BİR KİTAP: MASUMİYET MÜZESİ / ORHAN PAMUK
1970'li yıllardan 2012 yılına uzanan ve uzun bir hikayesi olan bu kitap; Kemal’in bitmek tükenmek bilmeyen hatta bir saplantı haline gelen Füsun’a olan aşkını, acılarını ve kendi hayatında yapmış olduğu hatalarını anlatırken bir yandan da 70’ler ve 80’ler Türkiye’sinin sosyo-ekonomik panoramasını, aile hayatları ve toplumsal gündelik yaşamdan kesitlerle anlatmaktadır.
Kitabın hikayesi, tam bir kelebek etkisi diyebileceğimiz olayla başlamaktadır. Kemal yakında nişanlanacağı sevgilisi Sibel’e, onun çok beğendiğini çantayı almak için Nişantaşı’nda bir dükkana girer ve tezgahtar olan Füsun’a bir anda vurulur. Ama bunu bir türlü kendine bile itiraf edemez. Burada belirtmeliyim ki, Kemal ile Sibel İstanbul sosyetesinin zengin ailelerinin çocuklarıdır. Tezgahtar olan Füsun ise Kemal'in uzaktan akrabasıdır.
Zaman içerisinde Füsun ile Kemal arasında önce müthiş bir çekim, ardından da büyük bir tutku başlar. Kemal artık Füsun’suz yapamamaktadır. Her gün, Kemal’in Merhamet apartmanındaki boş dairesinde gizlice buluşup yasak aşklarını çılgınca yaşamaya başlarlar. Ancak diğer taraftan, Sibel ile nişanlanacağı gün de yaklaşmaktadır. O gün geldiğinde de, gösterişli bir törenle Sibel ile nişanlanır. O gün, Füsun’u son gördüğü son gün olur. Yanındaki kişi Sibel olsa da, kalbindeki ve aklındaki kişi Füsun’dur.
Aylarca Füsun’dan haber bekleyen ve onu her yerde arayan Kemal bir sonuç elde edemedikçe deli divaneye döner. İçinde sakladığı bu sır zamanla ağır gelmeye başlar; dayanamaz ve konuyu nişanlısına açar. Sibel yıkılsa da Kemal'i bırakmak istemez ve Kemal’in bu ruh halinin düzelmesi için destek olur. Ancak çabaları sonuç vermeyince Sibel önce yurt dışına gider ardından da nişanı bozar.
Yaklaşık bir yıl sonra Kemal Füsun’u bulur ama Füsun evlenmiştir. Uzaktan akraba oldukları için Kemal başlarda ara sıra ziyaretlerine gelse de, daha sonra daha sık ziyaret etmeye başlar. Aslında hem Füsun hem de annesi ve babası, Kemal'in niçin ziyarete geldiğini biliyorlardır. Kemal de onların bunu bildiklerini bilmektedir ama işte kimse “Kral çıplak” diyememektedir. Füsun’un eşi senaristtir ve Füsun da aktris olmayı hayal etmektedir. Yetmişlerin sonu seksenlerin başında oldukça kötü günler yaşayan Yeşilçam sinemasında film çekmek hiç de kolay değildir.
İstanbul'un sayılı zenginlerinden olan Kemal, Füsun’dan uzak ve ayrı kalmamak adına film konusunda onlara maddi destek olmayı kabul eder. Ama hiçbir zaman film çekimi başlanamaz ve Füsun’un hayali gerçekleşemez.
Sekiz yıl boyunca haftanın dört ya da beş günü Kemal akşamlarını hep Füsun ve ailesi ile geçirir. Ama her akşam o evden ayrılırken Füsun’a ait herhangi bir eşyayı çaktırmadan yanında götürmekte ve Füsun ile geçmişte aşk dolu günler geçirdiği Merhamet apartmanındaki o dairesinde biriktirmektedir. Bu durum Kemal için artık saplantı haline gelmiştir.
Sekiz yılın sonunda Füsun kocasından boşanınca yeniden birlikte olmak için artık aralarında bir engel kalmamıştır. Evlenmeye karar verirler ancak düğünün öncesinde Avrupa seyahatine çıkarlar. Bu seyahatte araba kullandıkları bir zamanda, bir ara direksiyona Füsun geçer. Ancak kader ağlarını çoktan örmüştür ve bu kez iki sevgiliyi sonsuza dek ayıracaktır.
Kemal bir ay komada kalır ama Füsun’u bu dünyada yoktur artık. Kendini toparlamakta güçlük çekmektedir. Füsun’un evini ve yıllarca onun evinden gizlice götürdüğü eşyaları birleştirerek bir müze oluşturmaya karar verir. Yirmi sene boyunca başta Avrupa olmak üzere dünyanın birçok yerindeki binlerce müzeyi gezer.
Çukurcuma’da hem müzeyi açmak hem de ölümsüz aşkını romanlaştırması için yazarımız Orhan Pamuk ile görüşür. Ancak ne kitabın basıldığını görmek ne de müzenin açıldığını görmek Kemal’e nasip olmaz. Kemal Milano'da hayatını kaybeder.
Kemal otuz seneden fazla bir süredir görmediği Sibel’i, ölmeden kısa bir süre önce Milano'da tesadüfen görür. Aslında Sibel’i değil onun gençliğine çok benzeyen kızını Sibel zannedip yanına gittiğinde kızın yanında Sibel ve Zaim’i görünce anlar her şeyi. Sibel Kemal'in en yakın arkadaşı Zaim ile evlenmiş, oldukça mutlu bir evlilikleri ve iki çocukları olmuştur.
Bu kitabın sonunda müze giriş bileti bulunmaktadır. İstanbul Çukurcuma’da 2012 yılında açılan bu müzeye gidip Füsun’a ve ailesine ait romanda geçen tüm eşyaları görmek isteyenler, bu kitabı yanlarında götürüp bileti mühürleterek müzeye giriş yapabilirler. Mühür yapılmasının sebebi ise aynı kitapla sadece bir kez müzeye girilebilmesidir.
Ben bu kitabı okudum sadece müzesine gitmek kaldı. Sizlere de iyi okumalar dilerim.
Editör: Serhan Poyraz
