ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 25-12-2023 16:16

Çınlama / Ahmet Keskin

Yazan: Ahmet Keskin -ÇINLAMA

Çınlama / Ahmet Keskin

ÇINLAMA

At arabası toprak yolda ilerliyordu. Siyah bir at, ağır adımlar ile arkasındaki yükü çekerken hamudunun terli yerleri ışıl ışıldı. İri gözleri, savrulan yelesi, yaşlı sahibi ile bir bütündü.

Hava güneşli çevre ağaçlık, yol boyunca akan bir dere, havada kanat çırpan onlarca karga…

Elindeki kırbaç incitmekten korkarca havada şakladı.

- Akşam olmadan orada olmalıyız.Yükümüzü indirip, yolcularımızı alıp gece evimizde olmalıyız.

At biraz canlandı, bir süre sonra rutine aldı. O hafifçe güldü.

- Yaşlanıyoruz.

Neredeyse on yıldır birlikte idiler. Yazın sıcağı, kışın soğuğu demeden sabahtan geceye çalışıp durdular. O sahibini, sahibi onu hoşnut tuttu. Yol kenarında ince uzun, pazenleri çiçeğe kesen, başında eşarbı, elinde sepetiyle bayanı görünce ata durması için dizginleri çekti. Anlam veremeyen at, ileri doğru giden yola uzun uzun bakarken zınk diye durdu.

- Yolculuk nereye kızımız?
- Kasabaya.
- Yürümek mi istersiniz,yoksa binmek mi?
- Arabanız baya yüklü. Beni de alabilecek misiniz?
- Memnun oluruz. Değil mi Yağmur?

At başını sesin sahibine çevirip, kişnedi.

- Bakınız onayladı.Sizde yorulmamış olursunuz.

Kadın önce sepeti uzattı.

- İçinde yumurtalar var. Kırılmasın.

Adam sepeti alıp uygun bir yere koydu.

- Yeterince samanı var, kırılmazlar.

Elini uzattı, binmesine yardımcı oldu.

- Yol boyunca laflarız.

- Laflarız.

Araba hareket ettiğinde, demir tekerlerin sesli gıcırtıları ortalığa yayıldı.

- Tekerler sanki türkü söylüyor.

- Yolcunun türküsü. Tekerlerin tekrar yağlanması gerek. Yarın yağlarım. Gıcırtısı geçer.

Dere bir yandan aşağılara doğru akarken kurbağaların vıraklaması teker seslerine katıldı.

- Hangi köydensiniz?
- Yukarı yakadanım.
- Yumurtalar.
- Kasabada satıp un ve şeker alacağım. Oğlum için hayır yapacağım.
- Oğlunuz mu?
- Evet oğlum. Sapasağlam askere gönderdim, tabutu ile geri verdiler…

Tekerlerin gıcırtısı, kurbağaların sesi kesildi. Ortalık bu gibi oldu. Her iki beden, suskunluk içinde uzun bir yol aldı. Kasaba evlerine yol alan toprak yol, geniş bir meydanda son buldu.

Arabacı yumurtaların satılmasında yardımcı oldu.

- Beklerseniz bizimle dönebilirsiniz.
- Sağol, köylülerim burada. Onlarla dönerim. Yolunuz düşerse köyde; “Zehra Ana” diye sorduğunuzda buldururlar.
- Yolum düşerse uğrarım. Oğlunuzun mezarında bir fatiha okur, dualarım.

***

Gün yükselmiş, ruhlar acıyordu.
Kulaklarda; "Sapasağlam gönderdim, bir tabutla geri verdiler" çınlıyordu.

Çınlamalar, ne zaman bitecek bilinmez!

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi