DENEME
Giriş Tarihi : 15-10-2022 16:27   Güncelleme : 15-10-2022 16:35

Kader Gemisi

Yazan: Faik Öcal - KADER GEMİSİ

Kader Gemisi

KADER GEMİSİ 

Görünmez kader gemileri hiç eksik olmaz, yaşam sularımda, ölüm tarlalarımda. Gizli bir bağ vardır, kaderin gemileri ile aramda. Ben görünmem sen ölürsün; sen bilmezsin ben ölürüm.
Kader ağlarını örmüştür mevsimsiz ayrılıklarla, isimsiz vuslatlarla. Göklerden ferman üzerine ferman geliyordur, başını kaldırıp da göremezsin. Mezar taşımdaki örümcek ağlarını göremezsin. Bir başka zamanın ardına düşmüşsündür. Sahte kahramanların merhametine kalmışsındır. Seni yoldan çıkaran, benim gam gemimi yürüten sahte kahramanlar. 

Madam Bovary’iyi sen bende öldürdün; kendini görmedin. Anna Karenina’yı kalbimin derinliklerinde yitirdin; oralı olmadın. Sonya’yı gözyaşlarıma sürgün ettin; hiç bilmedin. Jane Eyre’yi gerçekten tanıdın mı? Hiç sanmıyorum. Benden alıp da Emma’ya verdiğin neydi gerçekte? Kimin hakkını kime verdin? Hiç farkında olmadın. Aşklar mezarlığı oldu bütün bir ömrüm. Bilmem kaç bin tane kader gemisi yaktım? Küllerinde hep kendimi aradım. Her seferinde yalnızlığımla karşılaştım. Yalnızlığım, benim kara bahtım. Yalnızlığım, devrik krallığım. Yalnızlığım, gölgesiz yarınım.

Kader gemimde hiçbir zaman başkasına yer yoktu; olması gerekenler çoktan gitmişti, olmaması gerekenler hayatımda bir yerleri işgal etmişti. Bir ölümün iki yarısını dolduramıyordu yaşadıklarım, yaşayamadıklarım. Tek kişilik bir tiyatroya dönüşmüştü hayatım, kendim oynayıp kendim izliyordum. Zaman ve mekân ayrımı yoktu. Zamanın boşluğuna sürüyordum bütün kutsal mekânlarımı; mekânın bağrından çekip çıkarıyordum akrebin gözlerini, yelkovanın parmaklarını. 

Bağışla beni kardeşim rüzgâr! Seninle uçmadım. Senin gibi kalbimin bütün kapılarını sonuna kadar açamadım. Küçük kalbimi duvarlar arasında tuttum, sıktım, boğdum. Ben küçük kalbimin katiliyim.

Bağışla beni kardeşim gök! Başımı dik tutamadım sana. Senin gözlerinin sonsuzluğunda kaybolmadım. Kendimi hep yerde tuttum,  ruhumu aşağılara kustum, içimdeki gök atlarına ihanet ettim. Öldürdüm bana armağan ettiğin yüce gök atlarını. 

Bağışla beni kardeşim deniz! Hayatımın sığ sularından çıkamadım. Kendimi hep basit kıyılarda tuttum ve başkalarının oklarıyla kendimi vurdum. Başkalarının kirli ve karanlık oklarıyla kanımı zehirledim.

Bağışla beni kardeşim ay! Sana güzel şarkılar okumadım. Hep kalabalıkların gürültülerine kapıldım. Oysa sana ay yüzlü şarkılar okumamam için hiçbir engel yoktu. Ben nefsimin esiri, bedenimin kölesi, başkalarının maskotu olmuştum. 

Bağışla beni kardeşim güneş! Seni hep kendime yakın buldum. İşte eski masalların hatırına. Ben karanlıkta kalmayı tercih ettim. Sen çıkarken ben karanlığa kaçıyordum, aynen ışıktan rahatsız olan hamam böcekleri gibi. Sonra gece oldu mu ortaya çıkıyordum, yarasalar misali. 

Bağışla beni kardeşim dağ! Hep sana bakıp özendim. Senin gibi yüce, aşılmaz olmak istedim ama çukurlarda debeleniyordum. Birilerinin kanıyla besleniyordum. Birilerinin el emeğini ve göz nurunu alıp başkalarına satıyordum. Çukur Kral’a çıkmıştı adım.

Bağışla beni kardeşim yıldız! Senin için döktüğüm gözyaşlarının haddi hesabı yoktu; ama hep başkalarının gölgesinde kaldım, başkalarının boyunduruğu altında oldum. Bir türlü kendi hayatımın hikâyesini yazamıyordum, kendi hayat hikâyemin yıldızı olamıyordum. Hep sönüktüm, bitiktim, hiçliktim.

Bağışla beni kardeşim bulut! Senin bağrında tuttuğun yağmur yüklü mevsimlerin, umut dolu yarınların oldu. Benim bağrımda ise sadece uçsuz bucaksız çöller, susuzluktan geçmişi geleceğini yutmuş kuyular, puslu mu puslu sabahlar oldu. Siyah iğne uçlarıyla kalbimin Mushaflarını delik deşik ettim. Soysuz zamanlarım çok oldu. Soysuz zamanlarım kalbimin rahlesini kırdılar, paramparça ettiler. 

Bağışla beni kardeşim toprak! Senden gelip sana döneceğimi bile bile emanet bedenimi kirlettim. Ruhumun atlasında el değmedik yer kalmadı. Ruhumun atlasında at koşturmayan bedevi kalmadı. Şimdi kader gemisi son defa kalkıyor kirli bedenimin delik deşik olmuş limanından. 

Mezar kuşları kimin son şarkısını okuyorlar. Tanıyorum mezar kuşlarının seslerini. Rüyamdaki at ölülerinin çıkardığı seslerden biliyorum. Korkuyorum bedenim toprağında son defa dönecek olan kader gemisi için temiz ve özgür bir kıyı bulamamaktan. Çok korkuyorum. Ömrümü ve kendimi mezar kuşlarına tutuyorum, ayaklarımın altında rüyamdan arda kalan at ölüleri. Her şey son kez, son bir defa temiz ve özgür bir kıyı için.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi