SÖYLEŞİ
Giriş Tarihi : 02-05-2023 12:33

Emretmek / Mehmet Şahan

Yazan: Mehmet Şahan -EMRETMEK

Emretmek / Mehmet Şahan

EMRETMEK

Toplum olarak doğru bilinen ama çoğunlukla yanlış olan, özellikle de eğitimimiz söz konusu olduğunda kesinlikle yanlış yaptığımız davranışlarımız vardır.

Karşımızdaki insanın kimliğini, kişiliğini, hassasiyetlerini; kısacası insani özelliklerini, kişisel değerlerini dikkate almadan hareket ediyoruz. Bu şekilde daha işin başında iken yanlışı yapmış oluyoruz.

Bizler, anne-baba ve diğer büyükler olarak eğitim sürecinde en büyük hatayı karşımızdakinin anlayacağı dille değil, kendi anladığımız dille hareket etmemizdir. Bu durum özellikle karşımızdaki kişinin de bizim gibi değerli bir birey olduğu dikkate alınmamasından kaynaklanıyor. Yine bir başka önemli yanlış da eğitmek istediğimiz kişinin kişilik özellikleri, özellikle henüz gelişme ve eğitim aşamasında olan bir çocuk olduğu gözden kaçırılıyor. Bu yaklaşım şekli yapılan yanlışın çok daha vahim olmasına yol açabiliyor.

Ayrıca bizler, kendimiz için uygun görmediklerimizi karşımızdakilere uygun gördüğümüz ya da kendimiz için uygun olanın karşımızdakine uygun olmadığını düşündüğümüz an yanlış başlıyor demektir.

İşte bu açıklamalar ışığında yola çıkarsak özellikle eğitimde yaptığımız yanlışların en başında “emretmek” konusu gelmektedir.
“Emir, demiri keser” mantığı ile büyük bir yanlışa imza attığımızın farkında bile olamıyoruz maalesef.

Bu mantık ile kendi nefsimizin hoşuna gidecek sonuç almış olabiliriz. Ancak,  emrettiğimiz kişinin ruhunda oluşan hasarın ne kadar büyük olduğunun farkında bile olamıyoruz.

Hangi yaşta olursa olsun hiçbir birey başkasından emir almaktan, başkası tarafından yönetilmekten hoşlanmaz.

Yapmasını istediğimiz şeyler için içinde emir kipi olmayan cümleler kurulmalı, beraber yapıyormuş hissi verilmeli, emir veriyormuş algısı hissettirmeden istekte bulunulmalıdır.

Yapmasını istediğimiz iş ve davranışlarda yardıma ihtiyacı olduğunda her zaman yanında olabileceğimiz de belirtilmelidir. Bu sırada mümkün mertebe hem vücut diliyle hem de ses tonuyla onu sevdiğimiz hissettirilmeye çalışılmalıdır. Hiçbir cümle kurmadan hafifçe başını okşamamız bile onu sevdiğimizi anlamasına yetecektir.

İçinde sevgi olmayan hiç bir aş ya da iş ne tat verir ne de zevk verir. Sevgi, saygı ortamında yapılmayan işler isteyerek yapılmaz. Bir başkasının sıradan bir isteği olarak görülür; zoraki, istemeye istemeye yapılmaya çalışılır.

Severek ve isteyerek yapılmayan işlerde başarılı olmak oldukça zordur.
“Zorla güzellik olmaz.” “Zorla mazıya giden ne mazı toplar.” atasözlerinde olduğu gibi başarısızlık kaçınılmaz olur. Bu durum çocukta mutsuzluk, huzursuzluk, bıkkınlık gibi ruhsal sorunlara yol açar.

Dolayısı ile özümüzle, sözümüzle, yüzdeki mimiklerimizle, ona bakarken gözümüzle hoşgörümüzü, sevgimizi hatta ona olan saygımızı hissettirmek zorundayız.

Çocuğumuzun gelişiminin sağlıklı, eğitiminin başarılı olması yukarıdaki anlatılanlar çerçevesinde tamamen anne-baba ve eğitimcilerimizin yaklaşımlarına bağlıdır.

Anne-baba ve eğitimcilerimiz yoğuracakları hamurun ununa sevgi, suyuna saygı, mayasına da hoşgörü katarak yoğururlarsa o hamurdan istedikleri şekilde her türlü modeli çıkarabilirler.

İşte o vakit ortaya eser değil şaheser çıkar.
Anahtar kelimemiz “LÜTFEN” olsun, lütfen…


 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi