UMUT
Yeni günün başlangıcının gülen gözlerle karşılanmasını istiyordu. Dalında kurumuş gülü gördü soğuktan donmuş..
Saatlerce beklemişti ama gözler de yoktu söz de... Doktorun söylediklerini unutmaması gerektiğini hatırladı. Artık dönmek üzere otobüse bindi.
O kadar yavaştı ki şoför tam bir uyuşuktu, neyse ki yol ağaçlarla kaplıydı, izledi durdu... Tuhaf insan manzaralarına bakmadan.. Kaç günün yorgun gözleri vardı, artık uyku akıyordu.
Virajlarda sağlı sollu bir o tarafa bir bu tarafa sallanırken buluyordu kendini.. Uyumalıydı belki de sır uykuda saklıydı... Yol o kadar uzundu ki gözleri kapandı.
Çevresinde toplanan cüceler oyun oynuyorlardı. İyi geleceğini düşünerek peşlerine takıldı... Kol kola girmiş koşuyorlardı neşe içinde... Koşmaya başladığında kendini bir dağın eteğinde duran evin önünde buldu.. Seslendi, seslendi kimse cevap vermedi. Sonra karşıdan gelen uzun boylu birinin olduğunu gördü. "Sizde kimsiniz?" diye seslendi adama.
"Buraya koşarak gelen cücelerle birlikte geldim." dedi... "Aa benim içimdekilerin yansıması." diye cevap verdi... "Umut, mutluluk, barış.. Yolunuz buraya düştüyse doğru yerdesiniz." dedi, adam...
Ormanın içinde yankılanan sesi duyunca irkildi. Cüceler, bağırarak kaçıyorlardı, "Dilli şeytan dilli, şeytan!" diye.. Korkutucu gözlerinden çıkan ışığın siyah olduğunu görünce.. Saçına taktığı toka bile simsiyahtı.. Kötüydü adı..
Yine soluğu dağın eteğinde aldı.. Bekleyen oradaydı, anlamıştı... Uyandığında yüzünde ufak bir tebessüm vardı. Umut, mutluluk, barış yaşanmalıydı..
Gülen gözler mahrum kalamazdı. Tek bir gül solamazdı artık üç günlük ömürde.. ilk iş doktoruna gidip konuşmak oldu...