GİDENLER
Ey hayatımıza destursuz girip fütursuzca keyfi isteyince giden sevimsizler,
Bugün kalemi, değmeyeceğini bile bile sizler için elime alıyorum. Sizler için yazmak istiyorum. Belki hepinizde olmasa da bir kaçınızda yürek vardır da, geride bıraktıklarınızın ne halde olduğunu düşünebilecek zamanınız olur, ne dersiniz?
Gerçi sizlerde kalp denen organın sadece kan pompalamak için yorulduğu bir gerçek olsa da, belki beyin denen şeyin ardınızda kalanların acılarını, zaten ortak olmayacaksınız ama, anlamanıza yarayacağını umuyorum.
Hani sizler başta çok sevdiğini söyleyip insanların kimyası ile oynuyorsunuz ya, hahh işte! Onun vebali bile Allah katında çok yüce.
Deniyor ki; "Kulum, kul hakkı ile gelme." Söylesenize, sizin o kırdığınız kalp annenizin porselen takımı mı?(onu bile kırsan tonla azar işitirsin) Kaldı ki o incittiğiniz, kırdığınız, lime lime ettiğiniz kalbin hakkını Rabbin sormaz mı?
Hani o şarkılar armağan ettiğiniz gözler var ya bakmaya doyamadığınız, şiirler yazdığınız. Onlar sizler gidince bakmaya bile korkacağın kadar şişmiş oluyor. Gecenin kör karanlığında, ışıklar söndüğünde gece onlar için yeni başlıyor. Yorganına sarılmış elleri kenetli, dişlerini sıka sıka gözyaşı ile sırılsıklam oluyor .Hani bakmaya doyamıyordunuz ya, sizler gidince onlar kan ağlıyor.
Tek sorun ne biliyor musunuz? insana en çok koyan; o adına taş denilen, kan pompalayan yüreğiniz bunları duymuyor bile. İşinize bakmanız insanı daha da mutsuz ediyor .
Hani hayaller kurardınız ya deniz kenarında.
Gökyüzünde, bulutlarda bile şekiller arardınız ya hani. Şarkılar gönderip sözlerini beraber mırıldanırken usulca saçlarına dokunuyordunuz, dizinde uyuyordunuz ya hani. Yarışıyordunuz onun sesi ile uyanmak için.
Hani yarışıyordunuz ya ilk günaydin mesajı için...
Tüm zamanınızda o olsun istiyordunuz ya,
işte siz o yalanları başkası için yapmaya çalışırken, başkaları için göze girmeye çalışırken, o geceler boyu tek bir kelimenize tutunup tüm anılara sığınarak, tüm yokluğunuza sarılarak sabahı ediyor, biliyor musunuz?
Hani zamanınız azalmaya başlıyor ya, bir zaman sonra işte orada sevginizin de azaldığını ima ediyorsunuz.Tüm dünyayı kurtaracak zamanınız varken iki dakikanın hesabını yapıyorsunuz ya, işte orda bir dönüşüm başlıyor. Siz başınızdan atmaya çalışıyorken yedeklerine zaman ayırmak için.
O ise sevgisini kurtarmaya çalıştıkça yerin en dibine batıp haksız olabiliyor ya, nasıl başarabiliyorsunuz bunu bilmiyorum.
Sonra ne mi oluyor? Seven iki yürek, biri diğeri için çırpınırken siz gidenler var ya o boşluğu çoktan başkası ile doldurmuş olup acınacak hale düşüyorsunuz. Ve o gittiğiniz yeri de nasıl mutlu edebilirsiniz ki onca ah varken ardınızda.
Bunu hep yapıyorsunuz. Peki ne mi oluyor?
Huzursuzluğunuzu; bir başka, bir başka derken alışmış kudurmuştan beterdir misali başka yüreklerde incitiyorsunuz.
Yorgunum diyorsunuz, bencilce kırdıklarınızı unutarak. Kırdıklarınızı umursamadan yolunuza bakıyorsunuz .
Sonra ne oluyor biliyor musunuz? Geride kalanların elleri, sığınacağı liman olan rabbine yöneliyor. O seven yüreklerde bin bir ah duyuyorsunuz. Başınıza gelen her belada bin ahh aldığınızı bilmeden pişkin pişkin gülüp yaşıyorsunuz.
Zaman diyoruz geride kalan, içinde bırakıp giden.
Bilmiyorsunuz ki zaman da ne çok bıktı hepimizden!
Sonra o seven iki yürek o yemyeşil bahçesindeki pembe dalları kurutup giderken bencilce yeniden yeşilleniyorsunuz ya o bıraktığınız kırık olan asla düzelmiyor, biliyor musunuz? Hep yamalı, hep yaralı... Şarkılar da seni hatırlıyor,
sevdiğin yemek de, renk de...
Her şeyde mutlaka gidenler akla gelince boşlugunuz o yürekte darağacında sallanıyor, debelendikce bir damla daha kan kaybediyoruz.
Uzaklara bakan insanlar görürseniz bilin ki herkesin bir gideni var sizler gibi zalim.
Zamanla unutursunuz diyorsunuz ya, benden söylemesi; unutulmuyor.
Gidenler olarak siz mutlu olsanız da geride kalanlar her bir damla gözyaşıyla sizlerin mezarını suluyor.
Tüm yürekte ölmüşlerin ruhuna iki damla gözyaşıyla veda ediyorum
Hepinizin canı cehenneme...