüğünü çıkarıp komodinin üzerinde bulunan kutuya sessizce bırakıp soğuyan gövdesine son kez dokundum. 

- İşte, dedim, işte yaşamın gerçek yüzü… 

Çırılçıplak bir yalnızlık! 

İçime akıttığım gözyaşlarıma, ışıklığa vuran yağmur damlaları eşlik ederken sessiz ağlayışlardaydım.

döl yatağına düştüğünde yalnızdın 

suyunu sevginin kaynağından içtin 

yerküreye çıplak geldin 

çıplak gideceksin 

varsıllığına aldanma! 

İnsanoğlu keşke bu gerçeğe odaklanabilse… 

Dünya barış kokardı. 

Saat gecenin beşi. Birazdan gün ağaracak… 

Her sabah gözgüye (aynaya) baktığımızda kendimize, ’’Konuğu olduğum bu yerkürede; ölümle yaşam arasındaki bu ince çizgiye bugün hangi güzellikleri katabilirim.’’ sorusunu sorabiliyorsak ne mutlu bize. 

Ben, uzun süredir salt bu düşünceyle güne başlamayı ilke edindim.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi