ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 03-02-2024 23:00   Güncelleme : 03-03-2024 19:29

Arkadaşını İyi Tanı / Nevin Bahtışen

Yazan: Nevin Bahtışen -ARKADAŞINI İYİ TANI

Arkadaşını İyi Tanı / Nevin Bahtışen

ARKADAŞINI İYİ TANI

Kadir, eşinin yapıp getirdiği kahveyi alırken mutlu olmanın hazzını sonuna kadar yaşıyordu; eşine de aynı mutluluğu yaşatmak için yanağına bir öpücük kondurdu; “Ne kadar makbule geçti, şimdi bu kahve! Eline sağlık hayatım.”

“Ne demek canım, afiyet olsun! Sen kahve yaptığın zamanda ben mutlu oluyorum.” deyip göz kırptı.

“Allah’ım iyi ki seni, benim karşıma çıkarmış.”

“Teşekkür ederim hayatım.”

Elini, Nalan’ın eline uzattı, şefkatle tuttu ve her zaman kokusunun içinde kaybolduğu eşinin elini koklayarak öptü.

“Ben de, aynı şükran duygusu içerisindeyim Kadir‘cim.”

Yedi ayda büyüyen karnını sevgiyle tuttu Nalan; “Bebeğimiz de çok şanslı, bu kadar çok sevgi ortamında mutlu bir çocuk olarak büyüyecek.”

“Kızımız sana benzesin istiyorum, senin saçların gibi sarı bukleleri olsun.”

Son yudum kahvesinide içti, fincanı ters çevirdi.

“Kadir’cim gözleri de sana benzesin, şimdi bir kahve falına bakalım, çocuğumuzun niyetine kapattım.”

Nalan, fincanı açar açmaz şaşmış bir şekilde bakakaldı.

“Nalan neyin var, iyi misin?”

“İyiyim sağol canım; aptal bir kahve falı yalnızca, bakmak istemiyorum, kalsın.”

İyi, sen bilirsin der gibi baktı Kadir.

“Nalan‘cım ben biraz dışarı çıkacaktım, Selim aradı, bir şey konuşmak istiyormuş. Canım, sen de eşi Zeynep’i ara, gelsin beraber oturursunuz.”

“Kadir’cim öyle uygun görselerdi, Zeynep arardı beni; belki yalnız ikinizin arasında kalması gereken bir şeydir.”

“Haklısın canım, hadi ben çıktım.”

Nalan’ın büyüyen karnına elini koydu; “Kendinize iyi bakın.”

Nalan, açtığı kahve fincanını öylece bırakmıştı masanın üzerine. Sanırım merakına yenik düştü, fincanı tekrar eline aldı. Bir damla gözyaşı oluşturmuştu telveler. Canı sıkkın bir şekilde güzel bir şeyler aradı, gözleri bütün şekilleri inceledi, hepsi ne anlama geldiğini biliyordu. Gördüğü şekilleri görmezden geliyordu, çünkü hala aradığını bulamadı.

Kapının tıkırtısını duyunca eşinin geldiğini anladı.

“Kadir’cim hoş geldin. Hayırdır, her şey yolunda mı?”

Kadir, eşinin bukleli sarı saçlarına burnunu götürüp koklayarak öptü.

Eşinin ısrarcı bakışlarından ne olup bittiğiniz öğrenmek istiyordu, anlaşılan kurtulamayacaktı.

“Selim, bu ay paraya sıkıştığını, biraz borç verebilir miyim diye sordu. Çok üzgündü, ben de kabul ettim, istediği parayı verdim. Selim; güvenilir, sağlam çocuktur biliyorsun. İlk fırsatta ödeyecektir borcunu.”

“İyi yapmışsın Kadir’cim, biz zor durumda kalsaydık, onlar da aynı şekilde davranırlardı. Bu durumu Zeynep biliyordur, bu günlerde aramasam iyi olur, zor durumda kalmasın.”

Arayan Zeynep’ti, Nalan merakla açtı telefonu, arkadaşı kahve içmeye davet etti. Nalan hazırlandı, son çıkmadan önce sürdüğü ruju dudağından taşan yerleri sildi. Tazelemiş olduğu aurasının rüzgarıyla kapıdan süzülüp çıktı.

Nalan ne düşüneceğini bilemeyen biri gibi tereddüt ediyordu zile basmak için. Arkadaşının iyi durumda olduğunu umarak zile bastı.

“Hoş geldin Nalan’cım, buyur geçelim salona.”

Arkadaşının şaşkınlığını izlerken; “Kahvelerimizi yapayım” diyerek ortamı muammada bırakıp mutfağa gitti, başka zaman olsa; “Yalnız kalma, kahve olasıya kadar laflarız” derdi.

Kahveler elinde kapıdan girdi, alınan her şeyi görmüş gözlerini kahvelerle gelen Zeynep’e çevirdi. “Nalan‘cım her şey çok pahalanmış, beş yıldır kullanıyorum koltukları ve diğerlerini… Selim’e bu eşyalardan sıkıldığımı söyledim, sağolsun beni kırmadı.”

Nalan, kendilerinden alınan paraların nerelere harcandığını görmek için bir daha baktı. “İyi günlerde kullan canım, hepsi çok güzelmiş.”

Kadir kapıdan girdi, eşinin moralinin bozuk olduğunu anladı. Kadir göz kırptı, hayırdır der gibi.

“Hoş geldin hayatım, yemekte anlatırım.”

Nalan, keyifsiz yiyordu yemeğini. Eşine endişeli gözlerle baktı, gözlerindeki huzursuzluğu az da olsa dağıtmak için etrafa bir göz attı.

“Kadir, bugün Zeynep aradı, kahve içmeye davet etti. Eve girdiğimde ne gördüm dersin? Evin eşyalarını yenilemişler. Bize olan borçlarını niçin geciktirdikleri anlaşıldı.”

“Ev eşyası için borç mu alınırmış? Daha neler! Söz verdiği tarihte borcunu ödemedi, kaç defa bu paraya benim de ihtiyacım olduğunu söyledim. Bir kulağından giriyor diğer kulağından çıkıyor gibi dinliyor sadece. Daha ne diyebilirim bilmiyorum ki? Arkadaşım diye güvendim.”

“Daha ne diye bilirsin Kadir, anlayana sivri sinek saz anlamayana davul zurna az. İnsan olana söylemek mi lazım?”

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi