İNCELEME - ARAŞTIRMA
Giriş Tarihi : 01-01-2024 19:34

Karahanlı Türkçesi Dönemi Eserlerinin Önemi / Ayfer Güney

Yazan: Ayfer Güney -KARAHANLI TÜRKÇESİ DÖNEMİ ESERLERİNİN ÖNEMİ

Karahanlı Türkçesi Dönemi Eserlerinin Önemi / Ayfer Güney

KARAHANLI TÜRKÇESİ DÖNEMİ ESERLERİNİN ÖNEMİ

Türk tarihinin başlangıcı olarak kabul edilen Hunlar'ın (Daha öncesi de var) ardından, Orhun bölgesinde var olan Göktürk Devleti'nin yıkılışından sonra Uygur hükümranlığı kurulmuştur.

Orhun abideleri ve Uygur Türklerinin yazdıkları eser dönemine; “ilk dönem" veya "Eski Türkçe" dönemi adı verilir. Uygurlar, Doğu Türkistan’ın orta ve doğu kısımlarında hanlık kurmaya çalışırken; Tohsi, Çiğ, Karlug gibi Türk boylarına dayanan Karahanlı Hanedanlığı da, Doğu Türkistan’ın batısındaki Kaşgar Balasagun ve Taras şehirlerinde, Büyük Türk Kağanlığı’nı devam ettirdiler.

Karahanlı hanedanı üçüncü hükümdar Satuk Buğra Han, onuncu yüzyılın ortalarına doğru Müslüman oldu. İslam dinini, devlet dini haline getirdi. İşte bu döneme; “Orta Türkçe" dönemi ismi verilir.

Bu dönemde yazılan eserler, Türk Dili ve Edebiyatı tarihi için çok önemlidir. Çünkü bu dönem eserleri, Türklerin Budizm’den İslamiyet’e geçiş dönemidir. Bu gelişim sürecindeki yazılı eserler, bize o dönemin dili, üslubu ve tarihçesi hakkında bilgi verir. Eserlerin etkisi günümüze değin devam etmiştir. Her birisi ayrı ayrı defalarca incelenerek eski Türkçe ve kültürü hakkında geniş ve derin bilgi vermişlerdir. Bu dönem eserlerinde, Hakaniye Lehçesi, Karahanlı Türkçesi kullanılmıştır. İlk başlarda, sade bir Türkçe kullanılmış. Zamanla, Arapça ve Farsça kelimeler de kullanılmaya başlanmış.

Öncelikli olarak İslam dininin kuralları, incelikleri anlatılmış. Bunun yanı sıra sosyal ve toplumsal konular da ele alınmıştır. Arap ve Fars edebiyatlarının biçim özellikleri de kullanılmaya başlanmış. İleri ki dönemlerde, divan edebiyatının başlangıcı olan ilk eserler de yazılmaya başlanmış.

Uygur Türkçesinde olduğu gibi, dini terimlere karşılık Türkçe kullanılmıştır. Bu dönemin Karahanlı Türkçesi ile yazılmış eserlerin edebiyatımızdaki öneminden bahsedelim.

KUTADGU BİLİG
Yusuf Has Hacib tarafından yazılmıştır. On birinci yüzyılda yazılan bu eser, Karahanlıların hakanı Süleyman Arslan Hakan oğlu Tavgaç Uluğ Buğra Han’a sunmuştur.

Hacib, Kâşgarlı Mahmut’un aynı dönemde ve çevresinde yaşamıştır. Bu eser, mutluluğun yolunu insanlığa göstermek için kaleme alınmıştır.

İlk İslami Türk Edebiyatı ürünlerinden birisidir. Balasagunlu Yusuf, Karahanlıların soyundan olup Kaşgar Sarayı'nda “Has Haciblik” perdedarlık görevinde bulunmuştur.

Kutadgu Bilig, dil bilimi olarak medeni tarih açısından oldukça değerli bir eserdir. Halen, üzerinde incelemeler yapılmaktadır.

Bilinen üç nüshası; Fergana nüshası, Kahire nüshası, Viyana nüshası’dır. (Uygur harflidir.)  Bu devrin en büyük eseri ve Türk İslam klasik edebiyatının müjdecisidir. Sade ve ahenkli bir üslupla yazılmıştır. Etkisi, Türk illerinde okunarak devam etmiştir. Türkistan bölgesinde en değerli eser olup (Maçin, Maşrık, İran, Çin) Edebü’l-müluk Pend-name gibi çeşitli isimler verilmiştir. Bu da, esere gösterilen ilgiyi bize gösterir.

Gerek zarif dili gerek ahlaki konusu üzerine, Türkistan’ın edebi Türkçesinin üzerinde etkili olmuştur. İlk olarak, nazım edebiyatının temelini atmıştır. Gelenek ve kültürünü ayırmamıştır. Konusu da tamamen Doğu fikrine uymak olup genel olarak doğuda yaşanan günlük hayat kurallarına olabildiğince yer vermeye çalışmıştır.

Hacib, Arap ve Fars edebiyatlarını çok iyi bilmesine rağmen, eserinde Türkçe olarak yüz yetmiş üç dörtlük, masal ve halk edebiyatından hikmetler yazmıştır. En önemli özelliği, eski Türk tarihi, kültürü ve geleneklerini korumuş olmasıdır. Moğol saldırılarına kadar, uzun yıllar Türk edebiyatı mektebinin var olmasına sebep olmuştur.

Kutadgu Bilig,  mesnevi tarzında, aruz vezninde; “Feûlün Feûlün Feûlün Feûl” kalıbıyla yazılmıştır. Üç bölümde, gazel olarak kafiyelenmiştir. Eserde dikkatimizi çeken dini terimler için ugan, tirig, çalap, kün, ulug gibi Türkçe kelimeler kullanılmıştır. Arapça ve Farsça kelimeler azdır.

Alegorik olan yazılan bu eser, Küntogdı (hükümdar-adalet);(vezir-bahtı); Aytoldı’nın oğlu Ögdülmiş (aklı-anlayışı); Ögdülmiş’in arkadaşı Odgurmuş (akıbeti-budizm) temsil eder. Eser, ilk tiyatro olma özelliği ile bu dört büyük kahramanın karşılıklı konuşmalarından oluşur. Bu dönemde Besmele’nin Türkçesi olan “Bayat atı birle sözük başladım, Törütgen, igidgen, keçürgen idim (Tanrı adı ile söze başladım; Yaratan, besleyen, bağışlayan Rabbim) beyitiyle başlar; Tanrıya ham eder, hazreti Peygamber ve dört sahabenin övüldüğü beyitlerle devam eder. Uluğ Buğra Han’ın övgüsünün yapıldığı beyitler takip eder.

Bilinen yedi yıldız ile on iki burç, bilgi ve akıl, dilin fayda ve zararları hakkında beyitleri mevcuttur. Ana tema siyaset; bilgi, akıl ve iyiliktir. Bu açıdan da, ilk siyasetnâme niteliğini taşır.

Kutadgu Bilig bulunduğu zamanın sosyo-kültürel durumuna dair bilgileri, araştırmacılar için malzeme olarak sunmaktadır ama eserin asıl amacı insan, yaşam ve devletin nasıl olduğunu bize idealize ederek anlatmaktır. Devletin en temel kavramının “adalet” olduğunu vurgular. Bunu akıl ve bilgelikle süsler. Eserde ayrıca tabipler, efsuncular, rüya tabircileri, müneccimler, şairler, çiftçiler, satıcılar, hayvan yetiştirenler, zanaat erbabı, fakirler ile münasebet, çocuk, evlilik, adab-ı muaşeret, emrin altındakilere nasıl davranılması gerektiği, ziyafete davet usulü, iyiliğe karşılık iyilik gösterilmesi ve zamanın ahvalisinin bozulmuşluğu, dostların vefasızlığı konuları anlatılmıştır. Sonunda da, kendine nasihat etmesi şeklinde ifadelerde bulunmuştur. Böylesi, hayatın her alanında yer alan ve bu alanlar hakkında öğütler veren bu eser, geçmişimiz gibi günümüzü de aydınlatmaktadır. Okuyan kişi onun deyimiyle; “Okuyan kut olsun, ona yol göstersin.” dileyerek yazılış amacını gerçekleştirir.

DÎVÂNU LUGÂTİ’T-TÜRK
Kutadgu Bilig’den sonra en önemli Karahanlı Türk edebiyatının en değerli, en hacimli eserlerinden biridir. Eseri, Kâşgarlı Mahmut yazmıştır. Bilinen ilk Türk Dili alimidir. Bir dönem Bağdat’ta çalışmalarına devam eden Mahmut, Türk Dili’ni ve geleneklerini Araplara tanıtmasında büyük rol oynamıştır.

Bilinen tek nüshası, İstanbul Millet Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. On birinci yüzyılda yazılan bu eseri, Kâşgarlı on yedi yılda Türk boylarını gezerek yazmıştır. Düzenlemesi iki yıl sürmüş, dört defa tekrarlanarak yazımı tamamlanmıştır. Türk yazı dillerinin, lehçelerinin ve ağızlarının bir filolog gibi özelliklerini belirleyen ve söz varlığını toparlayarak yazmıştır.

Bu eseri yazma amacı ise, Araplara Türkçeyi tanıtmaktır. Dönemin söz varlığını ayrıntılı bir biçimde ortaya koyarak Türkçenin varlığını güçlü bir şekilde ortaya koymuştur.

Dîvanu Lugâti’t-Türk’ün önemi; adından da anlaşılacağı gibi bir lügat olan eser, Türkçenin ilk sözlüğüdür. İki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm besmele ile başlar, Tanrı’ya ve Peygamber’e övgü cümleleri yer alır. Daha sonra Türk’ü över, Türkçe öğrenmeyi bir hadise dayandırarak teşvik eder. Eserin sözlük bölümü ise, sekiz kısımdan oluşur ve her bölümde isim ve fiil olmak üzere iki kısma ayırmıştır. Başta Türklerle ilgili çok değerli bilgiler bulunan bölümde, Türk boylarının nerede yaşadıklarını gösteren ilk Türk haritası bulunmaktadır.

Yirmi boyu, batıdan doğuya doğru yazmıştır. Kıpçak, Oğuz, Başgırt, ASMİL, Basmil bunlardan bazılarıdır. Böylelikle, boyların bir arada bulunduğu kapsamlı yaptığı haritada gelecekte birliğin sağlanması için ışık tutmuştur. Her bir boyda bir kelimenin nasıl söylendiğini tespit ederek, lehçe farkını da ortaya koymuştur.

Haritasında, Türk hükümdarlığının bulunduğu Balasagun’u merkez olarak göstermiştir. Kuça, Özgenç, Curcan, Semerkand gibi şehirler, merkeze yakın gösterilmiştir.

Yuvarlak olarak çizmesi ise dünyanın yuvarlak olduğunu gösterir. Ayrıca, Japonya’yı da haritada göstermesi, hayret verici bir durumdur.

Japonya’yı Cabarka olarak isimlendirmiş. Bu nedenle dünya haritasında Japonya’yı ilk gösteren şahıstır. Bu da, onun harita ilminde de nedenli ileri olduğunu gösterir.

Lügat ise yirmi sekizinci sayfa ile sözlük kısmına başlamaktadır. Burada isimler, fiiller olmak üzere iki temel kısma ayrılmıştır. Türkçe kelimelerin açıklaması Arapça olarak yazılmıştır. Örnek cümlelerle pekiştirilmiştir. Fiiller kırmızı mürekkeple belirtilmiştir. Mahmut, dil bilimciliği kadar da öğreticiliği hakkında da bilgi sahibidir. Bu mükemmel eseriyle Türkçenin de güçlü bir dil olduğunu geçmişten bu günümüze bildirmiştir. Son bölümde ise şöyle bir açıklaması vardır; “Hamd olsun alemlerin Rabbi Allah’a Hüseyin oğlu Mahmut der ki: Bu kitabı yazmaya başlarken Türk dilinin sözlerini toplama, kurallarını ve usullerini bildirme, ölçülerini açıklama, bölümlerini sıralama sözünü vermiştik. Bu sözümüzü yerine getirmiş, amacımıza ulaşmış oluyoruz. Gereksiz sözleri, fazlalıkları, kullanımdan düşmüş şekilleri, kitabın dışında tuttum. Burada sona eren kitabımız sonsuza dek varlığını sürdürsün. Hamd, ezeli ve ebedi olan Allah’a, salat ve selam, Muhammed’e ve onun soyuna olsun.” (Türk Dil Kurumu)

Dîvanu Lugâti’t-Türk için “Ansiklopedik Sözlük” diyebiliriz. Türkçeden Arapçaya sözlük olarak yazılmıştır. Sekiz bin Türkçe sözcüğün Arapçası yazılmıştır. Her ne kadar Hakaniye lehçesiyle yazılmış olsa da, Arap alfabesi kullanılmıştır. Lügat dörtlük hece vezniyle telif edilmiştir. Beyitler ise aruz vezni iledir. Kelimelerin iyice anlaşılması için atasözleri (sav) deyimler (koşuk, sagu, destan) şiirlerden oluşan misallere yer vermiştir. Eser, bir çeşit antoloji özelliğine de sahiptir. Eserde bulunan harita, Türk dünyası için yayınlanan ilk haritadır.

Gramerin yanında Oğuz Türklerinin damgaları ve toplulukları da ayrıntılı bir şekilde yazılmıştır.

ATABETÜ’L-HAKÂYIK
Bu eseri Edip Ahmet Yükneki tarafından on birinci yüzyılda yazılmıştır. Kitabın ismi (hakikatlerin eşiği) anlamındadır. Didaktik bir eserdir. Yazarı âmâdır. Türkistan’da Taşkent civarında Yüknek şehrinde yazılmış olabileceği düşünülmektedir. İslami ahlakını topluma yerleştirmek için yazılmıştır. Bunu destekleyen ayet ve hadislere yer verilmiştir.

Düşünceler kolaylıkla anlaşılabilmesi için sade bir dil ile yazılmıştır. Bu yönüyle, nasihatnâme de diyebiliriz. Eserin önemi ise, iki temel kaynak olan hadis ve ayetleri ilk olarak Türk edebiyatında bu büyüklükte kullanılmış olmasıdır. Hakayık, bu yönüyle, tefsir yazılımının önünü açmış önemli bir adımdır. DLT ve KB’ye göre daha fazla Arapça ve Farsça kelimeler de kullanılmıştır. On dört bölüm ve yüz bir dörtlükten oluşmuştur. Aruz vezni ile yazılmıştır. İlk nüshası Uygur harfleriyle yazılmıştır.

Hakayık, dünyaya ilk defa bin dokuz yüz altıda Necip Asım tarafından ilan edilmiştir. İçerik olarak değerinin bilinmesi için içeriğine bakalım.

1. İlmin önemi ve cahilliğin zararı hakkında dörtlükler
2. Dilin korunması için fikirlerden oluşan dörtlükler
3. Cömertliğin yüceliği, cimriliğin zararları hakkında dörtlükler
4. Alçak gönüllülük ve kibirden bahseden dörtlükler
5. Zamanın düzensizliği hakkında dörtlükler bulunmaktadır. Günümüzün kişisel gelişim kitaplarına öncülük etmektedir.

Eserin, yazarın hayal gücü, benzetmeler ve dili kullanma açısından çok başarılı olduğu anlaşılmıştır.

DİVAN-I HİKMET
Divan-ı Hikmet, Hoca Ahmet Yesevi’nin söylediği “hikmet” isimli şiirlerin bir araya getirilmiş Türk tasavvuf edebiyatının ilk eseri olarak bilinmektedir. On ikinci yüzyıla ait manzum bir eserdir. Aruz ve hece vezniyle yazılmıştır. Sade ve yalın bir dil ile kullanılmıştır. Eseri direkt Ahmet Yesevi yazmamıştır. Şaban Durmuş isimli bir derviş, Ahmet Yesevi’nin görüşlerini ve düşüncelerini bu kitapta toplamıştır. Türk milletinin kabul etmiş olduğu İslam dinini daha yakından tanıtan, kültür ve medeniyetinin birikimleri kendi diliyle yazılmış önemli bir eserdir. Bu nedenle, eserin nasıl anlatıldığı değil de, neyi anlattığı daha çok önem kazanmıştır.

Edebiyat açısından da, kendi dönemi için çok başarılı bulunmuştur. Türk şiirinin gelişmesine katkılar sağlamış, sonraki halk ve tasavvufi halk edebiyatları üzerinde izler bırakmıştır. Doğu Türkçe özelliklerinin ağırlıkla bulunduğu bir eserdir. Yesevi’nin oluşturduğu İslam’a bakış açısı ve tasavvufi görüş, Türklere özgün olmuştur. Araplardan bizi farklı kılmıştır.

***
KAYNAKÇA:
1) Karahanlı Eserlerindeki Söz Varlığı Hakkında, Uygur Akademisi, 01.02.2021, Uygur Kimliği, Dili ve Dini, Arş. Gör. Emek ÜŞENMEZ
2) Karahanlı Eserlerindeki Söz Varlığı Hakkında, Cilt: 3, Sayı: 1,247-253 2008, Emek ÜŞENMEZ
3)  Atabetü’l Hakayık’ta Yer Alan Bilgi ve Konuşma Adabı Üzerine Bir Değerlendirme, 2019, sayı: 32, 240-268, Ömer İNCE
4) Akçeşme, Furkan, “Karahanlı Türkçesinin Söz Varlığı, Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale, 2019
5) Türk Yazı Dilinin Tarihi Dönemleri ve Orta Türkçenin Yeri Meselesi, Cilt:2014, Sayı: XVII, Yıl: 2014, Mehmet Turgut BERBERCAN
6) Türk Halklarının Türkçe İlk Yazılı Eserleri Uluslararası Sempozyumu, 02-03 Ekim 2018/Karakol/ KIRGIZİSTAN
7) Demirel, M., “Türk Dilinin Geçirdiği Devreler”, Haliç Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 2020, 3/2: 175-197
8) Mehmet Turgut BERBERCAN, Tarih

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi