ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 07-10-2023 12:17   Güncelleme : 07-10-2023 12:31

Yün Çilesi ve Yün Çıkrığında Bir Hayat / Nevin Aktekin Gülfırat

Yazan: Nevin Aktekin Gülfırat -YÜN ÇİLESİ VE YÜN ÇIKRIĞINDA BİR HAYAT

Yün Çilesi ve Yün Çıkrığında Bir Hayat / Nevin Aktekin Gülfırat

YÜN ÇİLESİ VE YÜN ÇIKRIĞINDA BİR HAYAT

Isparta'nın Senirkent ilçesi ve köylerini tanıtım belgeseli çekmek üzere orada bulunan televizyon ekibi, ilçenin doğal güzelliklerini keşfetmek ve çekim yapmak için köy sokaklarını dolaşırken bir ahşap bir evin önünde durdular. Yaşlı bir teyze, çeşit çeşit yünleri kullanarak tahtadan yapılmış eski bir çıkrıkla ip sarıyordu:

- Selamün aleyküm teyzeciğim.

- Aleyküm selam evladım hoşgeldiniz.

- Hoşbulduk teyzeciğim. Biz Senirkent'i tanıtmak için İstanbul'dan geldik. Köyün sokaklarını dolaşırken de, seni görünce ne yaptığını merak edip sormak istedik.

- Hoşgeldiniz evladım.

- Teşekkür ederim teyzecim. Sabahtan akşama kadar hiç durmadan böyle yün mü eğiriyosun? Kaç lira kazanıyorsun ki?

- Yüz kayme veriyorlar.

- Az değil mi teyzeciğim bu para?

- Allah bereket versin yetiyor bana evladım. Ben ipe sarılmayı sevdim. Bir Allah'ın ipi, bir ördüğüm yünün ipi

- Anladım teyzeciğim. Sen bu işi severek yapıyorsun. Peki çoluk çocuğun yok mu teyzeceğim senin?

- Olmaz mı var tabii.

- Peki neredeler? Neden yanında değiller?

- Büyükşehirde; İstanbul'da onlar. Buralarda artık gençler durmuyor ki evladım. Buraları zillet yeri olmuş. Köyler, yalnız başına yaşayan yaşlıların mekanı olmuş.. Kaderine bizler gibi terkedilmiş işte. Biz de hep gözlerimiz yollarda, sevdiklerimizin yolunu hasret ile gözlüyoruz böyle.

Şimdilerde herkes rahat yaşam istiyor. Köyde rahatlık ne arasın? Burada işler sabah ezanı ile başlar ve akşam ezanına kadar da bitmez.

Sabahın sessizliğini burada köy çobanları bozar. Hele de bağın bahçen varsa köyde yaşamak çok zordur. Köyde yaşayan insanlar, hayatları boyunca çalışırlar. Yazları ayrı zor, kışları ayrı. Ama yine de, köy hayatı tüm zorluklarına rağmen üretmenin mutluluğunu yaşatır insanlara.

Burada herkes elinden ne geliyorsa yapıp bir şeylerle uğraşarak üretime katkıda bulunmaya çabalar. Ben de, eski zamanlara ait, şimdilerde pek olmayan "İp eğirme" işini yapıyorum bu tezgahta.

- Peki teyzeciğim, bu yünler nasıl böyle iplik haline geliyor? Bu alet ne işe yarıyor?"

- Kirmanı mı diyorsun oğlum?

- Evet, demek adı kirman  bunun. Ne işe yarıyor bu kirman?

- Yünleri ipliğe çeviren bir alet bu, evladım. Yün çıkrığından önce yünleri bununla sarar, iplik haline getiririz. Bir de bunun yün tarağı var.

Önce yünleri yıkayıp temizleyerek kuruttuktan sonra değnek ile iyice çırpıp havalandırarak açarız.  Daha sonra da yün tarağı ile tararız. Kırman ile de çevire çevire iplik haline getiririz. İlengere dediğimiz bak bu alet ile de, o iplikleri masuralara sarılmaya hazır yün yumakları haline getiririz.

Bak bu elimdeki tahta çıkrık ise, işte bu yün yumakları halinde ipliklerin sıkıştırılarak dokuma tezgahlarında kullanılması için  masuralara sarmaya yarayan el yapımı bir makinadir evladım.

Daha sonra o iplerle de çorap, eldiven, giysi ve heybe gibi şeyler öreriz. Buranın ayazı sert olduğundan yün çoraplara, eldivenlere ve giysilere  her zaman ihtiyaç olur.

Bunların yanında halı, kilim, çadır, battaniye ve yorgan gibi ihtiyaçların karşılanması amacıyla da kullanırız bu iplikleri. 

Tüm bunlar zahmetli ve zor bir işlemler olmasına rağmen eski gelenekleri sürdürmek ve bu işe meraklı olanlara öğretebilmek için belediyemizin de bize verdiği destek sayesinde el emeği göz nuru olan bu mesleği hala devam ettiriyoruz.

Bazen de köyümüzün kadınları olarak hep birlikte, imece usulü, çorap örüp kış soğuğunda nöbet tutan askerlerimize de yolluyoruz. Ayakları üşümesin evlatlarımızın, gittikler yerlerde bizim için nöbet tutuyorlar diye.

Yaşlı teyze birşey hatırlamış gibi aniden; “Bir dakika” deyip içeriden yün bir çorap getirdi ve o çorabı muhabire vererek:

 - Gönlümden koptu evladım, bu da sana hediyem olsun, her giydiğinde beni hatırlarsın” dedi.

- Teşekkür ederim teyzeciğim. O güzel gönlüne, el emeğine sağlık. Aldım kabul ettim say hediyeni ama sen de al şu el emeği göz nuru çorabın parasını; benim de sizlere küçük bir katkım olsun.

- Ben teşekkür ederim. Sen iyi birisin evladım. Sana bu yaşlı teyzenden bir nasihat olsun; köyde yaşamayı bir düşün. Tüm zorluklarına rağmen köyde yaşamak ömrü uzatır, bunu sakın unutma. 

- Haklısın teyzeciğim. Düşüneceğim, söz! Zaten “Görünen köy kılavuz istemez” derler ya teyzeciğim, öyle maşallah; sen  benden daha sağlam gözüküyorsun. Teşekkür ederim teyzeciğim bu güzel sohbet,  bu el emeği göz nuru çorap ve herşeyden önemlisi unutulmaya yüz tutmuş bu mesleği yeni nesillere aktarma çabaların için. Ver elini öpeyim teyzeciğim. 

- El öpenlerin çok olsun, birşey değil evladım. İpin uzunu, sözün kısası makbuldür. Ben işime devam edeyim sağlıcakla kal sen de. Ben  ipe sarılmayı sevdim; Bir Allah'ın ipi, bir ördüğüm yünün  ipi… 

Televizyon ekibinin ardından bir süre el salladıktan sonra, yün çıkrığının başında ip sarmaya devam etti yaşlı teyze…

Editör: Serhan Poyraz 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi