ANI
Giriş Tarihi : 15-09-2022 03:08   Güncelleme : 15-09-2022 03:16

Anamın Börekleri

Yazan: Hakkı Yıldıran - ANAMIN BÖREKLERİ

Anamın Börekleri

ANAMIN BÖREKLERİ

Lise yıllarında bir gün beden eğitimi dersi mi olacak, boş bir ders mi olacak, bilemedim şimdi... Erkek arkadaşlar futbol oynuyor, kız arkadaşlarımız da top oynayanlara bakıyor, tuttuğu takıma tezahürat yapıyorlardı kenardan. 

Ben pek top oynamasını beceremediğimden, beni ya oyuna almıyorlar ya da kaleye geçiriyorlardı. Her defasında gönülsüz geçtiğim kalede, geleni gideni yiyordum. 

O gün, sırf takım tamamlansın diye yine kaleye geçirecek oldular beni... Üstüne üstlük; yediğim bir kamyon golle birlikte önüne gelenden laf yiyordum. Bu da benim ağrıma gidiyordu, kızların önünde. 

Kaleye geçmedim. Siz kendiniz oyayın topunuzu, ben kendi bildiğim işi yaparım daha iyi… ”Tenefüs zili çalıncaya kadar şurada sahanın etrafında yavaş yavaş koşayım bakalım kaç tur atabileceğim” der demez, öteki taraftan bizim arkadaşlardan muzibin biri: “Hadi ordan! Zil çalınceye kadar koşacaksın haa, hem de hiç durmadan haa? Nah koşarsın sen! ” dedi.

Koşarsın, koşamazsın derken yarım tostuna iddiaya giriştik bununla.  

Başladım koşmaya...

O zamanlar tabiri caizse  kısrak at gibiydim. Koşmaz olur muyum hiç?

Arkadaşlardan kimisi iddiaya giriştiğim arkadaş gibi;“Nah koşar, şimdi kesilir”, kimisi de; “Deve ciğeri vardır onda, koşar o," diyordu. Ben bunları arkadaşların yanlarından koşarak geçtikçe duyuyordum…

O yıllarda, Burdur’da girdiğim beş km’lik kros yarışmalarının hepsini açık ara kazanmıştım. Her halde ondan olmalı…Kızların hepisi benden yana olmuş, beni tutuyor, destekliyorlardı. Diğer erkek arkadaşlar; işin ucunda iddia var diye top oynamayı bırakmış, kızlarla birlikte kenardan  beni seyrediyor, sonucu merakla bekliyorlardı. 

Aynı anda, başka boş dersi olan sınıflar da mı vardı? Bilmiyorum.  Sahanın etrafı bayağı bir kalabalıktı. 

Tenefüs zili çalıncaya kadar koşmuş, iddayı kazanmıştım. Bana  tost ısmarlayacak olanlar ise, kaybedeceklerini anlayınca, ders zilinin çalmasına yakın  ortalıktan kaybolmuşlardı. Bunu bana, kızlar söylüyor sonradan.

Bir tost hevesim vardı, içimde uhde kaldı o an…Ama bir şeyler atıştırıncaya kadar geçecek bir hevesti bu. Şimdi kendi cebimden yemeye kalksam, cebimde param bile yoktu. Açıkçası arkadaşlarla cıngar çıkarmaya niyetim de yoktu. 

Sonuçta kros yarışmalarına hazırlanıyordum ve seyirci önünde, iddanın da gazıyla güzel bir antrenman yapmış oldum.

Sabah evden bir bardak çay içip çıkmış, evimiz okula çok uzak olduğundan zar zor yetişmiştim. O kadar koşmanın da etkisiyle karnım iyice acıkmış, guruldamaya başlamıştı. 

Tüm gün okula gittiğimiz yıllardı… Dördüncü ders bitse de bi eve gitsem, diyordum içimden.

Öğle arası eve varınca yumurta mı kırarım, süt pişirir de içine kuru yufka mı ufalarım,  yoksa pekmezli yoğurt mu yerim, diye geçiriyordum kafamdan öylece. İnsan aç olunca hepsinden canı istiyor işte…

Nihayet dördüncü ders bitmişti. Koşar adım eve vardım. Anamın börek kokuları mahallenin taaa en ucundan geliyordu burnuma. 

Tilki gibiyimdir aynı!

Anacım benim! Sabah bir bardak çay içip gitmişti oğlum okula, geldiğinde yesin de gitsin diye, erkenden hamur yuğurmuş. Hamur  kıvama gelmiş. Önceden mavi plastik kabın içine hazıladığı ıspanaklı, peynirli, birazcık pul biberli harcı, oklavayla açtığı hamurun  içine koyup duruyordu.  Ocaklıkta saç böreği ediyordu.

Hemen çullandım.
"Ufff, ufff, kaynarmış, aaaaa!
Ağzım yandı valla," diye veryansın edince anam:

“Ula oğlum şu kenardaki tere yağıyla yağladıklarımdan yesen ya!" dedi. Anam öyle dedi demesine de…

Olsun! Ben bunlardan yeyeceğim, ufff, ufff  yandı azımın içleri büsbütün! Bunlar daha güzel görünüyor hem," diye diye, ağzım yana yana yemiştim anamın böreklerini.

Anam; “Şu yeni pişirdiklerim, kaynar olanlar ıspanaklı, soğuk olanlar ise patatesli. Hangisindan yersen ye!  Ye de, ağzını yakmadan ye! Gördüğün gibi çokça pişiriyorum İşte! Hepimize yeter de artar” dedi.  

Nereden bilsin anacığım, yarım tost için yarım saat durmadan koştuğumu, kandırıldığımı?

Bir masum yüzün vardı anam…Utangaç, nurlu mu nurlu. 33 senedir gurbetteyim. 17 sene oldu sen bizden gideli. Böreklerin en son ne zaman nasip oldu bilmiyorum. 
Her şeyin özlenir oldu be anam!

Mekanın cennet olsun.

 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi