DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Suna Türkmen Güngör
Suna Türkmen Güngör
Giriş Tarihi : 09-10-2025 22:33

Ruhun Terazisi 

Garip bir hisle uyandım bugün. Bu ben miyim, yoksa benliğimin içinden süzülen hissiz bir gölge mi?

Çevirdim aynayı içime, taktım hislerime bir ölçü. Kaşlarım teraziye, kalbim dereceye dönüşmüştü. Her nefesimde birileri tartıyor, birileri değer biçiyordu bana. 

"Kaç gram iyilik yaptın bugün?" diye soruyordu görünmeyen bir ses. 

"Kaç birim sevgi verdin ki insanlığa, sevgi beklersin?" diyordu kalabalık seslerin arasından biri. 

Sustum... Çünkü sustuğumda bile beni tartan gözler ve içimde haykıran o kalabalık vardı. O an kendimi ölçerken bile başkalarının terazisini kullandığımı fark ettim. 

Değer, insanın icat ettiği en sahte para birimi olsa gerek. Herkesin cebinde var ama kimsenin kalbinde geçmiyor. İnsanlar artık değerli olmayı değil, değerli görülmeyi istiyor. Oysa bir kuş, ötüşüyle var olur. Bir çiçek, poleni ile arıya meydir. Bir arı, balı ile şifa verir. Bir çocuk gülüşüyle evreni aydınlatır. Bir orman nefes olur dünyaya, hiçbir karşılık beklemeden. Bunlar vardır ve gerçektir. Bizse varoluşumuzu bile bir sözleşmeye çevirdik. 

"Ben seni anladım, sen de beni anla." 
"Ben seni sevdim, sen de beni sev." 
"Ben kıymet verdim, sen de bana ver." 

Ne yazık ki kalbin bile karşılıklı protokollere bağlandığı bir çağdayız. İçimizdeki iyilik de vadeli hesaba yatırılmış ve faizini bekliyor. 

Yayladaki bahçe evimdeydim. Bir sabah ormana doğru yürüyüş yaparken eski taş bir ev gördüm. Sadece rüzgârla konuşan, zamana meydan okuyan, sessiz bir evdi bu. Belki bir asırdır oradaydı. Kaç doğum, kaç ölüm, kaç veda gördü kim bilir. Artık kimse yaşamıyor içinde. Duvarları yosun tutmuş, çatısı sessizliğe gömülmüş ama o hâlâ dimdik ayakta. Ne küsmüş ne kırılmış ne de beni niye fark etmiyorsunuz demiyor. 

O gün taştan bir bedende, insandan çok insanlık olduğunu hissettim. 

O an düşündüm; belki de değer görmek için değil, değer olmak için varız bu hayatta. 

Gerçek kıymet, başkasının alkışında değil, insanın kendisiyle kurduğu sessiz barışta gizli olmalı. Kendini sevmek, kimseye yaranmadan gülümsemek, iyiliği içinden geldiği için yapmak gerek. 
Ama bunlar delilik sayılıyor artık. 

Belki de delilik, insan kalmanın son sığınağıdır. 

Sahi, değer görmek için değer vermek mi lazım yoksa değer vermek zaten görülmenin kendisi mi? Belki de biz görmek fiilini yanlış anladık. Gerçek manayı görmek gözle değil, içle olurdu hâlbuki. 

Geçen gün dergiye yazı alırken bir başlık ilişmişti gözüme:
"Ayna Ayna Söyle Bana." diyordu. İlgimi çekti. Evet aynalar hiç yalan söylemiyor. Kırlaşan saçları, kırışan yüzleri, alınan, verilen kiloları nasıl da belirgin çarpıyor insanın yüzüne, değil mi?  

Şimdi duralım hepimiz o aynanın karşısında, çevirelim içimize. Ama o bize "Kim sana değer verdi" diye sormasın. 

Desin ki: 
"Sen kime değer oldun, mânânla kime dokundun?"
İşte o zaman bilin ki görülmek değil, görünür olmak anlam kazanır. 

Ruhun terazisi başkasının bakışıyla değil, vicdanın ağırlığıyla dengededir. 

Aynayı hep içe çevirmek dileğimle... 

***

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
Advert
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA