ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 13-12-2023 17:06   Güncelleme : 14-12-2023 23:06

Bir Ses / Aydın Hanzala

Yazan: Aydın Hanzala -BİR SES

Bir Ses / Aydın Hanzala

BİR SES

Bir sonbahar mevsimiydi. Ormanın derinliklerinde, yüksek ağaçların arasında, kuşların huzur veren türküleri eşliğinde gezinirken Nahit, sararan yaprakların nazlı nazlı düşüşü gözüne çarpıyor ve düşen her bir yaprak, ona sanki ölüme teslimiyeti anlatıyordu...

Düşüne düşüne ağaçları, kuşları seyre dalan Nahit'in, attığı her adımda dökülmüş yaprakların ürpertici ezilme sesiyle, içini tatlı bir tedirginlik sarıyordu.

Yüksek ağaçların arasından süzülen güneşin ışıkları birer kristal gibi gözlerini kamaştırıyor ve doğanın ilahi kudrete dayalı işleyişi, onun hayranlığını arttıyordu...

Hem tedirginlik hem de hayranlık içerisinde ormanda ilerlemeye devam ederken, ileride bir şey görür gibi oldu ve kendini rüyanın içinde hissetti.

Asil bir at ve yanı başında genç ve güzel bir kadın duruyordu.

Genç kadında herhangi bir tedirginlik veya korku belirtisi yoktu. Ormanın içinde, bir masaldan çıkıp gelmiş bir peri gibi duruyordu. Konuşmuyordu, fakat atıyla konuşur gibiydi.

Nahit, genç kadına dikkatle baktı. Kadının gözleri, hüzün bulutlarıyla doluydu, dokunsan sağanak sağanak hüzün yağacak gibiydi. Sanki bir şimşek, bir gök gürültüsü bekliyordu.

Nahit, düşünerek baktı genç kadına, yaklaşıp konuşmak istedi ama o cesareti bulamadı kendinde..

Uzaktan ama ilgiyle, kadını seyre devam etti.
Genç kadının gözlerinden umarsız bakışlar saçılıyordu dört bir yana. Sanki yaşamıyor, hissetmiyor ve bütün hücreleri ölmüş gibiydi. Yaşamla bütün ilişkisi kesilmiş gibi bir izlenim veriyordu.

"Bu genç ve güzel kadını öldüren sebep nedir acaba?” diye düşünürken Nahit, birden bir ses duymaya başladı...

Etrafa baktı. Kadından başka kimseler yoktu...

Sesi dikkatle dinlemeye başladı; "Ey sevgili arkadaşım, Söyler misin bana, ben kimim, neyim? 
Sadece beş dakikalık bir zevkin ürünü müyüm?"

Nahit, hayretle genç kadına baktı ve "Ağzını bıçak açmayan bu kadın mı konuşuyor?” diye düşünürken, inanılmaz bir olaya şahit oldu.

Kadının yüreği, Nahit'e bakıyordu. Akıl ve kalp bütünlüğünden oluşmuş bu yürek, Nahit'e hüzünlü bakarak konuşmaya başladı;

“Burası ne kadar güzel böyle?! İnsana huzur veriyor, her şey bütünüyle doğal, hiçbir şey kirlenmemiş burada. Küf kokusu yok, burada cinayet yok, burada yalan yok, ruhsuzluk yok. Hiçbir canlı, diğerine zarar vermiyor. Kavga yok, gürültü yok. İnsanların yaşamadığı yerler hiç bozulmuyor, savaşlar çıkmıyor, analar ağlamıyor, çocukların gözleri yağmur yüklü bulutlara dönüşmüyor.

Ey sevgili arkadaşım söyler misin bana? 
Şehirler neden küf kokuyor, sokaklar neden cesetlerle dolu ? 
Bu ölümsüz ölümler de, neyin nesi ? 
Biz kimiz, neyiz, neden hayatı birbirimize yaşanmaz hale getiyoruz ?
Biz insanlar, birbirimizi eksiltmekten başka ne yapıyoruz? 
Ölümlü bir hayatta ölmeyecekmişiz gibi yaşamak yanılgıların en büyüğü değil mi? 
Bizler, yanılgılarımızı doğru kabul ettiğimiz için yanılgıların denizinde boğulup gidiyoruz.
Sevgili arkadaşım söyle bana ben kimim?” dedi ve sustu o ses.

Nahit, birden yatağından fırladı, dehşetle etrafına baktı, ne bir ağaç, ne kuşların sesi, ne de genç kadın ve at vardı ortada. Saate baktı;  03:17 idi.

Usulca yatağına uzandı ve yeniden uyumaya çalıştı…

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi