ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 03-01-2023 21:10

Acı Hayatlar

Yazan: Fatma Ayten Özgün -ACI HAYATLAR

Acı Hayatlar

ACI HAYATLAR

Gülseren hanımla hastanede tanıştım.Kendisi ile sohbet ederken yaşadığı bazı olayları anlattı hayatı baştan sona dram.

Gülseren hanım kırsal bir kesimde orta hâlli bir ailenin üç abi, bir ablası olan beş kardeşin son ferdi.

Yaşantısındaki dalgalanmalar daha çocukluğunda başlamış. Abileri tarafından dayaklar, itilip kakılmalar ergenliğe yeni girdiği dönemlerde, despot abileri tarafından babasına baskı uygulamış, neden bekletiyorsun bu kızları evlendir demişler.

Cahil baba da oğularına uyup iki kız kardeşi de evlendirmiş. Ne yazık ki Gülseren hanım mutluluğu evlilik hayatında da yaşayamamış. Yaşı küçük olduğu için eşinin baskısına, dayaklarına gerek fiziksel gerek ruhen şiddet uygulanmasına maruz kalmış, tutunacak dalı olmadığı için kabullenip oturmuş.

Peş peşe iki kızı dünyaya gelmiş. Eşinin eve ilgisizliği evin ihtiyaçlarını karşılamaması uyuşturucu kullanması, sersefil bir hâlde bir zaman devam etmiş.

Bir akşam eşi eve geldiğinde elinde sigara ile içeri girmiş kadında mutfaktaymış içeri gel diye Gülseren hanımı çağırmış.

Gülseren hanım yanına gittim diyor, aç avucunu demiş. Anlam veremedim elimi açtım diyor. Elindeki yanan sigarayı avucuma bastıra bastıra söndürdü. O an tavan başıma düştü sandım, acıdan kıvrandım, dişlerim birbirine geçti.

İşte bardağı taşıran son bir damla olur ya o an ayrılmaya kararını vermiş.

Verdim ama eşime söylediğimde karşı çıktı beni tehdit etti diyor. O kadar canından bezmiş ki, nasıl olsa yaşayan ölüden farkım nedir ki dedim ölsem de bu vaziyette yaşasam da benim için fark etmiyor, öldürürse de öldürsün. Benim kurtuluşum olur dedim. Artık bıçak kemiğe dayandı, gözümü kararttı. Ayrılmak için mahkemeye verdim.

Hakim bizi dinledi ve bir celsede boşadı, çocukların velayetini bana verdi. O an üzerimdeki ağırlığın birden kalktığını hissettim, kuş gibi hafiflemiştim.

Kurtulmasına kurtulmuştum ama ev yok, beş parasız ortada kalakaldım. İş güç bilmem becerim yok, tahsilim yok. O gece parkta bir bankın üzerinde çocuklarıma sarıldım, uyuduk.

Sabaha karşı biz uyurken devriye gezen polisler bizi görmüşler, uyandırdılar. Burada ne işiniz var, eviniz yok mu diye sordular. Başımdan geçenleri anlattım.

Çocuklarımın aç olduğunu söyledim, bizi karakola götürdüler önce karnımızı doyurdular. Günlerdir boğazımızdan lokma geçmemişti, açlıktan çocuklarım hep uyuyorlardı. Midemiz bayram etti, onlara çok dua ettim.

Daha sonra Komiser beni sorguya çekti, her şeyi anlattım, hepsi çok üzüldüler. Çocuklarımın karnı doyunca neşeleri yerine geldi, birden canlandılar.

Bir yerde merdiven silicisi arıyorlarmış. Komiser o işi bana verdi. Polislerin nezaretinde evime kıyafetlerimizi almaya gittik. O esnada bir komşum vardı bana hep yardım ederdi, benim yanımda polisleri görünce hayrola diye sordu,. Olanları kısaca anlattım.

Eski bir dükkânı vardı. Uzun zamandır bakımsız olduğu için kimse kiralamadı boş duruyordu. Komşum bana dükkânda otururmusun diye sordu. Sanki milli piyangodan ikramiye çıktı sandım, komşumun ellerine sarıldım, teşekkürler ettim. Nasıl oturmam bizi sokaktan kurtarmıştı. Komiser bize yiyecek yardımı yaptı hemen işe başladım. Sabah erkenden kızlarımın karnını doyurup onları tembih edip kapıyı üzerlerine kilitleyip işe gittim.

Gülseren hanımın babası malül emeklisiymiş, vefat etmiş. Gülseren hanımın bir şeyden haberi yok, komşuları bunu uyarmış, babanın maaşını alabilirsin demişler çok sevinmiş, başvuru yapmış, iki ay sonra maaşı bağlanmış.

Fakat Gülseren hanımın kötü şansı burada da peşini bırakmamış. Ablası babasının maaşından faydalanmak için eşi ile anlaşmalı nikahını bozmuş. Maaşın yarısı ablasına diğer yarısı Gülseren hanıma bağlanmış. Şikâyet etmeyi düşündüm içim el vermedi, şikâyet edemedim, dedi.

Bu kadar olaylara ne ablası ne de abileri bir gün olsun gelip, kardeşim nasılsın ne yapıyorsun diye sormamışlar, maddiyat bir yana manen yıkıldım, dedi.

Ben aynı anne ve babadan mısınız diye sordum. Evet öz be öz kardeşiz dedi. Bu arada kızlarıda büyümüşler fakat maddi imkânsızlıktan onları okutamamış, kızların talipleri varmış, kısmet önce küçük kızına çıkmış, kısa zamanda evlendirmiş. Arka tekere sormuşlar? Nereye gidiyorsun diye.

Teker cevap vermiş. Nereye gideceğim. Ön teker nereye giderse oraya demiş. Kızının durumu da annesinin yaşadıklarından farklı olmamış.

Hani derler ya kızlar annenin kaderini yaşar diye, bu sözleri doğrulama adına kızlarının ikisi de annelerinin izinden gitmişler.

Küçük kızın nur topu gibi bir oğlu olmuş, çocuk normal doğmuş fakat vakumla alırken bebeğin beyni zedelenmiş. Gülseren hanım çocukta gelişme olmadı ama kafası günden güne büyüdü, başını tartamaz oldu. Şu an 21 yaşında. Görseniz şaşarsınız bir lokmacık bir şey, kafası gövdesinden büyük.

Çok üzüldüm o an. Derken kızı tekrar hamile kalıyor, bir kızı oluyor ikinciye, neyse ki bu normal çocuk, seneye bir bir kızı daha oluyor.

Doğduğunda çocuk normal doğuyor fakat 3 yaşına geldiğinde (EPİLEPSİ) olduğunu öğreniyorlar. Kocadan hayır yok, sevgi yok, her gün hır gür, her gün dayak. Çünkü o da uyuşturucu kullanıyormuş. Bir gün babası uyuşturucu almış eve gelmiş. Çocuk ağlıyormuş, bu neden ağlıyor diye nasıl iki kolundan tutup havaya kaldırıp yatağın üzerine olanca hızıyla atmışsa o esnada çocuğun başı duvara çarpıyor ve hayatını o anda yitiriyor.

Gelelim büyük kızına...

Onun yaşantısı daha farklı, eşi evine gayet güzel bakıyor. Peş peşe iki kızları oluyor fakat baba şeker hastalığına yakalanıyor. Gözleri şekerden kör oluyor, bu da yetmiyormuş gibi damar tıkanıklığından iki ayağı ayak bileğinden kesiyorlar.

Garibin çilesi daha dolmamış ki bağırsak ameliyatı geçiriyor, açıkta bağırsaklar bir torbada yanında duruyormuş. İçler acısı.

Daha yakın zamanda kızı nasıl olmuşsa çay demlemiş içeri götürürken elinden kayıyor, göğsünden içeri ne varsa dökülüyor. Birinci derecede yanık, derileri akmış.

Gülseren hanım hem ağladı hem anlattı, inanın ben de onunla beraber ağladım. Kadıncağız kendine mi yansın kızlarının yaşadıklarına mı?

Bu arada Gülseren hanım akciğer rahatsızlığı yaşıyor, ciğerlerinde kist varmış, artı astım hastası. Nefesini güçlükle alıyor. Hastaneye yatırmışlar. Bizim yan odaya yatırdılar, yanında bir genç bayan vardı. Kızın mı diye sordum? Hayır, dedi işte hayatını anlatmaya buradan başladı refakatçi olan bayan. Kuaförmüş, o dairenin bir odasını Gülseren hanıma vermiş orada kalıyormuş.   

Abileri yabancı kadın kadar olamamışlar. Eşim uyuduğunda yan odaya gidip hatırını soruyordum. İnsanlar neler yaşıyor, kimse kimsenin durumunu bilemez.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi