ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 24-12-2022 20:09   Güncelleme : 28-12-2022 23:50

Anamın Kocasının Yaptıramadığı Mezar

Yazan: Nevin Aktekin Gülfırat -ANAMIN KOCASININ YAPTIRAMADIĞI MEZAR

Anamın Kocasının Yaptıramadığı Mezar

ANAMIN KOCASININ YAPTIRAMADIĞI MEZAR 

Abim öleli bir yıl olmuştu. Bilirsiniz işte mezar ve mezar taşı yapılması için her hangi bir çökme olmasın diyerekten en az bir yıl bekletirler.

İşte biz de bu süre sonrasında  mahallemizde bulunan mahalle mezarlığının karşısında küçük  bir yeri olan mermerci   dükkanından içeri girdik.

Şekli, yazısı  nasıl olsun diye sağa sola bakınıp fikir edinmeye çalışırken;
On iki on üç yaşlarında bir erkek çocuğu kapının önünde bisikletini bırakıp, koşarak mermerci ustasının yanına geldi.

Sonra;
Elindeki elli lirayı uzatarak, "Usta benim sende  kaç liram oldu?" dedi.

Mermerci  çekmecesinden çıkardığı defterine bakarak çocuğa tebessüm ile  cevap verdi.

"Bu elli lirayla  birlikte tam iki bin sekiz yüz liran oldu."

"Çocuk cebinden çıkardığı küçük not defterine de  bakarak, başını sallayarak tamam usta  benimde hesabım  öyle." dedi.

Mermerci  çocuğun başını hafifçe okşayarak farklı bir  muhabbet ve   şefkat hâli ile ona tebessüm ile  bakarken çocuk da mermercinin  ona  gösterdiği  bu şefkat dolu ilgiden  oldukça memnun görünen  bir halde;

"Teşekkürler usta,  şimdi  ben  hemen gideyim patron bana, 'Nerede kaldın?' diye kızmasın, sonra  tekrar görüşürüz." diyerek  yüzünde  farklı bir sevinç  hali ile koşarak bisikletine bindi ve gitti.

Bu durum ilgincimize gitmişti. On iki on üç yaşındaki bir çocuğun mezarcı ustası ile ne işi olabilir di ki ?

Tabi dayanamayarak ustaya bunu  sorduk.

"Hayırdır usta, bu ne iş sizde taksitli  mezar satışı satışı var da bu çocuk size para verdi?" diye aklın sıra kendimizce bir espri yaptık.

Mermerci ustası derin bir iç geçirdi,

"Sormayın evlat, keşke herkes bu çocuk gibi vefalı olsa."

Bu çocuğun annesi elim bir hastalıktan  iki yıl önce  ölünce onu şu karşıda ki mezarlığa defnetmişler.

Çocukta gel zaman git zaman mezarlığa gide gele etrafına  bakıyor tabi neredeyse tüm mezarların bir mezar taşı var ve mezar taşlarında ölenin ismi.

Neden annesinin  bir mezar taşı olmadığını anlayamasa da duasını edip  ziyaretini tamamlayıp gidiyor.

Günlerden bir gün yine bu ziyaret esnasında mezar ziyaretinden  dönen birileri  anasının mezarına işaret edip,

Bak işte;

"Burada sahipsizlerin, fakirlerin mezar taşı yok çok şükür biz anamıza son görevimizi de tamamlayarak güzel bir kabir yaptırdık."

Üstüne istediği gibi bir gül resmini de koyarak.

"Rahmetlide  ne çok severdi gülleri ."

Bunu duyan çocuk oradan geçen kişiye, " Ama benim anam sahipsiz değil ki ben varım ya..." diyor, çocuk aklıyla..

Sonra olanları babasına anlatıyor.
Neden anasının  bir mezar taşı ve mezar başında isminin  yazılı olmadığını soruyor.

Anası ölünce vakit kaybetmeden hemen evlenen babası bunu  büyük bir masraf olarak gördüğünden çocuğu azarlayarak;

 "Bir bu eksikti mezar orda işte dua edip, ziyaretini yapıp geliyorsun  ya daha ne?" diyerek çocuğa kızıyor.

Bir gün bu çocuk dükkanımdan içeri gelerek bana sordu;

"Amca bir mezar taşı yaptırmak  ne kadar?" dedi.

"Ne yapcan evladım mezar taşını?" diye sordum.

Sen söyle amca deyince;

"Dört bin sekiz yüz lira" dedim.

"Tamam" dedi ve gitti.

Bir iki  hafta sonra elinde dolu bir kumbara ile  geldi. Kumbarayı kırmış içinden de tam iki yüz on üç lira çıkmış.

Uzattı bana 

"Amca ben her hafta okul çıkışı işe gidiyorum. Haftalık paramı babam alıyor artanları da sana getirsem sen onları benim için biriktirsen dört bin sekiz yüz liram tam olunca da sen de  anam için bir mezar taşı yaparsın olmaz mı?" dedi.

Şaşırmıştım.

"İyi de evlat senin  baban falan yok mu sana mı kaldı  bu mezar taşı işleri?" dedim.

Durumu anlattı.

Çok duygulanmıştım. Kendimce kiminin duası kiminin parası dedim ve  bir öksüzü sevindirmek gayesi ile;

"Bak oğlum üzülme sen istersen ben  ücretsiz yaparım sana bu mezar taşını" dedim.

"Annemin kocasının yaptırmadığını ben yaptırcam amca bir başkası değil  "dedi.

Bu sözler ile  dona kalmıştım.. Gözlerim dolu dolu çocuğa,

"o zaman  sana indirim yapayım  olur mu?'' desemde kabul etmedi.

Bunu duyunca ister istemez biz de duygulanmıştık. Kelimeler boğazımızda tıkalı kalarak; "O zaman  bir daha söylesen çocuğa biz  yaptırsak bu mezar taşını." dedik.

Yok evlat bunu  duyan kaç kişi böyle teklif etti.
Aynı sözü tekrar etti çocuk;

"Anamın kocasının yaptırmadığını bir başkası mı yapacak olmaz. Ben anamın mezarını kendim  yaptırırım bu benim ona son görevim. 

Hem  usta  bir de  gül resmi koydurcam kenarına çünkü benim anam gül  gibi kokardı" dedi bana .

İşte böyle bi çocuk her hafta iki haftada bir gelir  biriktirdiği parayı toplar bana getirir..

Hele geçenlerde bir on lira getirmişti. Belli ki cebinde kalan son parası elim titredi ondan bu parayı alıp cebime koyarken... Ah! bilseniz kaç gün kendime gelemedim.

O çocuk dükkana her geldiğinde bir kaç gün ben de  kendime gelemiyorum. Rabbim herkese böyle evlat nasip etsin; "Amin" derken üç koca insan, "hüngür hüngür" ağlıyorduk.

Nevin Aktekin Gülfırat

Gerçek bir hayat hikayesinden esinilmiştir.

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi