DENEME
Giriş Tarihi : 07-08-2023 18:00   Güncelleme : 07-08-2023 18:16

Savaşlar / Kemal Tekir

Yazan: Kemal Tekir -SAVAŞLAR

Savaşlar / Kemal Tekir

SAVAŞLAR

İnsanların, ulusların; dil, din, cinsiyet, düşünce, inanç, mezhep gibi farklılıkları bahane ederek ayrışması, kutuplaşması sonucu çıkan antlaşmazlıkları; uzlaşma kültürüyle, diplomasi kanallarını kullanarak çözememesi sonucu çıkan; ölüm, yıkım, maddi ve manevi kayıplarla sonuçlanan çatışmalara “savaş” denir.

Yaratılış efsanelerine, kutsal kitaplara ve mitlere göre savaşların anası, insanlığın ataları Adem ve Havva'nın Habil ile Kabil adlı çocukları arasında çıkan ve birinin ölümüyle sonuçlanan kardeş kavgasıydı.

Yeryüzünde canlıların yaşayabilmek, ayakta kalabilmek için avlayarak veya toplayarak yaptığı “beslenme mücadelesi” de bir savaştır. Sonuç olarak yediğimiz, içtiğimiz her şey canlıdır.

Vahşi doğada canlılar arasında sürekli yaşanan ölüm, kalım savaşında zayıflar, güçlülere yem olur. Ne yazık ki bazı canlılar beslenme zincirinin zayıf halkalarıdır. Adaletsiz ve haksız gibi görünen bu durum “doğal seleksiyonun” bir sonucudur.

Hiçbir hayvan aç olmadığı halde, ihtiyacından fazlası için avlanmaz. Bazı hayvanlar o kadar hızlı çoğalır ki onların bir kısmı diğer canlılara yem olmazsa dünyadaki besin kaynaklarını talan edip açlığa, kıtlığa neden olabilirler.

Savaşları iki ana başlığa ayırabiliriz:
1-Saldırı savaşları. (Haksız, kirli sömürü savaşları.)
2-Savunma savaşları. (Nefs-i müdafaa, vatan savunması savaşları.)

Saldırı savaşları; güçlü ülkelerin sudan bahanelerle, zayıf gördükleri, yeraltı ve yerüstü enerji kaynaklarına sahip ülkelerle yaptıkları “işgal” ve “ele geçirme” savaşlarıdır.
Sömürgeci ülkeler işgal ettikleri ülkelerin halklarını iliklerine kadar sömürüp gerekirse köleleştirirler.

Sömürülen, işgale uğrayan ülkelerin insanları zamanla örgütlenerek işgalcilere karşı direnişe geçip savaşırlar. Başarılı olurlarsa bağımsızlıklarına kavuşurlar. Bu savaşlar, “haklı savunma savaşlarıdır.”

Bir asır önce Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde yaptığımız Kurtuluş Savaşı, “vatan savunması” için yapılan ve zaferle sonuçlanan bir “bağımsızlık savaşıdır.”
Sömürgecilik savaşları; insanların emeğine, yaşam haklarına, yeraltı ve yerüstü kaynaklarına yapılan haksız, yersiz, mesnetsiz saldırılar, kirli savaşlardır.

Lanet olsun haksız, kirli savaşlara; savaştan, kandan beslenen sömürgen ve asalaklara, küresel baronlara, savaşlardan nemalananlara…

Lanet olsun insanları, ulusları “parçala böl” yöntemiyle ayrıştırıp kutuplaştıranlara, birbiriyle savaştırarak kırdıranlara…

Kutsanması gereken savaşlar; ulusların, sömürgeci zihniyetlere, her türlü adaletsizliğe, haksızlığa, baskıya, şiddete, dayatmaya karşı başlattıkları mücadelelerdir.
Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün söylemiyle; “Savunma amacı dışında yapılan savaşlar, cinayettir.”

Geçmişte ve günümüzde yapılan savaşların en büyük mağdurları; öldürülen, tecavüz edilen, malı, mülkü, hakları gasp edilen siviller, masumlar; öksüzler, yetim kalanlar, yerlerinden, yurtlarından edilenler, başka ülkelerde “sığınmacı” durumuna düşenlerdir.
Dünyadaki bütün devletler; ulusal güvenliklerini, bağımsızlıklarını, sınırlarını, vatanlarını korumak ve savunmak için “zorunluluk esaslı” veya “profesyonel” ordular oluşturarak askerlerini eğitirler, “yerli” ve “yabancı” silahlarla donatırlar.

Ülkeler nedense silah sanayileri için “savunma sanayisi” terimini kullanıp uluslararası fuarlarda ürettikleri silahları sergileyerek pazar ararlar. Savunma sanayisi gelişmiş ülkeler “ihracatçı,” gelişmemiş olanlar “ithalatçı” olurlar.

Dünyada silah imalat sektörü çoğunlukla büyük ve küresel şirketlerin kontrolündedir. Devletler arasında amansız bir rekabet ve silahlanma yarışı kıran kırana sürmekte; klasik silahlar (tanklar, toplar, tüfekler) yerini; ihalara, sihalara, akıllı mühimmatlara, füzelere, lazer silahlarına, elektro manyetik ve nükleer silahlara bırakmakta, son dönemlerde savunma sanayisinde “yapay zeka” ön plana çıkmaktadır.

Robot silahlarla donatılan ordular insanlık için büyük handikap haline gelebilir. Nükleer silahların şifreleri kazara hackerlerin, yapay zekâ kullanıcılarının eline geçerse, bu durum “insanlığın sonunu getirecek bir faciaya” neden olabilir.

İnsanlığın varoluşundan beri süregelen, önlenemeyen savaşlar yüzünden halklar telafisi olmayan büyük can kayıpları, maddi ve manevi zararlar yaşamışlardır. Geçmişte meydana gelen gelişmelerden yeterince “ibret” alınmadığı için ne yazık ki tarih sık sık “tekerrür” etmektedir.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşları; yaşanan büyük ekonomik kriz ve buhranlardan sonra ortaya çıkarak milyonlarca can kaybına, maddi, manevi kayıplara neden olmuştur.

Günümüzde; yıllardır süren “pansuman tedbirlerle” geçiştirilen, karşılıksız para basıp piyasaya sürerek enflasyona, pahalılığa, aşırı borçlanmalara neden olan, reel sektörden çok finans sektörüne ağırlık veren, “spekülatif” kazançlara yönelen, aşırı kâr hırsıyla hareket eden talancı zihniyetin meydana getirdiği sistemsel sorunların çözülememesinin, yapısal reformların geciktirilmesinin sonucu olarak büyük bir finansal ve ekonomik krizin içindeyiz. Ulusların borçları, kabaca dünyadaki tüm halkların üç yıllık gayrisafi milli hasılasını geçmiş durumda…

Dünya nüfusunu azaltmayı amaçlayan “küresel baronlar” ve “çıkar odakları” gerginlikleri tırmandırarak Üçüncü Dünya Savaşı’na yol açabilecek “yerel,” “bölgesel” çatışmaları körüklüyorlar. Tek korkuları nükleer silahların kullanılması durumunda “insanlığın sonunun gelmesi” ihtimali… Kendileri için yeraltı şehirleri, devasa sığınaklar yapan “efendiler” kendi canlarının derdindeler, “insanlık” umurlarında bile değil...

Küresel firavunların ve şeytanın birlikte kurdukları planların üstünde “ilahi” planlar da vardır kim bilir? İlahi bir müdahale ile bu canavarların “dünya nüfusunu azaltma” planları yerle bir olur. Allah (c.c.) dilerse yeryüzündeki silahları öyle bir susturur ki “şer güçler” şaşırır kalır.

Savaşların, saldırıların, kavgaların, haksızlıkların, hukuksuzlukların, adaletsizliklerin, uzlaşmazlıkların asgariye indiği, silahların sustuğu bir dünyada; insanların barış ve huzur içinde, sevgi, saygı ikliminde, “bolluk” bilinciyle yaşaması umuduyla esenlikler dilerim dostlar…

İnsanlığa Sesleniş
Kardeş olun ey insanlar
Bunu ister Tanrımız
Bu dünyada her şey geçer
En son sana dost kalır…

İnsanlığa, doğruluğa
Göğsünü aç, korkma sakın
Hür doğmuştur insanoğlu
Hür yaşamak hakkıdır…
Beethowen

***

Not: İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Japonya’nın yenilgiyi kabullenip antlaşma imzalamaya çalıştığı sırada Amerikan Ordusu’na ait uçakların 6 Ağustos 1945’te Nagazaki, 9 Ağustos 1945’te Hiroşima şehirlerine attığı iki nükleer bombanın yarattığı yıkımın ve yaşanan soykırımın 78. yıl dönümü nedeniyle kaleme alınmıştır…

Allah (c.c.) her türlü savaştan ve bir nükleer felaketten dünyamızı ve insanlığı korusun… 

Editör: Hamit Gözümoğlu 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi