SÖYLEŞİ
Giriş Tarihi : 01-07-2023 22:32

Dokunmak Gerek / Nevin Aktekin Gülfırat

Yazan: Nevin Aktekin Gülfırat -DOKUNMAK GEREK 

Dokunmak Gerek / Nevin Aktekin Gülfırat

DOKUNMAK GEREK

“Dokunmak!”
Belki de, “hayatın bize verdiği en güzel duygu!” Düşünün ki bir bebeğin ana rahminde, daha iki aylık iken öğrendiği ilk duygudur “dokunmak!”
Ne kadar ilginçtir ki bir kuş tüyünü anne karnının üzerinde gezdirseniz bile o “minnak fasulye” içerden buna tepki veriyor... İşte “dokunmak” böyle bir “özel duygu”, kıymetini bilene!

Küçükken, ne kadar “dokunurduk” her şeye! Çünkü parmak uçlarımızdan keşfederdik hayatı; çiçeklere hayvanlara, eşyalara, nesnelere, sevdiklerimize dokunarak...

Ne yazık ki unutmaya başlıyor insan yaş aldıkça bu dokunmaları... Şimdilerde ise dokunmalar sadece “haz odaklı” oldu. Oysa etrafta bin bir türlü çiçekler, ağaçlar, canlılar ve nesneler varken hangisine dokunuyor, hissediyor ve dokunurken mutluluk duyuyoruz, bir düşünmek lazım!

Tabi, “dokunmak” sadece bir “tensel eylem” değil! “Manevi” olarak da dokunmalı insan; birilerinin hayatına, ihtiyaçlarına ya da yaralarına… “Bana ne!” ya da “Ben tek başıma ne yapabilirim ki?” demeden.

“Dünya iyi insanların cehennemidir!” anlayışına karşı çıkarak “gönülden gelen bir tutkuyla dokunmak” lazım hayatlara da yüreklere de!
Yıllar önce “okulunu bırakma” kararı alan bir genç kız vardı. Annesi ne yaptıysa ne ettiyse de onu bir türlü ikna edememişti okuluna döndürmeye…

Annesinden izin alıp küçük bir konuşma yapmıştım. İçeriğinin çoğunu unuttum. Ancak aklımda kalanlar şunlardı:

“Sevdiğin hiçbir şey yok mu?” diye sorduğumda; “Çocuklar!” demişti... “Bazen, onlara bir şeyler öğretmeyi seviyorum.”
“Bak ne güzel! Öyleyse neden anaokulu öğretmeni olmuyorsun? Yoksa konfeksiyon atölyesinde çalışarak annenin kaderini mi yaşayacaksın? Eğer istersen başarabilirsin, sana inanıyorum!” demiştim. Biraz daha konuştuktan sonra, o da; "Haklısın, söz veriyorum başaracağım abla!" diye cevap vermişti.

Bu konuşmanın üzerinden uzun yıllar geçtikten sonra bir gün dükkândan içeriye yanında iki çocukla birlikte bir hanım girdi. Müşteri zannedip yanına gittim. Hafiften tebessüm ederek: “Abla! Hatırladın mı beni?”dedi. Kendisini tanıtınca biraz zor olsa da hatırlamıştım. Neredeyse 15 yıla yakın bir zaman geçmişti aradan.

“Ne kadar da büyümüş, değişmişsin!” dedim. Sarıldık... “Bunlar benim çocuklarım!” diyerek yanındaki çocuklara elimi öptürdü. Ben de onlara sarılıp öptüm. 

Çocuklarına dönerek: “Burası benim çocukluğumun dükkânı!” Bu teyzeniz de benim “manevi ablam” dedi...

Konuşmaya devam ederek: “Sözümü tuttum abla! Okudum anaokulu öğretmeni oldum. Hatta bu günlerde bir anaokulu açmak için yer bakıyorum buralarda.” diye ekledi.

Ben bu haberden ne kadar mutlu olduğumu kendisine söylerken, gözlerinin içi parlayarak:

“Abla, iyi ki karşıma çıktın, iyi ki seninle o konuşmayı yaptık! Senin için belki de “öylesine bir nasihatti” ama benim “geleceğim” oldu! Yoksa annemin kaderini yaşayacaktım, kendi kaderimi bilemeden! Teşekkür ederim her şey için!" dedi. İkimiz de duygusallaştık hatta çocukların şaşkın bakışlarının altında biraz ağladık da...

Birlikte bir süre daha çaylar ve meşrubatlar eşliğinde sohbet ettikten sonra karşılıklı “tekrar görüşme temennisi” ile vedalaştık. Onlar sokağın köşesinden dönüp gözden kayboluncaya kadar dükkânın kapısına yaslanıp arkalarından baktım. Gözlerim “mutluluktan” ve “onunla gurur duymaktan” dolu dolu idi. Teşekkür ettim Rabb’ime bu güzel olaya vesile olabildim diye...
Velhasıl, “kıssadan hissemiz” odur ki: Sizin için “küçük” lakin birileri için “büyük” bir “dokunuştur” bazen “gönülden” verdikleriniz ve söyledikleriniz! Ve bir gün, misliyle avuçlarınıza hediye olarak konar, “manevi huzuru” ve “mutluluğu” içinde barındırarak!

Dokunun siz de! İster “maddi” ister “manevi” olsun, her ikisi de mutluluk verecektir “sevgi dolu çocuk kalbinize!” Gönlünüzdeki ışığınızı yakın sevgiyle etrafınıza! Bazen bir “kibrit çöpü” bile “karanlığı aydınlatmaya” yeter!

Bazen bana soruyorlar; "Nedir senin bu mutluluk sırrın?" diye, işte benim sırrım; bu “dokunuşlarım.”

Sanırım bu küçük dükkânda isimlerini unuttuğum lakin biraz sohbet ile hatırlayabileceğim bir çok insanın hayatına dokundum! Elimden geldiğince, yine dokunmaya devam edeceğim!..

Ve şimdi bu satırlar ile yazımı okuyanlara da “dokunmayı” umut ediyorum…
Vesselam…
Her daim “sevgi” ve “küçük sevgi dokunuşları” ile kalın…

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi