ANI
Giriş Tarihi : 22-08-2022 20:38

Bitez

Yazan: Hakkı Yıldıran - BİTEZ

Bitez

BİTEZ

Bodrum’un denize uzun uzadıya kıyısı olan sahil semti bitezdeki bir otele yerleşmiştik dört günlüğüne. 

İlk gün akşam yemeğinden sonra sahil şeridini ilk defa dolaşıyorduk. Sahilin karşı tarafındaki en çok iki katlı bitez evlerinin ışıkları, deniz yüzeyinde sanki beni takip ediyordu.

Bir yanım deniz, diğer yanım çay bahçeleri ve hediyelik eşya satan incik boncuk dükkanları. İkisinin arasındaki kalabalık insanlardan zar zor ilerliyorduk. 

Çay bahçelerinden canlı cansız müzik sesleri ve müziğin ahengine kendini kaptırmış insanlar…Yıkıyorlar oynamaktan, ortalığı.

Yatsı olmuştu.

Sahilde sanki bitez evleri gibi küçücük bir camiden yükseliyordu davet. Davete icabet etmek lazımdı… Caminin bahçesindeki çeşmeden abdest alıyordum. Ezan bitti bitecek. Yan kafede müziğin sesini kısmak şöyle dursun, çılgınca oynayanlardan bir duraksama da yoktu. 

Caminin bitişiğindeki sekiz on mezar dikkatimi çekmişti. Muhtemelen daha büyük olan mezarlık, ancak sekiz on mezar kalıncaya kadar daraltılmış olmalı…

Burada ezana dahi saygı göstermeyenlerden bu küçücük mezarlıkta yatanlara ne hayır gelebilir di ki…

Şu an buranın nüfusunun yaz sezonu boyunca kendi nüfusunun on on beş katı olduğunu duydum. Hâl böyle olunca insan kendi memleketinde yabancı hissediyor kendisini. Dünyanın her yerinden gelen insanlar istila etmişti âdeta güzelim bitezi. 

Demek ki bitezdeki bu caminin ne iki üç kişiden fazla cameati olacak ne de kenarındaki yatanlara iki üç kişiden başka bilen gören, onlara dua eden olacak…

Sahil boyu ilerlemeye devam ediyorduk. Şarkı, türkü sesleri geride kalmıştı. Yan yana sıralanmış takıcılar vardı, buradan sonra.  Bizimkiler takıcılardan ufak tefek takı bakarken, birer ikişer de alıyorlardı. Sonra, takıcının birinde takılıp kalmışlardı. 

Geriye, yanlarına dönmüştüm.  
Pazarlık ediyorlardı, bir takı için. O sırada konuşmalarımız hemen yan taraftaki diğer takı satan yaşlı bayanın dikkatini çekmiş olmalı ki olduğu yerden ne güzel bir ailesiniz siz böyle deyivemişti. Hemen tanışıp, kaynaşmıştık.

Kendisi de kocası da öğretmenlermiş önceden. 

1984'lerde gelmişler Bitez’e. Aslen orta Anadolu’nun bir şehrindenmişler. Kocası buradan bir ev almış öğretmenlik yıllarında. İlerleyen zamanlarda evin etrafını buraya dahil etmişler. Böylece kocaman bir yerleri olmuş. 

Emekli öğretmenin kocası evin geniş bahçesini ekip dikmeye başlamış. Önceleri büyük oğlu burada doktorluk yaparken küçük oğlu da İstanbul’da mühendislik yapıyormuş. Torunlarıyla birlikte gelip gidenleri çok olur, ekip diktikleri şeyler bir ilaca yararmış. 

Ne zaman ki büyük oğlan, (doktor olan) kalp krizinden vefat etmiş, gelenleri gidenleri de azalmış. Emekli öğretmenin o ekip diktiği domateslerin, biberlerin, patlıcanların yüzüne bakan bile olmaz olmuş şimdilerde. 

Küçük oğlan ve torunları bayramda gelmişler en son. 

“Torunlarım geldiler bayramda. Elimi öptüler. Elimi öptüler de hepisinin yeri bir başka.” demişti yaşlı kadın benimkilere bakıp ah ederek ve doktor oğlunu kastederek. O an ağlamaklı olmuştu kadıncağız. 

Okumaya yazmaya çok meraklılarmış.

Lafı bizimkilere getirmişti. Soruyordu benim hanıma…
Ben kadının ağlamaklı hâline üzülmüştüm. Biraz aralamıştım mesafeyi. Hanım cevap veriyordu. Duyuyordum ileriden. 
Şu en küçük olan çok güzel resimler yapar, şu güzel elişi yapar, benim adamın da yeni kitabı çıktı, ben ise hiçbir şey demişti cevaben.

Duyuvermiştim, az öteden. 

Durur muyum? 

Hemen araya girmiştim. Eşime itâfen: “Asıl sen olmasan biz hiçbir şeyiz. Sen bizim her şeyimizsin gülüm.” deyivermiştim.

Yaşlı kadın temelli duygulanmıştı bizim bu hâllerimize... Şimdi de elini öpmüştüm, vedalaşırken. Bana, “Çok teşekkür ederim”i taa ciğerlerinden söylüyordu. Çoktandır hayatta kalan tek oğlu ve torunları dışında elini öpen yabancı birileri olmamışmış…

Tam da ayrılmak üzereydik. Benim kızlara dönüp sormuştum.  Buradan bir şeyler almak isteyip istemediklerini... Daha doğrusu buradan da bir şeyler almalarını istiyordum, içimden. Vedalaşırken kadının “Herkesin yeri ayrı” dediği, ölen doktor oğlunu o an için unutturmak, ağlamaklı hâlinden bir an olsun çıkarmak, dikkatini başka yere çekmekti asıl maksadım.

Benim bu ısrarımın nedenini, kadına çaktırmadan, bana göz ederek anladıklarını ifade etmişlerdi kızlarım. Muhtemelen kadının kendisinin ördüğü iki çantayı beğenen kızlarımın dediklerini hiç pazarlıksız almıştım. Sevincini hissetmiştim kadının, tabii… Açıkçası ben de sevinmiştim, ne yalan söyleyeyim…

Böylece uzaktan davranışlarımıza dikkat kesilen kadınla tanışmamızın ve sohbetimizin başı; sevecen ve mutlu, ortası hüzünlü ve acıklı, sonu yine başı gibi olmuştu.

Kendimce vedalaşırken kadını arkamda güler yüzle bırakmış olmanın huzuruyla ayrılmıştım yanından helâlleşerek.

Demem o ki yaz aylarında nüfusu onlara katlanan bu turistlik yerlerde, hayattayken sevgiye, hoş sohpete muhtaç nice insanlar var, yapayalnız. Tıpkı Bitez Camisi ve yanındaki mezarlık gibi...

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi