ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 18-01-2023 17:51   Güncelleme : 18-01-2023 18:01

Abim...

Yazan: Kader Demir -ABİM

Abim...

ABİM 

Yüreğim üşüdü bugün! 
Ne havanın soğuk oluşundan ne de mevsimin ayazından. Vermiş olduğum kararın ardından ciğerim titredi. Arkama bakmaya cesaret edemedim.

Kararlı olduğumu anlamıştı;  "Bırakma beni." diyemedi. Teşekkür etti sadece onun için götürdüğüm hediyelere. Bu İkinci gidişimdi. Giyeceklerini dolabına yerleştirirken! Bir yandan da sohbet ediyorduk. 

Oda arkadaşlarından bahsediyordu. Bir gününün nasıl geçtiğini anlatıyordu. Her kelimesinin ardından iç çekişi memnun olmadığının belirtisiydi. 
Bugün tam on üç gün olmuştu oraya yerleştireli.
O da ben de zor zamanlar geçirmiştik buraya gelmeden önce.

Alkol, sigara alışkanlığı vardı. Her ikisi de ileri derecede bağımlı denecek kadar fazlaydı, bu yüzden aileden uzakta yaşıyordu. 

Yine alkollü olduğu bir gece kaldığı bekar odasında yattığı yerden düşmüş ve kalça kemiğini kırmış, kaldığı kattaki arkadaşları sabah yerde yatarken bulmuşlardı.

Ambulansla hastaneye götürmüşler, gerekenler yapılmış, alkol, sigara, yetersiz beslenme daha önce geçirmiş olduğu tüberküloz ciğerlerine iyice hasar vermiş. 

Hastaneye yattığından üç gün sonra haberim oldu. Cesaret edememiş, 'kardeşim var' demeye. 'Kimsem yok' demiş. Hasta dosyasında kimsesiz yazıyordu. İçim sızladı okuduğum zaman. 

Kaldığı binanın sahibi aradı beni. Telefonumu pantolonunun cebinde bulunan not defterinden bulmuş. 

Ne ile karşılaşacağımı bildiğim için hazırlıklı gitmiştim hastaneye!.. Bu ilk düşme vakası değildi. Üçüncü oldu. Her defasında hastanelerde onunla birlikte ben de  kalıyordum.

Ne ders alıyordu bu yaşadıklarından, ne de tövbe ediyordu. 'Huylu huyundan vaz geçmezmiş. Yedisinde ne ise yetmişin de o' derler ya, öyleydi.

On beş gün hastanede kaldık. Ameliyat ettiler, platin takıldı kalçasına. Bir gece kaldık ameliyat sonrası, çekilen röntgenin iyi olduğunu eve gidebileceğimizi söyledi doktor.

Her ay kontrol için hastaneye gidiyorduk. Anadolu yakasında oturuyordum. Hastane Avrupa yakasında idi. Yolun uzunluğu onu da beni de çok hırpalıyor, yoruyordu.

Her seferinde iyiye gittiğini söylüyordu doktor, o iyileşiyorum ama ben hasta oluyordum. İlikli kemik suları, kalsiyum, balık yağı derken kilo almaya başlamıştı. Hastaneden eve geldiğimizde otuz beş kilo idi, hani derler ya 'bir deri bir kemik'. Tam da öyle dediklerinden.

Ayağının üzerine basması yasak olduğu için bez bağlamak zorunda kadım geceleri. Ben de o da bu durumdan rahatsızdık. Büyük insan. İki bezi üst üste koyduğum halde ne yatak ne de üzerine giydiği kıyafetleri kuru kalmıyor, ensesine kadar  ıslanıyor, su gibi oluyordu.

Bu durum bir ay kadar sürdü. Artık  volkır ile yavaş yavaş ayağının üzerine basmamak  koşulu ile yürüme  egzersizlerimiz ve benim yaptırdığım ayak hareketleri ile iyice düzelmeye başlamıştı. 

Ayağa kalkması ile sigaraya başlaması bir oldu. Benim iyileştirme çabalarım boşa gidiyor bu da beni üzüyordu. Tüm ikna çabalarım boşuna idi. Beni dinlemiyor her geçen gün sigara sayısını artırıyoruz. 

Geceleri öksürmekten ne kendisi ne de ben uyuyamaz hale geldik. Göğüs hastalıklarına randevu aldım. Muayene sonrası ileri derecede KOAH hastalığı olduğunu, sigara kullanmaması gerektiğini, devam ederse bir yıl sonra oksijen tüpüne bağlı yaşayacağını söylemesine  rağmen doktorun, geri adım atmıyor sigara içmek için inatla direnmeye devam ediyordu.

Onun içtiği sigara beni daha çok rahatsız ediyor, nefes almakta zorlanıyordum. Sayesinde pasif içici olmuştum.

Dışarıda içiyordu sigarayı ama kokusu kıyafetlerine siniyordu. Eve girmeden önce hırkasını, montunu havalandırıyordum her defasında. bibunu görev edinmiştim kendime.

Bir an önce iyileşmesi için Allah'a dua ediyordum.
Üç buçuk ay bitmek üzere idi. Artık iyice ayaklanmış kendine gelmişti. Kahvaltı sonrası dışarı çıkıyor akşam ezanı okunurken eve geliyordu .

Zaman su gibi geçti desem yalan olur. Hem onun için hem de benim için zor günleri arkamızda bıraktığımı düşünürken, kanı temizlenmişdir daha alkol almaz derken alkol kıpırdanmaları, kaşıntılar başladı.

Sigarasına dayanamazken alkolüne Müsade edemezdim. Haramdı. Evime haram sokmam mümkün değildi 
Nasıl namaz kılarım? 

Haramla helal bir arada olmaz / olamazdı. Yuvamın yıkılmasına da alkol sebep olmamış mıydı? Müsade edemezdim evime içkili gelmesine... 

Kırılırsa kırılsın, üzülürse üzülsün dedim ve kararımı verdim. Artık ayaklarının üzerine de basıyordu, dilediği gibi yaşamak herkesin hakkı olduğunu, dilerse eski hayatına, dilerse darûlacezeye yatırabileceğimi  söyledim.

İlk defa Darulacezeden bahsettim. İsterse orada kalabileceğini, nasıl bir yer olduğunu ayrıntısına kadar anlattım. Kafasına yatmadı ama benim şartlarım da ona uygun gelmiyordu. Başka seçeneği yoktu. Genç değildi. Yetmiş yaşında, hiç evlenmemiş kendi sorumluluğunu bile üstlenmemiş. Yine kendi deyimi ile 'aventur' yaşamış, öyle yaşamayı özgürlük sayacak kadar da cahildi bence...

Bir hafta önce  kurumu aradım. Heyete girmesi gerektiğini, her çarşamba heyet günü olduğun, en geç dokuz buçukta  kurumda olmamızı söyledi görevi memur. Dediği saatte istedikleri yere varmıştık.

Huzurevi, oldukça büyük demir bir kapıdan içeri girdik. Göz alabildiğince büyük bir alana kurulmuştu bu tesis... 

Bahçesinde kamelya, çay evi, camisi, doktoru, hemşiresi yemekhane, çamaşırhanesi, kalan misafirlerin sağlık durumlarına göre  ayarlanmış yatak haneleri olan, Osmanlı döneminde Abdülhamid Han tarafından yaptırılmış.

Din, dil, mezhep ayrımı yapılmadan ihtiyaç sahibi 
erkek, kadın ve çocukların barındığı, parası olanın da olmayanın da kabul edildiği, maaşı olanların maaşlarının yüzde yetmişini kurum alırken kalanının kedisine harçlık olarak verildiği Darulaceze'ye abimin yatış işlemlerini yapmış ve yerleştirmiştim.

Aradan on üç gün geçmişti. Bugün aklımla kalbimin savaştığı, merhametim ile mantığımın mücadelesinin çeliştiği gündü. Mantığımın doğru karar verdiğini düşündüm. Ya da ben kendimi böyle düşünerek rahatlatmaya çalıştım.

Bana göre emin ellere emanet etmiştim. Ona göre ise özgürlüğü elinden alınmıştı. Hâlâ da vermiş olduğum bu karar canımı acıtıyor. Kedisine bıraksam yaşam hakkını pervasızca kullanacak ve ne nerede yaşadığını bileceğim ne de ne durumda olduğunu... 

Tanıdığım, bildiğim abim ise iyi olduğu zaman ve ihtiyacı olmadığı zaman ne beni ne de ablamı aramaz. 

Herşeye rağmen ben seni ömrüm oldukça, ayağım yere bastıkça ve gücüm yettiği sürece aramaya ve yanında olmaya devam edeceğim.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi