ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 21-01-2024 00:23   Güncelleme : 21-01-2024 00:27

Cezve / Ahmet Keskin

Yazan: Ahmet Keskin -CEZVE

Cezve / Ahmet Keskin

CEZVE

Açık kapıdan içeriye girdiğinde, kimseyi göremedi. Dipte açık bir kapı ve hareketleri seçilemeyen birisi vardı. "Hayırlı işler" seslenişi ile raflar arasından ilerledi.

Raflarda tencereler, çaydanlıklar, kısacası çeşit çeşit mutfak gereçleri vardı. Açık kapıyı perdeleyen çelik bir masa, üzerinde yazılı - yazısız kağıtlar, masaüstü bir takvim, gelişi güzel bırakılmış bir kaç tükenmez kalem vardı.

Açık kapıdan kolları, paçaları sıvanmış ellili yaşlarda bir adam, lavaboda abdest almakla meşguldü. Masa önüne geldiğinde durup bekledi. Abdest alan şahıs başıyla selamlayıp, oturmasını işaretledi. O oturmadı, öylece dikeldi. Sağ raflardaki parlatılmış çelik çaydanlıkları, tutacak yerleri yenilenmiş tencereleri, tavaları, cezveleri şöylesine inceledi. Her birinin üzerine yapıştırılmış, sahiplerini tanıtan etiketler vardı. Göz taramalarında kendine ait olanı göremedi. Tekrar tekrar gözden geçirdi. Yoktu. "Daha yapılmamış olabilir" düşüncesiyle debelenirken o, kollarının sıvalı gömleğini  düzelterek geldi:
- Hoş geldiniz. Kusura kalmayın beklettim sizi.
- Önemli değil, meşguldünüz. Dün bir cezve bırakmıştım. Sapı yapılacaktı. Bugün için alabileceğimi söylemişlerdi..
- Bakalım..
İle rafları kolaçan etmeye yöneldi. Birlikte göz gezdirdiler. İsim sordu. Bir iki cezve ve benzerlerini yokladı. Bulamadı.

- Bir de içeri bakayım, diyerek geldiği kapıdan içeri girdi. Birkaç dakika sonra tekrar geldi. Raflardakileri tekrar gözden geçirdi. Bir iki tencerenin kapağını kaldırıp içlerine baktı.
- Lütfen oturun, ayakta kaımayın. Ben bir daha içeri kontrol edeyim, diyerek gözden kayboldu. İçerden konu ile ilgili konuşmalar kulaklarına kadar geliyordu:
- İşte buradaymış..
Kapıya geldiğinde küçük tüp üzerindeki çaydanlıktan çay döktü.
- Kaç şeker istersiniz? sorusuna:
- Zahmet etmeseydiniz, karşılığı geldi.
- Çayımız hazırdı..
- Şeker almayayım..
Tabağı ile uzattı.
- Buyrun. Cezveniz unutulmuş. Arkadaş yapıyor. Birkaç dakikalık zamanınızı alacağız..

O, masa gerisindeki plastik tabureye yerleşti.
- Uzun bir zamandır şeker kullanmıyorum.
- Belli yaşlarda üç beyaza dikkat etmek gerek..
- Eski şekerlerde yok artık..
- Bizim Burdur şekerimiz hâlâ var. Çoğu şeker şimdilerde şeker kamışından üretiliyor. Şeker pancarından yapılan en iyisi. Çuvalıyla alıp koyacaksın, kullanacaksın..

Laf lafı kovaladıkça eski günlerden dem vuruldu.
- Nerelisiniz?
- Denizli'nin yerlisiyim.
- Ben Gölhisar'ın köylerindenim. Bizim köy Burdur, Denizli, Muğla ve Çameli arasında kalır. Ve Çameli'ye daha yakındır. Şekerden söz açılmışken eski göreneklerden söz edeyim. Bizim köyümüz hayvancıdır, hayvan yetiştirilir. Biz çocuk iken hayvan güderdik.

Köylülerimiz de pazar için yakın olan Çameli pazarına giderlerdi. Bizim içine yiyeceklerimizi koyduğumuz mendillerimiz vardı. Köylüler sabah kuşluk vakti pazar için yola çıkar, işini gördükten sonra bu genelde öğle sonları, ikindi vaktini bulur, geri dönerlerdi. Biz çobanlar öğle yemeğinde boşalttığımız mendilleri dönüş yolu üstüne düzgünce serer beklerdik. Beklerdik demem işin ayrıntısı. Mendilin sahibinin kim olduğu belli olmasın idi amaç.

Pazardan dönen her köylü, mendilimizin önünden geçerken cebinden, heybesinden çıkardığı şeker parçalarını üstüne bırakır yoluna devam ederdi. Bu genelde kaba şeker, karamela şeklinde olurdu.

Şimdilerde böyle bir alışkanlık, görgü kalmadı. Bırakılan o şekerler bayramımız olurdu. Çalı arkasında saklanan bizler onlar gidince koşar, alır, iştahla yerdik. Bazen şekerin yerine bir elma veya portakalda konurdu. Güzel günlerdi..

Çayları bittiğinde açık kapıdan bir el uzandı. O cezveyi alıp katmak için torba arandı. Torbaya koyup uzattı.
- Sizi beklettik, kusura kalmayın. Hakkınızı helal edin. Parasını ödemişsiniz. İyi günlerde kullanın..
Müşteri:
- Teşekkür ederim. Bu sayede bir çayınız, tatlı sözleriniz nasip oldu. Size kolaylıklar dilerim, ile ayrılırken bir bayan müşteri içeri geldi. Satıcı ona yönelirken o, dışarı yönlendi. Her ikisinin kafasında "dünler" döndü durdu. Vakit akşama doğru ilerliyordu..

Editör: Ümmügülsüm Hasyıldırım 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi