ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 16-10-2023 12:22   Güncelleme : 27-11-2023 23:51

Çat Kapı / Nevin Bahtışen

Yazan: Nevin Bahtışen -ÇAT KAPI

Çat Kapı / Nevin Bahtışen

ÇAT KAPI

Yazdan kalan Güneş ışınları balkona benden önce gelmiş, sıcacık dokunmuş her şeye. İyi ki kahvemi alıp geldim…

Yeşil yapraklar sarıya teslim olmaya başlamış, kahve renkler de puantiyeli puantiyeli konuvermiş yaprakların üzerine.

Bak şimdi! Kahveyi püskürttüm ağzımdan. Tabii, şimdi merak ettiniz kahvemi bu şekilde neden ziyan ettiğimi, bir nefes alayım da anlatıcam.

Buraya yazdığım için, sessiz olun deyip fısıltılı sesle anlatmak zorunda değilim. Dedikodu günahtır biliyorum, bu konuyu ele alabilmek için birini günah keçisi seçmeliyim.

Nezaket Hanım, çıkmış yine mahalleyi turalamaya, şıpıdık terlikleri ayağında sanki ayağına zevkle çarpıp geri dönüyordu.

Nezaket Hanım'ın ayakları ve terlikleri o kadar mutlu, sarmaş dolaşlar birbirleriyle, emirlere de tam tekmil uyuyorlar, istikamet seçilmiş kapıya.

Sanırsınız onun günlük ritüeli, her gün mahalleden birini seçiyor, “o piti piti” yapıyor mu bilmiyorum?

“Bu kadının bir işi var mıdır, dedikodudan sıkılmış mıdır?” diye düşünmeden, zihninde anlatacaklarını keyifle sıralayıp anlatmayı düşünmekten başka gayesi yokmuş gibi duruyor; arada dikkatlice bakıyor anlattığını anladı mı diye? Beklediği ilgiyi görüyorsa aynı hız devam ediyordu.

Yazık! Ona da üzülüyorum, başka ilgi alanı yok. Şimdi kahve içerler, bir de fal bakayım diye tutturur.

Kahve fincanına keyifle bir göz atar ve başlar anlatmaya, bu arada gördüğü şekillere anlam yüklemede de marifetli, ağzı da rahat laf yapıyor; insan konuştuklarının ne anlamlara gelebileceğine  dikkat etmeyince söylenecek söz çok oluyor.

Bütün mahalle yaka silkiyor, bir şey de diyemiyor! Kimse kırmak istemiyor, ama o kadarını da kendi düşünsün, canım!

Bak sesleniyor! Tüm mahalle bu sesi duydu, bu günlük kurbanının kim olduğunu düşünüyordur herkes.

Ağaç dikmek lazım, ülkemizin gelecekte çölleşmemesi için, aman deyip elini sallayıp, “El ile gelen düğün bayram” diyor, işin vahameti sanki hiç umurunda değilmiş gibi.

Her zaman ki gibi sakızı ağzında, şişirip patlatıyor! Şimdi kapıdan girmeden hemen atıverecek, dönüp etrafına bakınacak gören var mı diye; sanki kendisinin bildiğinin bir önemi yokmuş gibi.

Terliğinin altına daha önce atılmış bir sakız yapışmış olursa, “Ah bu yaramaz çocuklar yine sakız atmış! Nedense her seferinde gelip beni buluyor?

Kulağını çekeceksin, kim atıyorsa ama insan kıyamıyor, bu çocukların yaramazlığından yaka silkiyorum artık, aileleri de bir terbiye vermiyor çocuklarına.”

Sanırım insan hem suçlu hem güçlü olunca böyle oluyor.

Editör: Serhan Poyraz 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi