ÖYKÜ
Giriş Tarihi : 22-12-2023 23:21

Üşümek / Ahmet Keskin

Yazan: Ahmet Keskin -ÜŞÜMEK

Üşümek / Ahmet Keskin

ÜŞÜMEK

Rüzgâr kar tozlarını içine almış, jilet gibi kesiyordu. Değdiği teni önce yakıyor, sonra üşütüyordu. Öndeki katırlar sırtlarında yüklü cephane, yiyecekler ile ağır ağır ilerliyor, karlara batan ayaklar çekiliyor, ileri atılıyor, görevli askerlerin üşümüş, titreyen bedenleri, gayretlerinin son demlerini gösteriyordu.

Başlarındaki sorumlular kendi dertlerine düşmüş, arada cılız sesleriyle emirleri sıralıyorlardı; 
“Zamanında buluşma noktasına ulaşmamız gerek. Ha gayret!”

İnce elbiseleri, aç bedenleri, sırtlarına yük silahları ile askerler birbirlerine güç vererek ilerlemeye çalışıyorlardı.

Başka cephelerden yönlendirilen bu insan kalabalığı, kar yığınlarının içinde beyaza kesmiş, boş gözlerle her adımda ileri görmeye, bacadan çıkan dumanların kokusunu duyumsamaya, bir köpek, bir tanış hayvan sesi duymaya çalışıyorlardı. Yoktu, yoktu…

Arada nereden geldiği  belli olmayan kurt ulumaları kulaklarına dolmakta, aldırış etmeden, herhangi bir korku hissetmeden an geçtikçe yorulan bedenlerini sürüklemeye çalışıyorlardı.

Sarp yamaçların devrilen ağaçlarını yollarının üstünden kaldırıp, yolu açmak bir işkenceye dönüşüyordu. Gökyüzü, değecek kadar yakın, başlarının üzerinde duruyordu.

Sisler içindeki yol bile denmeyecek kar yığınlarının üzerinden katırların kuyruklarını tutan eller sıyrılıyor, bedenlerinin örtüsü giysilerine sokulup, soğumakta olan bedenlerinin ısısı ile ısıtılmaya çalışılıyordu.

Muhammed yanı başındaki arkadaşına; “Kardan bir cehenneme düştük.” dedi.

Arkadaşı duyulur duyulmaz bir sesle; “Üşüyorum” diye cevap verdi.

Muhammed, çıplak üşümüş ellerini cebine sokup, çıkardığı bir miktar üzümü uzattı;  “Al! Birer birer ağzına at. Biraz olsun ısıtır.”

Normalmişçe uzanıp aldı. Bir ikisini ağzına attı ve çiğnemeye çalıştı. Hiç birşey hissetmedi.

Gittikçe yorulan bedenler bir kar topağı gibi düştükçe yerde kaldı. Ayaktakiler, hedefe varmak için devam etti.

Adı konmakta zorluk çekilen bu dağınık sürü, savaşmayı unutmuş sadece ayakta kalmayıp, ilerideki karaltılar içinden bir yaşam belirtisi bulmaya çalıştı. Sayıları gitgide azalan, tabiatın telef ettiği, yere düşürdüğü bu yürüyüş kolu, her düşenin kar çiçeğince açmasını görmedi.

Allahuekber Dağları’nın  bu  kardelenleri, vatan için her adımda eksiliyordu...

***

Sayılarının doksan bini bulduğu söylenen tek mermi atmadan şehitlik mertebesine ulaşan Mehmetleri bugünlere bir tarih sayfasından sessizce bakmakta...

Vatan bayrağının yere düşmemesi adına, ruhlarıyla aramızda dolaşıyorlar..

Minnettarım. Ruhları şad olsun!

Editör: Dilek Tuna Memişoğlu 

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi