DENEME
Giriş Tarihi : 28-02-2024 16:42   Güncelleme : 01-03-2024 01:14

Unutmak Öldürmek Unutulmaksa Ölmek Demek / Yusuf Serhat Öztürk

Yazan: Yusuf Serhat Öztürk -UNUTMAK ÖLDÜRMEK UNUTULMAKSA ÖLMEK DEMEK

Unutmak Öldürmek Unutulmaksa Ölmek Demek / Yusuf Serhat Öztürk

UNUTMAK ÖLDÜRMEK UNUTULMAKSA ÖLMEK DEMEK

Canlılığın temelde iki içgüdüsü vardır: Hayatta kal ve üre. Genlerimizde olan, yaşam ar-ge'sinin 4.5 milyar yıllık mirası. Fakat insan bilincinde bu şekil değiştirip farklı bir şeye de evriliyor. Zihinlerde var olmak.

Sosyal bir canlı olmamızın etkisi ile benliğimiz bir başkası ile oluşuyor. Varlığımızın yansımalarına ve onayına, dolayısıyla diğerlerine ihtiyaç duyoruz. Karşılaştırma ile çalışan beynimiz nedeniyle öteki olmazsa kendimizi de şekillendiremiyoruz. Ötekinin önemi bizim için her açıdan çok büyük. Nitekim Aristoteles toplumdan uzakta yaşamak ile bu duruma şöyle bir açıklama getiriyordu: "Toplumda yaşayamayan ya da kendine yettiği için hiçbir ihtiyacı olmayan kişi ya hayvan ya da Tanrı'dır."

İnsan için "diğerlerinin” varlığının önemi pek çok açıdan incelenebilir olsa da biz bugün zihinlerde var olma durumunu kısaca ele alacağız.

Nasıl ki temel içgüdümüz yaşamak ve ölümden kaçınıp canlılığımızı sürdürmekse zihindeki ölümden yani unutulmaktan da bir o kadar çekiniyor ve buna karşı bir varlık kaygısı yaşıyoruz. İşte bu yüzden sadece şimdi değil ileride de bedenimiz ölse bile hatırlanmak istiyor, bedenen ölümden kaçamayacağımızı bildiğimizden yaşamanın farklı bir boyutu gibi bu düşünceye sarılıyoruz.

Hiçliğe karışmak, özellikle de bizim umursadığımız, kendileri tarafından var olduğumuzun onaylanmasını ve belki özellikle istediğimiz biçimde onaylanmasını istediğimiz kişilerin zihninde hiçliğe karışmak bizi aynı ölüm gibi etkiliyor.

Ve yine işte bu sebeple bizi unutan ya da umursamayanlara, varlığımızı ve var olma isteğimizi yadsıyanlara aynı bizi öldürmüş gibi öfkeleniyor, bir hayalet olarak dadanmak istiyor, rahatsız etme "dürtüsü" taşıyoruz. Bu onların zihinlerinde var olma isteğimizin yanı sıra onların bizim zihnimizde (şekil de değiştirse) varlıklarını sürdürdüklerini ve bizim de sürdürmelerini istediğimizi gösterir.

Öfke duygusunun canlının hayati durumlarda kendisini savunması için çok önemli bir işlevi vardır. Bu bakımdan öfke duygumuzun kaynağı da buradan gelir.

Varlık kaygısı dışında büyük de bir hüzün mevcut unutulma kavramında. Freud hüznü bir kayıp duygusu olarak tanımlar. Yani bir arzunun doyuma ulaşamaması ya da var olan bir sahipliğin kaybı. Bu durumda zihinlerde var olma arzumuzun karşılanmaması ve kapladığımız yerin kaybı en içten büyük bir hüzün anlamı taşır.

Biri tarafından yok sayılmanın insan zihnindeki kapladığı yerin derinliği ve büyüklüğü, dinlerdeki en büyük günah ve cezaların Tanrı inkarı durumlarında gerçekleştiği hatırlanarak da kavranabilir. Bu bağlamda unutmak bir benliğin inkarı demektir.

Sonuç olarak unutulmak da unutmak da acıdır çünkü "Unutmak öldürmek, unutulmaksa ölmek demektir."

Bu kadar irdelemenin üzerine şunu da "unutmamak" gerekir ki herkes bir gün "unutulacaktır."

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi