KİTAP ANALİZİ
Giriş Tarihi : 21-07-2023 18:39

Bir Kitap: Can Dostum / Hüseyin Utku

Yazan: Dilek Özdemir -BİR KİTAP: CAN DOSTUM / HÜSEYİN UTKU

Bir Kitap: Can Dostum / Hüseyin Utku

BİR KİTAP: CAN DOSTUM / HÜSEYİN UTKU

Büyük Menderes'in suladığı, Ege'nin en verimli ovası... Aydın Ovası'nı ikiye yarıp da, yeşillikler arasında yol alan lokomotif; sıra sıra vagonlarıyla, doğanın en güzel hâliyle, uyum içerisinde olmaya çalışıyordu... Dışarıya bakan yolcu, "Burası cennetin ya altı ya da üstü galiba..." diyordu. Söke Tren Garı'nda, peronda genç olan birisi, meraklı gözlerle birisini arıyordu, "Ben Cafer Efe'nin kızanıyım." dedi. Ahmetaki'ye. ( Tarihi-biyografik, yaşanmış gerçek olaylar.)

Yıllar sonra iki can dost birbirlerine hasretle sarıldılar. Rum eşkıyalar köy basıp. Zulüm yapıyorlardı. İbret olsun, diye pusu atıp yakaladıklarını, Kambur Köprüsü'nde asıyordu. Halk da bu durum moral  bulup, civar köylerden serdengecen zeybekler, efeler, Türkmenler, ülkesini seven paşazadeler, müftüler, daha sonra kuvayiciler, desteğini eksik etmeyen Miralay Şefik Bey'dir. Örgütlenme zaman içerisinde gerçekleşmişti.

Yunan ordusu Ege Bölgesi'nden, Anadolu'ya işgal için ilerleme yaparken köylerde insanların kıyım yapıp, kuyulara dolduruyor. Genç kızları, kadınlara tecavüz edip. Yakıp yıkıyorlardı. İki can dost levendis.

Bir avuç insanla; Yunan Ordusu'nun bineceği trenlerin raylarını gece söküp haberleşemesinler, diye telgraf direklerini yıkıp. Önemli parçalarını kendilerinin kullanacakları yere taşıyorlardı. Yunan Ordusu'na pusu atıp.

Karşılarında büyük düzenli bir ordu var sanıp korkuyla geri kaçıyorlardı. Yanlış bir istihbaratla Cafer Efe şehit olmuştu. Dr. Anastasia'ayla başlayan aşkı başlamadan, buruk şekilde şehit olmasından son bulmuştu.

Halk üzüntüden maniler yakıp Cafer Efe'nin yaptıkları kahramanlıkları dile getiriyordu. Can dostunu kaybeden Ahmetaki'ye Rum, Yunan baskınlarında ki başarıları ndan dolayı Türkmen Ahmet denilmeye başlanmıştı. Mavi gözlü "Geldikleri gibi giderler" sözü halkın artık yalnız olmadığının hoşnutluğu içerisindedir. "Olacak, olacak bu iş olacak'. ' Bu millet tekrar ayağa kalkacak". Miralay Ömer Lütfi Amasya'da bir genelge yayınlamıştı. M. K. Paşa Çanakkale'de 19. Tümeni devralmıştı. Kendi gibi arkadaşlarıyla Paşa Milli Mücadele bayrağını açtılar. İlk Sivas'ta Milli Kongre yapıldı. Bunu diğer kongreler takip etti. M. K. Paşa bana Ege Bölgesi'nden güvenilir müfreza gerekli deyince. Türkmen Ahmet 'te  görev için haber verildi. Binbaşı ünvanı verildi. Türkmen Ahmet Milli Ordu'da Sakarya Savaşı'na katıldı. Zeybekleriyle. Bu savaştan sonra Anadolu'nun tekrar ayağa kalktığını gören İtalyanlar, Fransızlar, artık işgallerini sonlandırmışlardı.

Ruslar iç karışıklıklarından dolayı çekilmişti. Tek Yunan ordusu kalmıştı... Söke Yunanlılar tarafından işgal ediliyordu. Ordu nihayet, 26 Ağustos 1922 Kocatepe'de ilk büyük taarruzunu başlatıyordu. Milletin yiğit evlatları ve sarı paşası; o, meşhur emrini veriyordu..." Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'de. İleri..."

Yunan kaçıp gideli 2 ay olmuştu. Önüne çıkan insanları katletmiş, yakıp yıkıp geçmişti. Ben Davutlu Himmetaki Ömerzade Mehmet Bey'i arıyorum. Ahmetaki beni yanından hiç ayırmadı. Giderken iki defter almıştım. Her şeyi yazmamı istedi. Kendisi nerde? Kendisi gelemedi. Yaşadığımız her şey ve bütün kahramanlıkları, son savaşımız da Dumlupınar'da 30 Ağustos'tu. O gün 40 yaşına girmişti. Durgun ve yorgundu. Günlerdir uyumamıştık. Dağılan kaçmıya çalışan Yunan'ı kovalıyorduk. Beraber olduğumuz çoğu arkadaşımız şehadet şerbetini içmişti. Çoğumuz orda Sakarya ve İnönü 'de şehit düştüler. Kızıldere, Dumlupınar'da, boğazdı... Orda dört buçuk Yunan alayını telef ettik... Efem aslanlar gibi saldırıyordu.

Tek başına bir ordu gibi çarpışıyordu. Yunan can havliyle ateş ediyordu. Savaş kurşun yağmuru içeriyordu. Can pazarıydı... Her şey herkes ya yerlerde ya da havalarda uçuyordu. Paramparça! "Evlat, bu sefer tam yerinden vurdular... Emanetleri yerlerine muhakkak ulaştır... " Gözlerini kapadım... Düğmelerini açtım... Emanetleri oradaydı... Devamlı üzerinde taşıyordu. Koyacak yerimiz olmadığından." Gözlerinde yaşlar akarak yanındaki büzgülü asker torbasını açtı. Yeşil ipekten bir kumaş çıkardı. Üzeri, kurumuş kanlardan. Kısmen değişmiş bir halde... Ömerzâde askerin elinden aldı. O gün Ahmet Efe'ye emanet ettikleri Söke Heyet-i Milli'nin Sancağı idi... Çoğu yeri al kanıyla ıslanmış...

Tam bir başucu kitabı. Tavsiye ediyorum.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi