SONA DOĞRU...
Üzerine giydiği elbise tam oturmasa da illa ki giymeliyim diye tutturdu. Yakasında kocaman tuhaf duran iğne desen yaşından büyük gösteriyordu.
Anlam veremedi arkasından borazan sesli biri seslenip duruyordu. "Vaktin az kaldı çıkar artık şu elbiseyi biraz daha kalsın ne olur." diye çocuk gibi ağlıyordu...
Elbiseye bakıp bakıp durdu ne vardı bu elbisede kumaşı buruşuk incecik astarı olmayan... Tiyatro sahnesinde 10/02 oyununun provasında olduğu hatırladı.
Karşısında duran küçülmüşte büyümüş dedirten koltukta oturan "Astığım astik kestiğim kestik." diyen kişinin eteklerine takılmış zilleri gördü.
Döndükçe ses çıkarıyordu ne kadar gürültülü olsa da karşısındakiler zevkle gülüyordu..
Sahnenin diğer tarafına bakınca bir ağaç gözüne ilişti dalında sallanan olgunlaşmış sadece bir tane meyvesi olan.. Gövdesine baktı o kadar da sert değildi. Kalın görünümlü ağaçlardan farklıydı... Düşündü fazla su mu verilmişti yoksa az suyla yetinmeyemi çalışmıştı.
Asıl mesele meyvenin tadıydı Acı, ekşi, tatlı...Tam elini uzatıp bakacaktı ki yere düştüğünü farketti uyandı gördüklerinin rüya olduğunu anlayınca da tavandaki lambaya takıldı gözü, 'dar ağacına götürüleceği günün sabahında gördüklerini üzerinden atmalıyım.' diyerek kalktı yatağından..