SÖYLEŞİ
Giriş Tarihi : 23-04-2023 11:59

Eski Bayramlar

Yazan: Sedat İlhan -ESKİ BAYRAMLAR

Eski Bayramlar

ESKİ BAYRAMLAR 

"Nerede" diye arar dururuz hepimiz, bazen. Oysa kısa bir süre önce, eskilerde kalan bir günde, bir çığırtkan eskici geçiyordu sokaktan. Veriverdik eski bayramlarımızı bir düzine mandala, bir plastik leğene, bir an bile düşünmeden… Umar mıydık bir daha ihtiyaç duyacağımızı, umsak verir miydik?

Ben "Hayır“ diyemiyorum, kendi adıma tabii ki. Çünkü yeninin al benisi sürekli gözümü kamaştırıyor.

Yeniye kötü diyorum sanılmasın. Kimse kötü diyemez, dememeli. Yeni bir ev, araba, eşyalar, elbiseler, iş, çocuklar, tatil… Eskilerin hatalarından alınan dersler ile hayat daha kolay olabilir. Veya ruhumuz da aynı zamanda yenileniyordur, her bir yenilikle, ufacık bir şey bile olsa. Bende böyle. Yeni bir çorap aldığımda duyduğum huzuru anlatamam mesela. Eve gelir paketi açarım, koklarım, giyerim denemek için, hissetmek yeniyi.

Ama bazı şeyler hiç eskimiyor, eskimemeli, her an gönlümüzde yeri olmalı. Onlar garip kaldığında yürekler acır çünkü, bir şeyler ters gider. Veya bazı şeylerin eskisi daha makbüldür. Çok fonksiyonu olmayabilir ama sağlamdır. Güven verir insana, sanki anne kucağı, sarar, içimizi ısıtır, iliklerimize kadar hem de…

Veya eskinin kıymetini bilemeyen yeniden zevk alamaz.

Ahh! O eski bayramlar… Gerçekten yürekten söylüyorsak bunu, bir an durup düşünmeli, nedir değişen? Gerçekten çözümlerde yaşamak istiyorsak, çözümün bir parçası olmak için, kendimiz adına, durgunluğun, çaresizliğin, problemlerin karanlığından kurtulmak üzere…

Oysa herşey çok daha güzel olacaktı. Masumane bir adım, arzu, hak belki de, özgürlük adına, özgünlük… Nerede yanlış yaptık biz, diye sormaya gerek bile yok. Bir akımdı, sürüklendik, güle oynaya, eğlenerek. Karşı durma şansımız yoktu zaten.

Ailem gözümün önünden geçiyor, eskiler yani. 8 yaşından itibaren çalışarak harçlığımı çıkarmanın, 17 yaşından itibaren aileden uzak olmamın verdiği bir isyan, özgüven midir bilmem. Çok şey söyleyebilirim ama anlamsız. Çünkü herkes haklı. Kendi sorumluluğumuzu almalı. İyi bildiklerimizi gerçekleştirmeye odaklanmalı.

Sekiz kardeşin altıncısıyım. Tüm kardeşler meslek sahibi oldular, zorluklarla, yapabildiklerince. En küçüğümüz kısa yoldan maaş alabilmek için memur oldu mesela. İmkan verilse farklı buluşlara imza atabilecek kadar zeki ve meraklı…

Annem aile bütçesine katkıda bulunabilmek üzere bir şeyler alır satardı. Şimdi düşünüyorum da, ne kazanıyordu, o kazanca o zahmet çekilir miydi, cevapsız…

Babam eve geldiğinde bizi yatarken görse ayağı ile iteklerdi. Saygı gerekli tabii ki… Bir gün annem çağırmam için gönderdiğinde onu kahvede buldum. Ve söyledim. Yüzüme bir tokat yedim. Babamdan yediğim iki tokattan birisi idi bu. Şaşırdım, afalladım. Başkalarının yanında eşi tarafından çağrıldığının söylenmesi erkekliğini incitmiş. Ben ise belki 6-7 yaşlarımda idim.

Hakkaniyetli olmak gerekirse, beni de benim çocuklarıma sormalı.

Aslında benim, nerede o eski bayramlar, diyebileceğim günlerim olmadı demek ki. Bir bisikletim olmadı mesela. Bayramlarda alınan ve yatak uclarına konulan ayakkabılarla zor edilen sabahlar yaşamadım.

Geçmişimle, yaptıklarımla, yaşadıklarımla barışık olduğumu düşünüyorum. Herne ise yaşanan, öğrenilen, tecrübe edinilen, hepsini kullanıyorum diyebilirim. Hepsi yaşanmalı imiş, bugünler için ve daha yaşanacak olanlar…

Herşeye rağmen bayramlar güzeldi. Bir araya gelinir, yenilir içilir, hatır sorulur, hatırlanırdı aile fertleri, amcalar, dayılar, teyzeler… Ama yavaş yavaş kayboldu gitti, ne yazık ki. Annemin vefatı tuzu, biberi oluverdi nedenlerimizin.

Bir yanım eskileri arıyor, bir yanım sokağa çıkıp herkes ile sarmaş dolaş bayramlaş, diyor. Ceplerimi doldursam bonbon şekeri ile, en ucuzundan, yarım elma, gönül alma. Engel olan ne ola ki, beklemek yerine...

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi