DENEME
Giriş Tarihi : 30-01-2023 14:54

Bilgi Nedir?

Yazan: Sedat İlhan -BİLGİ NEDİR?

Bilgi Nedir?

BİLGİ NEDİR? 

Belki de en kritik kavram budur. Bir anahtar, tüm arzularımıza ulaştırıverecek. Bir kapı, sonsuzluğa açılan, güzelliklere, özgürlüğe, özgünlüğe…

Yıllanmış dostlarımla saatlerce konuşuyoruz bu konuyu. Sohbetin sonunda yeniden başladığımız yere dönüyoruz. Günler sonra yeniden, bir şekilde kucağımızda buluyoruz. Tekrar masaya yatırıyoruz, bilgi nedir…

Ansiklopediler arasında kaybolmadan düşünce dünyamızda ne ifade ediyorsa öncelikle bunu ele alalım yine, hep birlikte.

Altıncı hissimize güveniriz bazen. Biliveririz, kim ne yapacak, nedir amacı, ne ima eder, hangi kavramlara ne anlam yükler. İnanmayan var mı bilmem ama ben inanırım buna. Ancak yine de cevapsız sorularım var. Ne bilirsek onu mu yaşarız yoksa yaşanacak olanı mı biliriz? Veya bilmeyiversek ne kaybederiz?

Derviş gibi yaşamaktan bahsetmiyorum tabii ki, derviş olan yaşasın. Hakkını helal etsin veya kabağın sahibine havale ediversin. Derviş olmayan da sorumluluk almalı bence. Neden yaşadım, nasıl atlatabilirim, en kısa sürede, en az zarar, en yüksek fayda…

Başkaları için bildiklerimiz vardır bir de. Neyi yapabilir veya yapmalı? Sorsun veya sormasın, anlatıveririz. Hatta “Enayi olma.” diye tembihleriz, “Ben senin yerinde olsam!..” Veya toplumsal hayatımızda birtakım şeyler iyi gitmiyordur, biliriz. Bizden başka herkesin ne yapması gerektiğini de biliriz ama faydasız. Herkes birbirini suçlar durur, anlamsız.

Tarih? Bir dostum var, pek çok konuda fikir alışverişi yaparız. Osmanlı deyince savaş aklına gelirmiş. Nasıl böyle bir kanıya vardı bilirim ama bilemem. O zamanın şartlarını masaya yatırmadan doğru anlamak mümkün değil çünkü. İnsanlığımızdaki açmazları göz önüne koymadan savaşa karşı çıkmanın reel bir karşılığı olmadığı gibi.

En tartışmasız bilgi bilim desek? Aynı konuda seyrettiğim belgesellerde anlatılanlar veya konunun uzmanlarının farklı açıklamaları beni tereddüde sevk ediyor. Sanki yeterince soru sormuyoruz. Örnek vermek istemiyorum. İsteyen araştırabilir. En doğru bildiklerimiz hakkında bile farklı tezler sunulmuş, üniversitelerde, kürsülerde…

Ama bilmek istiyoruz, her şeyi. Bilmemek acıtıyor belki veya böyle bir şey. Kainatın çapını biliyoruz mesela. Karadelikler varmış, yıldızları yutuyormuş ve daha bir sürü şey... Ama galaksimiz küresel midir bilemiyoruz henüz ve yakınlarımızda bir karadelik var mı, emin değiliz.

Bilgiye, bilime karşı değilim. Ancak itirazım olduğunu çok rahatlıkla söyleyebilirim. Yeterince soru sormuyoruz ve maslahat gütmüyoruz. Sadece bilmeyi yeterli görüyoruz, bildiğimizle yetiniyoruz.
Her bilgi, eğer gerçekten bilmek istiyorsak, belki milyonlarca soruyu getirir beraberinde. Ve yeterince araştırdığımızda, bildiğimizce bilmediğimizi öğreniriz kanımca. “Bildiğim bir şey var, o da hiçbir şey bilmediğimdir.” sözü Sokrates ile meşhur olmuş. Ancak bilenlerce tekrar edilir durur.

Bilmek – bilmemek ilişkisini neden tartışır dururuz, bir yere oturtamayız, düşündüm. Geçenlerde sosyal medyada kızım, kendisini yalnız hissettiğini paylaşmış. Ona, dostlarla yaptığımız tefekkürlerimizden aktarmak istedim bir an, heyecanla, ebeveynlik duygularımla. Yapmadım, frenledim kendimi. Çünkü kendisi öğrenmeli. Sanırım tılsım burada. Bilmemek gerekli der dururum, bilsem söylemem. Neden diye sorarlar, bilmeye gayret etseler, kendileri öğrenirler…

Çok büyük laflar ettim sanırım, bilir gibi. Bilmek isterdim. Bilmiyorum diyenlerin neler bildiğini bilene kadar, bilmediğimi bilene kadar öğrenmek isterdim. Sadece aklım çok karışık. Herkesin her şeyi bildiği bir ortamda, bu kadar çözülmemiş problemlerle yaşamak zorunda kalmak… Nedendir bilemiyorum.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi