ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 25-11-2023 17:46

Tek Tekerli Mutluluk / Nevin Aktekin Gülfırat

Yazan: Nevin Aktekin Gülfırat -TEK TEKERLİ MUTLULUK

Tek Tekerli Mutluluk / Nevin Aktekin Gülfırat

TEK TEKERLİ MUTLULUK

Balat yakınlarındaki bir giyim mağazasında tezgahtar olarak çalışan Seda, kısa bir süre önce çok sevdiği kuzenini elim bir trafik  kazasında  kaybetmişti. Evleri de birbirine yakın olan kuzeni ile çok sık görüştükleri ve kardeş gibi büyüdükleri için, onu kaybetmek Seda' ya çok ağır gelmişti.

Aynı işyerinden arkadaşı Gülçin'in, iş çıkışı; "Haydi, bugün de servise binmeyelim; biraz sağı solu dolaşıp, yürüyelim, hem sen de açılırsın" diye teklif edince, İstanbul'un otantik yerlerinden biri olan Balat sokaklarında dolaşıyorlardı.

- Çok üzgünüm Gülçin, yine olmadı. Bu hayat niye bana bu kadar zalim davraniyor ki? O, benim için kardeşten de öteydi. Daha yirmi iki yaşındaydı."

- Hayat işte, Seda. Ne yaparsın, ne elden gelir ki? Hayat, asla aynı soruyu tekrarlamıyor; bir önceki sorunun cevabını biliyor olman yeterli olmuyor bu yüzden.

- Haklısın canım, ama bu sefer gerçekten nereden başlayacağımı bilemiyorum. Dağıldım. Sanki, uzun sürede toparlanamayacak gibiyim. İnsanın içi acırken, bedeni de dirençsiz oluyor. Depresif bir ruh hali… Sanki, dipsiz bir kuyunun içindesindesin ve çıkmak için her çabanda daha da dibe gömüluyorsun..

- Sedacığım dedim ya, hayat işte. Benim de, hayatımda çok şey yolunda gitmedi ama hiçbir şey de beni yolumdan etmedi. Hayat devam ediyor diye, hep yola devam ettim. Eğer kendimi karamsarlığa gömseydim, mutlu olmak için nedenlerim de olmazdı.

- Gülçin, haklısın canım. Ben bu aralar öyle yapmaya çalışıyorum; acıma tutunarak yaşıyorum bunu hiç istemesem de, canım çok yansa da…

- Mutluluk sana gelmez bunu unutma; sen, niye ve nedenlere takılıp çözüm  odaklı düşünmezsen, hep mutsuz olursun. Sen, sahip olduğun güzelliklere bak, hep şükreden bir kalp ile. Her şey, Allah'tan… İşte o acının da dili var, sana öğrenmen gerekenleri fısıldıyan… Böyle düşünmen gerek.

Seda, arkadaşının gözlerine üzgün bir ifadeyle baktı.

- Acım taze daha, belki ondandır. Hayat, tecrübeler toplamı. Ben de böyle yol alıcam sanırım ve yol da uzun.

Hem yürüyüyor hem de konuşuyorlarken, bir köşe başında, önünde bisiklet ve  penceresinde renk renk çiçekler olan bir evi görünce durdular.

- Ne güzel bir ev bu Gülçin! Bu evin içindekiler, kim bilir ne mutludur?!

- Kim bilir? Belki de öyledir. Seviyorum böyle balkonunda çiçek olan evleri. Çiçekler, doğanın tatlı bebekleri gibidirler; insanın içini ısıtıp, gülümsetirler. Bu yüzden, bu evdekiler de, gülmek için bir neden bulmuştur mutlaka. Bu evde yaşayanlar, bulundukları yeri güzelleştiren, hayatın renklerini görebilen kişiler olmalı. Bu bisikleti görünce de, aklıma Tolstoy’un bisikleti geldi. 

Seda şaşkın bir ifadeyle Gülçin’e baktı. 

- Tolstoy’un bisikleti mi? Bu da nereden aklına geldi? Herhalde, Tolstoy’un çok güzel ve özel bir bisikleti vardı ki, aklından çıkmamış. 

- Yok canım, tam öyle değil bu bisikletin hikayesi. Tolstoy da senin gibi büyük bir acı yaşamış..

- Merak ettim hikayesini, Gülçin. Anlatsana!

- Yedi yaşındaki oğlu Vanichka’yı kaybeden Tolstoy, acısıyla başa çıkmaya çalışırken, o dönemin Moskova Bisiklet Sevenler Derneği ünlü yazara bir bisiklet hediye etmiş. Eşi Sonya’nın endişeli bakışlarıyla, düşe kalka 67 yaşında bisiklet sürmeyi öğrenen Tolstoy, oğlunun acısını böyle hafifletmiş ve artık her yere bisikletiyle gitmeye başlamış. Bu olayın sonunda ‘Tolstoy’un Bisikleti’ kavramı ortaya çıkmış. İşte buna; hayata bağlılık deniyor. Ne olursa olsun, hayata bağlı insanlar bahanelerin arkasına saklanmaz. Konfor alanının dışına çıkar, harekete geçer, bir şeyleri değiştirmek, geliştirmek, başarmak için çabalar. Yaşamla bağı kopmuş insanların ise dilinden sadece şu cümle dökülür; ‘Geç kaldım’.. Tolstoy’a 67 yaşında bisiklet sürmeyi öğreten, 70 yaşında bile olsa okuma aşkı depreşen birine diploma aldıran bu hayatta, sahi sen, bir şeylere geç mi kaldın? Bir daha düşün…

Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer ve bilirsin, o nehir asla durmaz.

Yani şimdi anladın mı Seda? İyileşmek, senin elinde. Bisikletçilerin güzel bir sözü vardır; ‘Güzel manzaralar sana gelmez, sen onlara süreceksin’

- Anladım canım. Herkes acıyla başa çıkmanın bir yolunu bulabilir, yeter ki istesin. Yeter ki, acıya teslim olmasın

Gülçin, arkadaşının bu sözlerini başını sallayarak destekleyip onun koluna girdi. 

- Aklıma bir fikir geldi canım. Bu pazar günü güzel bir piknik sepeti hazırlayıp Büyükada’ya gidelim mi beraber? Birer bisiklet kiralayıp hem adayı gezer, hem de piknik yaparız elimizde papatyalar ile…

Ne dersin?..

Editör: Serhan Poyraz 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi