On sekiz yaşlarındaydım, kaza yapan arkadaşım acilen senin kan grubuna ihtiyaç var deyince hastaneye gittik. Bisikletiyle seyir halindeki on beş yaşlarında bir kız çocuğuna çarpmıştı. Çocuğun annesinin yüzündeki korku ifadesi yıllarca gözümün önünden gitmedi. Sonraki zamanlarda kan vermeye özen gösterdim. Telefonuma gelen mesaj üç aylık sürenin dolduğunu haber verdiğinde bir görev gibi seyyar veya sabit kan verme merkezlerine giderim.
Türkiye’de en az bulunan kan grubu B negatif; annemin kan grubu. Yıllar önceydi, annemin ameliyatı sırasında İstanbul’dan Adana’ya kadar soruşturmadığım yer kalmamıştı. İki ünite kana ihtiyacım vardı ve hiçbir yerde bulamıyorum. Son çare olarak İstanbul Zeynep Kamil Hastanesi'nin yanındaki kan merkezine gittim, durumu izah ettim fakat aynı yanıtı aldım; Yok…
Dışarı çıktığımda bir tanıdığımı arayıp durumu izah ettim, biraz bekle ben seni arayacağım dedi. Biraz önce bana “Kan yok,” diyen yere gitmemi, kendisinin oraya düzenli olarak nakdi yardım yaptığını ve istediğim kanı vereceklerini söyledi. Ücreti mukabilinde iki ünite kanı aldım. Sonra ne mi yaptım? Yine kan vermeye devam ettim…
Karşılaştığımız olaylar insan kaynaklıdır, insan kusurlarından yola çıkarak olayları cezalandırmaya kalkarsak bu cezaların ucu olayla alakası olmayan insanlara dokunur. Son zamanlarda hadisler yoluyla ucu Hz. Muhammed’e dayandırılan hacamat diye bir uygulamanın son derece yaygınlaştığına şahit oluyorum. İçine ısı tutulan bir bardak veya fanus yardımıyla kabartılan vücudun kimi yerlerinden jilet veya bisturi yardımıyla kesikler atarak kan alınması. Bunun gerekçesi de şöyle açıklanıyor; vücudun kimi yerlerinde kirli veya durgun kan varmış, onu alıyorlarmış!
İnsan vücudu bir mucizedir. Kalbin pompaladığı kan, kılcal damarlar vasıtasıyla vücudu meydana getiren her hücreye ulaşır ve kanın içindeki besin maddelerini ulaştırır. Vücudunuza dokunduğunuzda hissettiğiniz ısının nedeni budur. Hücrelerde oksijen sayesinde yanan besinler enerjiyi açığa çıkarır. Yaralanmalarda uygulanan turnikelerde bile sürenin iki saati aşmaması istenir, çünkü kan akışını kestiğiniz zaman, kanın ulaşamadığı dokuda kangrenin oluşmasına neden olursunuz. Hastalıklara bağlı bu oluşma süresi, kimi zaman daha geniş zamanlara yayılabilir. Bu da ancak bir hekim tarafından tahlil yoluyla anlaşılabilir. Yoksa kanın öyle bir bölgeye gidip oradan geri gelmemesi, kirlenmesi falan gibi bir şey söz konusu değildir. Kalp çalıştığı sürece pompaladığı kanı geri toplar. Hacamat yaptırmanın belki manevi boyutu ve gelenekselliği şahıs üzerinde bir rahatlamaya neden olabilir. Yalnız bana inanın vücudunuzdan çıkan kanın bir insanın hayatına yapacağı katkının verdiği haz, sizin hacamat yaptırırken alacağınız hazzın çok ötesindedir.
Yeri gelmişken bir bilgi daha vereyim. İnsan bedeni yirmili yaşlardan sonra kemik iliği üretmez. Kemik iliği ne işe yarar derseniz, vücudunuzun kemik sisteminin eklemlerinin gres yağı gibi düşünün. Vücut bu kemik iliğini kan verdiğinizde tekrar üretmeye başlıyor. Bu da sizin ileri yaşlarda gıcırdamanızı engelliyor. Argoda hacamat etmek diye bir tabir de vardır ki, işini bilmeyen birinin eline düştüğünüzde, şifa bulacağım diye gittiğiniz yerden yaralanarak da çıkabilirsiniz. Aman ha!