ANI
Giriş Tarihi : 11-11-2023 15:09

Yazmaya Başlayınca / Hamdi Tabanlı

Yazan: Hamdi Tabanlı -YAZMAYA BAŞLAYINCA

Yazmaya Başlayınca / Hamdi Tabanlı

YAZMAYA BAŞLAYINCA

Sivrihisar eşrafından Keçeci Âlim Güven’in kızı ile evli olan Söğütlü dedem Muallim Nazmi’nin tâyini Eminekin köyünden, köyümüz Körhasan'a çıkınca; “Yakın köy; hepsi hepsi 5-6km. Hiç düzenimizi bozmayalım, bir kapı da orada açalım. Nasıl olsa okulun lojmanı da var” diyerek genç olan ikinci hanımını alıp Körhasan’da da bir kapı açar. İki köyde iki hanım. Arada git gel yapan Nazmi Hoca’ya, günün birinde ağır hasta olarak yatağında yatan Mehmet Ağa’dan bir haber gelir.

Haberi getiren ağanın büyük oğlu Vahit’tir. Vahit, hoş beşten sonra lafa girer; “Hocam, babamın selamı var, eğer münasip görürseniz, Allah’ın emri, Peygamber’in kavliyle kızınız Kudret’i, kardeşim Celal için istemeye geldim.”

Muallim Nazmi, Mehmet Ağa’yı iyi tanıyor, ama şaşkın; “ Ya nasip! Hele sen git babana benden selam söyle, hanımlarla ve kızımla bir görüşeyim.” der demesine ama aklına takılan şey;  Bu Mehmet Ağa, bende yetişkin kız olduğunu hasta yatağındayken nerden öğrendi ki? “Oysa kızım daha dün geldi, geçen bayram öncesi. Nereden haber aldı ki?” olur.

Hâlbuki, ağanın birer yetişkin olan kızları, hocanın evine bayramlaşmaya gelmişler ve o arada kızıyla tanışmışlar ve ona demişlerdir ki; “Sakıncası yoksa, hadi birlikte bayramlayalım büyüklerimizi.”

İkinci annesinden müsade alan genç Kudret memnundur bu durumdan zîra yeni arkadaşlar edinmiştir. Yakın birkaç akrabayı ziyaretten sonra arkadaşlarıyla birlikte onların evine de giderler. Eh! Oraya varıp da, arkadaşlarının babasının elini öpmeden, bayramlaşmadan gidilir mi?

Mehmet Ağa hastadır; hem de ağır hasta. Kah yatarak, kah oturarak  gelip gidenleri ağırlamaktadır. İşte öyle bir zamanda, ağanın kızlarıyla birlikte bir kız daha girer içeri. Kızlar bayramlaşıp çıktıktan sonra ağa, hanımlarına sorar; “Kim bu kız çocuğu? Kimin misafiridir.?”

“Nazmi Hoca’nın kızıymış. Biraz da analığının yanında kalmaya gelmiş” der hanımlar.

Ağa, uzandığı yatağından tekrar doğrulur ve hanımlarına der ki; “Bana Vahit'i çağırın.” 

Vahit, ağanın büyük oğludur. Henüz 30 yaşındadır. Köyde muhtarlık da yapmış, yerini yurdunu bilen saygın birisidir.

Vahit, ağanın yanına gelir; “Buyur baba, beni çağırmışsın.”

Ağa; “Oğlum, şurada burnumuzun dibinde hazır kız varmış da, ne sağda solda kız ararsınız kardeşine.” diye söylenir.

Oğul Vahit’in de, Nazmi Hoca’nın kızından yeni haberi olur. Zirâ kız, hocanın öğretmenlik yaptığı yakın köyde annesiyle kalmaktadır ve tüm işi gücü de oradadır. Bir bayramlığına çok sevdiği, kendinden bir iki yaş büyük olan analığının yani abla dediği, kardeş gibi geçindiği ikinci anasının yanına gelmiş ve orada da Mehmet Ağanın gözüne takılmıştır. Ama tesâdüf, ama tevâfuk, ama kaderin bir cilvesi deyin, olan olmuş ve çok geçmeden Muallim Nazmi’nin kızı, Mehmet Ağa’nın on sekiz yaşındaki oğlu Celâl'in eşi oluvermişti.

Kudret Hanım, hem eşini  hem de yeni âile fertlerini sevmişti. Sanki o âilenin içinde doğmuş büyümüş biri gibi hissetmişti. 

Mehmet Ağa’ya gelince, o, gelinini görmüş tanımıştı ama gelin geldiğini görememişti. Zira ölüm, onu düğünden önce almış ve düğünü de bu yüzden iki ay geciktirmişti. Yıl ise 1945’di.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi