ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 21-12-2023 14:38

Eskimiş Herif / Mehmet Engin Ayatar

Yazan: Mehmet Engin Ayatar -ESKİMİŞ HERİF

Eskimiş Herif / Mehmet Engin Ayatar

ESKİMİŞ HERİF

Rüya gibi uçan yıllar, biraz durun, durun biraz
Kaybolan günlerim için, hesap sorun, sorun biraz...

Güzel bir kumral uğruna, küstüm esmer, beyazlara...
Bu akılsız garip başa, şimdi vurun, vurun biraz.

Bu şarkıyı ilk kez ne zaman dinledim, bilmiyorum. Şimdi, işten eve doğru yol alırken arabamın radyosu bu şarkıyı çalıyor. Sizi şaşırtmayacağım; ben de yaşıma uygun olarak radyo kanallarından birkaçını Klasik Türk Müziği yayın yapan istasyonlara ayarladım. Niyetim, trafik çilesine boğulan şu dakikaları günlük rutinden bir nebze olsun ayırabilmek.

56 yaşımı doldurduğum doğum günüm bile rutinlerin ağırlığından kurtulamıyor. Evde beni bekleyen sürpriz bir kutlama var biliyorum ama olacakların da farkındayım. Her akşam tekrarlanan iki duble teselli rakısının mezelerine bir de pasta eklenecek o kadar. Eşim, mutsuzluğun ifadesiz gözleriyle gülümseyecek ve; “İyi ki varsın.” diyecek sönen mumların zayıf dumanları kadar isteksiz. Kızım, bitmeyen neşesine saklayacak mutsuz evliliğini ve hayırsız damadımızın -şehir dışı seyahatlerinden birinde olduğundan bahisle- doğum gününe katılamadığını, söyleyecek ben udu elime alırken. Oğlum, hadi bir sigara içelim diyerek hiçbir derdimize ortak olmadığını anlatacak. Sonra her biri kendi köşesine çekilecek, ben bu şarkıyı -hayatımdaki her şey gibi- yarım yamalak icra ederken.

Bu hayatı kurmak için ne çok emek sarf etmişiz meğer. Mutsuzluğun inşası zaman alıyormuş. Ev, araba, en azından yarını düşünmeyecek kadar para, mobilyalar, beyaz eşyalar, küçük ve gereksiz ev aletleri, telefonlarımız, bilgisayarlarımız ve şu an sayamadığım birçok şey; sahip olduklarımız konfor alanımızı oluşturuyor. Aslında “alan” kelimesi tam olarak bu durumu açıklamıyor. Belki de “ortam” demek daha doğru.

Gördüğümüz, dokunduğumuz, kokladığımız, hissettiğimiz her şey bu üç boyutlu ürünler evrenine ait. Adımımızı attığımız yüzeyler bile bir zamanlar üretilmiş bir şeye dair; asfalt, beton, parke, seramik…Seçtiğimizi sandığımız bütün bu ürünler aslında bizi hiç durmadan şekillendiriyor ve bizleri kendi dünyalarına ait bir şey haline getiriyor.

Şimdi siz, elli altı yaşına gelmiş bu herifin kendini eğlemek için sayıkladığını düşünüyor olabilirsiniz. Belki de haklısınız. Yorgunum, öyle yorgunum ki artık umut etmeye bile mecalim yok. Hayaller mi? Kimi geceler kâbusların temasını oluşturmak haricinde uğradıkları yok. Rüya gibi uçan yıllar, istesem de durmayacağınızı biliyorum. Hatta daha da hızlanacaksınız, dörtnala ölüme doğru. Doğum günümde ölümü düşünmek artık garip değil biliyorum.

Ben yaşlanırken her şeyi tüketen zamanın ritmini sürekli artırması ne sinir bozucu. O bir cellat değil, zalim bir işkenceci; gençliği, aşkı, umutları bir bir alırken artık her ısırığı daha büyük parçalar koparıyor. Kaçmak, kurtulmak mümkün değil.

Belki anlatamadım içimdekileri. Ürünlerin yarattığı kupkuru, yavan, bayat ve kendini sürekli tekrarlayan bir felsefenin şekillendirdiği bu evrenin içinde eskimiş bir herife dönüşmek sinirlerimi bozuyor. Artık konuşacak kimsenin ve konunun bulunmadığı bu tatsız günlerde şarkılarla söyleşmekten başka bir şansım yok.

Rüya gibi geçen yıllar bilin ki gittim, gördüm ve yenildim.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi