DENEME
Giriş Tarihi : 19-11-2022 21:31

Takkemiz

Yazan: Sedat İlhan -TAKKEMİZ

Takkemiz

TAKKEMİZ 

Yaşam tarzı akılları durduracak kadar dolu dolu olan bir dostum var, hümanist, aktivist. Geçenlerde bir diyaloğumuza takıldım. Tabii ki, konu bir şekilde bana da dokunduğu için.

Bir arkadaşı ile konuşmasını aktardı. Gündem Ukrayna. Birisi silah verme taraftarı, diğeri ise vermeme. Hangisi verilmeli demiş, inanın emin değilim. Çünkü önemli değil, en azından bu aşamada. Herhangi bir tezi savunanı, tarafsız, önyargısız bir şekilde dinlediğimizde, samimiyeti ölçüsünde kabule yakın bulabiliriz. İnanıyordur, bir yerlere dayandırıyordur.

Ukrayna’daki hayvanları kurtarmak üzere çalışan organizasyonlar var, duydum. Kritik edilebilir mi? Bence hayır. İnsan doğru bildiğini gerçekleştirmeli. Sonuçta savaşı durdurmaya yarar tüm gayretler. Veya en az zarar, insana, insanlığa, doğaya, hayvanlara…

Takıldığım nokta, dostumun, arkadaşının konuşma teklifini gereksiz görmesi idi. Zaten biliyorum ne düşünüyor, demekte. Sanki bir anda elektrikler kesilir de karanlıkta kalıveririz. Gözlerimiz alışıncaya kadar kendimizi bile göremeyiz. Veya karabasan çöker üzerimize. Bağıramayız, kalkamayız, biliriz ama bilemeyiz. Bütün kapıların tek tek yüzümüze kapanması hali. Yok, daha da kötü. Kuş uçmaz, kervan geçmez, bir dağ başında, aç susuz, oturmuş bekliyoruz. Birisi gelsin ki, yol yordam soralım.

Belki ekmeği de vardır yanında. Sımsıcacık, tazecik, kıtır kıtır. Ama doğa harika, hemencecik yanı başımızda bir çay akar, şırıl şırıl. Kuşlar şarkılarını söylerler, birbirleri ile yarışarak. Bir açıklaması olmalı bu halimizin. Belki oksijen fazladır. Her şeyin fazlası zarar. Düşünmenin?

Varlık içinde yokluk yaşıyoruz, vesselam... Ne ile açıklanabilir bu halimiz? Herkes bazı şeyler söyleyebilir, bundan eminim. Hatta söylüyor zaten. Ama kendi sesimizi duyamıyoruz, ne yazık ki…

Öncelikle şunu belirtmek isterim. Kimseyi kritik etmek değil niyetim, karşılaştırmak, eksik gedik aramak, yakıştırmak bir şeyleri. Önyargısız olduğumu iddia etmiyorum. Sadece söylemenin anlamsız olduğunu bir derece hissediyorum. Ve bu konuda sorularım var. Cevaplarımı bulmadan huzura ereceğimi düşünmüyorum.

Dünyaya bir dönem hükmetmiş olan Osmanlı Devleti'nin devamıyız. Bunu övünülecek bir şey olarak söylemiyorum. Ataları ile övünmek boş adam işi, kendisi ile övünmek de. Bir Afrikalı ile kesişti hayatım, bir dönem, birkaç saat. Bana iyiliği dokundu. Erdemli biriydi. Yeri geldi, sordum, “sen iyi bir insan mısın?” Benim kanaatimin önemli olduğunu belirtti. Beklediğim bir cevaptı, sürekli söylerim bunu, mottolarımdan birisidir hatta. Ama bir başkasından, derisi siyah birisinden duymak, bir hoş eyledi. Beni bana anlattı aslında, açmazlarımı, tutarsızlıklarımı, söylediğim halde hala yerimde saymaklarımı.

Osmanlı Devleti'nin devamı olmamız bir realitedir, eksiği gediği, yararı zararı, verdikleri aldıkları, belki de fazlası ile. Kesin olan şu ki, değerlendirilmeli. Devamında doksan dokuz yıllık bir cumhuriyet dönemi, yaşanmışlığımız geride kaldı. Elimizde ne var? Bu konuda toz pembe tablo çizenler olabilir. Onlara hiçbir şey ıspat etmek zorunda hissetmiyorum. Argümanlarım yok değil ama söylemek gereksiz. Yeter dediğimiz anda kaybetme aşamasına geçmişiz demektir çünkü. 

Sürekli daha iyisini aramıyorsak, çöküşü beklemeli. Aksini düşünmek bile anlamsız. Saygı şart ancak.

Diğer topluluklardan örnekler verilebilir. Almanya iki büyük savaşta başrol oyuncusu, kaybetmiş. Güney Kore, bizden çok daha kötü dönemler geçirmiş. Ve diğerleri... Tozlarını yutuyoruz şimdilerde. Ama bunları konuşmak da anlamlı gelmiyor. Çünkü her bir teze antitez üretmek mümkün.

Bir dostum anlatır. Ermeni bir bayan ile tanıştırılır Almanya’da. İlk sözü, “ben Ermeni’yim” olur. Bu sözü söyletene lanet okusam, dönüp beni de vurur diye korkarım. Türkçe konuşuyorlar, Türkiye’yi seviyorlar, hala vatan biliyorlar, yüreklerinde bir ince sızı, hissediliyor. Neden?

Şuraya bir soru bırakarak bitirmek istiyorum sizlerle hasbihalimi. Bir şeylerin farklı olması gerektiğini düşünenlere bir sorum var. İnandıklarımızı gerçekleştirmemizin önündeki engelimiz, engellerimiz? Olmuyoru kabul etmiyorum. En olmaz zamanlarda bile mutlaka bir yol vardır çünkü…

Belki takkemizi masanın üzerine koymak gerekli. Farklı düşünceleri dinlemek… Kabul ettirmek için değil, öğrenmek, daha kolayını, engellerimizi, düşünemediklerimizi, göremediklerimizi…

Truva Edebiyat Dergisi Truva Edebiyat Dergisi